Tarihe farklı izler bırakarak geçmiş kimi ünlü isimler, başka başka sebeplerle bu topraklarla temas etmiş, yolları türlü gerekçelerle buralardan geçmiş ve yaşamlarında bu toprakların izi ebediyen kalmıştır. Onlardan bazılarına şöyle bir göz atalım. Bakalım kimler, nasıl değmiş memleketin toprağına.
Rus devrimci, siyasetçi, marksist teorisyen, Bolşevik Parti'nin Politbüro üyesi, Kızıl Ordu'nun kurucusu ve komutanı Lev Troçki, Stalin ile girdiği politik mücadeleyi kaybederek ülkesinden kovulmuş ve yaklaşık 4 yıl boyunca Büyükada'da ve kısa sürelerle İstanbul'un bir kaç farklı semtinde sürgün hayatı yaşamıştır. Balığa çıktığı, bol bol yazdığı ve bir nevi istirahat olarak süren Büyükada günleri oldukça verimli geçmiştir onun için.
Ünlü İngiliz yazar, polisiye romanlarından tanıdığımız Agatha Christie, 1926-1932 yılları arasında düzenli olarak İstanbul'a seyahatler yapmıştır. Otobiyografisinde de İstanbul'da yaptığı gezilerden söz eden Christie'nin, hikayesi İstanbul'da başlayan Şark Ekspresi'nde Cinayet isimli romanını, Pera Palas'ın 411 numaralı odasında yazdığı düşünülmektedir. Bugün bu oda dünyanın en gizemli ve popüler otel odalarından birisidir.
İsa'nın annesi Meryem Ana'nın son yıllarını St. Jean (Yuhanna) ile birlikte İzmir'in Selçuk ilçesindeki Bülbüldağı'nda geçirdiğine inanılmaktadır.
Esirlerini kazığa geçirerek öldürmesiyle meşhur, öldürdükten sonra kanlarını da içtiği rivayet edilen ve bu sebeple Kont Dracula olarak da anılan, hakkında kitaplar yazılıp filmler çekilmiş olan Eflak Prensi III. Vlad, babası tarafından kaybettiği bir savaş sonrası Osmanlılar' rehin olarak verilmiş ve 1442-1448 yıllarını Nif ve Tokat bölgelerinde diğer beylik şehzadeleri ile birlikte yaşayarak geçirmiştir.
Pakistan'da askeri darbe ile iktidara gelen ve 2001 yılından 2008 yılına kadar 7 yıl cumhurbaşkanlığı görevini yürüten Müşerref, henüz 8 yaşındayken babasının görevi sebebiyle ailesiyle birlikte Türkiye'ye gelmiş ve 8 sene Ankara'da yaşamıştır. 16 yaşına kadar ülkemizde eğitim gören Pervez Müşerref Türkçe'yi oldukça iyi konuşmaktadır. Aynı zamanda sıkı bir Beşiktaş taraftarıdır.
Duma Meclisi Başkan yardımclığı da yapan ünlü Rus siyasetçi, aşırı milliyetçi RLDP'nin lideri Jirinovksi'nin, Türk Dili ve Edebiyatı bölümü mezunu olmasına rağmen Türkler'den pek hoşlandığı söylenemez. Türkiye'ye atom bombası atmak gibi fantastik beyanları olan ve bir süre Türkiye'de yaşamış olan faşist lider Türkçe'yi de oldukça iyi konuşmaktadır.
Don Kişot'un dünyaca ünlü yazarı Cervantes, Osmanlı Devleti ile Haçlı Donanması arasında geçen İnebahtı Deniz Savaşı'na katılmış ve savaşta Osmanlı'ya esir düşmüştür. Hatta 5 senelik bu esir hayatı sırasında İstanbul'daki Kılıç Ali Paşa Camii inşaatında işçilik dahi yapmıştır. Daha sonra serbest bırakılıp ülkesine dönen Cervantes bir kitabında, İstanbul'dan ayrılırken kendi yazdığı şu dizeleri okuduğunu söyler:
Elveda anlı şanlı İstanbul
Elveda Pera ve Pelmas, Elveda
Chufiti merdiveni, ve hatta Guedi
Elveda
Güzelim Visitax Bahçesi, Elveda
Santa Zofia dediğiniz büyük tapınak
Şimdi artık büyük bir mescitsin
Elveda Taraçanas, şeytan görsün yüzünü
Ermeni romancı ve şair Yesayan Üsküdar'da doğmuş ve ilkokulu da burada okumuştur. 30'lu yaşlarında tekrar İstanbul'a gelen ve daha sonra Kilikya bölgesini dolaşan Yesayan dönemin önemli Ermeni aydınları arasındadır.
Bir dönem şarkıları ülkemizde fırtınalar estiren, ünlü Kanadalı şarkıcı 1996 yılında İstanbul Caz Festivali'nin davetlisi olarak geldiği İstanbul'dan oldukça etkilenmiş ve bir süre hem İstanbul'u hem Türkiye'yi gezerek burada yaşamıştır. Türkiye'ye olan ilgisini şöyle anlatır:
'İlişkimiz 1996’da harika bir konserle başlamış oldu ama daha sonra 2000 yılında Kelt köklerinin Anadolu’dan da geçtiğini öğrendiğimde, yine köklerimin peşine düşüp, Türkiye’deki Arkeolojik kazı alanlarını gezip, gördüm. Ankara, Konya, Safranbolu ve Kapadokya’yı gezdim. Ankara Konya arasındaki Kervansaraylar’dan çok etkilendim. Türkiye’nin zengin tarihi ve kültürü beni çok etkiliyor. İstanbul’un kültürel zenginliği çok güçlü. Sokaklarda bile şehrin sofistike ruhunu hissedebiliyorsunuz ama bana öyle geliyor ki, dünyada hak ettiği kadar anlaşılmıyor ve kıymeti bilinmiyor. Tüm şehir sokaklarda her köşede sanki bunları yakarıyor gibi. Eski sokakları ve özellikle ışık o kadar güzel ki. Şehrin çok güçlü bir ruhu var ve bunu tarif etmek çok zor.'
Orta Çağ'da yaşamış, büyük seyyah, Endülüslü İbn-i Batuta tüm dünyayı gezerken bu toprakları da es geçmemiş, seyahatnamesinde hem Konstantinopolis hem de Anadolu şehirleri hakkında pek çok bilgi vermiştir. İbn-i Batua eserinde Anadolu'yu ve Anadolu insanını şöyle anlatır:
'Bilad-i Rum denilen bu ülke dünyanın en güzel memleketidir. Allah, güzellikleri öteki ülkelere ayrı ayrı dağıtılırken, burada hepsini bir araya getirmiştir. Burada dünyanın en güzel insanları, en temiz kıyafetli halkı yaşar ve en nefis yemekler pişirilir. Allah'ın yarattıkları içinde en şefkatli olanlar bunlardır ki, bundan ötürü 'Bolluk, bereket Şam'da şefkat ise Anadolu'dadır.'
İsrail Devleti'nin kurucusu ve ilk başbakanı David Ben-Gurion kısa bir süre İstanbul'da yaşamıştır. 1912 yılında, 26 yaşındayken İstanbul Üniversitei Hukuk Fakültesi'ne kayıt yaptıran Ben-Gurion, bir süre üniversiteye devam ettikten sonra eğitimini tamamlamadan okuldan ve ülkemizden ayrılmıştır. Ben-Gurion'un buraya geliş ve ayrılış hikayesi oldukça çelişki bilgilerle doludur.
ABD'li ünlü yönetmen Elia Kazan, aslen İstanbul doğumlu bir Rum'dur. Kayseri kökenli bir ailenin çocuğu olarak Fener semtinde doğan ve asıl adı Elia Kazancıoğlu olan yönetmen, dört yaşındayken ailesiyle birlikte ABD'ye göç etmiştir. Başta On the Watefront (Rıhtımlar Üzerinde) olmak üzere pek çok muhteşem filme imza atan Kazan iki Oscar ödülünün de sahibidir. 1970'lerden itibaren sık sık Türkiye'yi ziyaret etmiştir.
En çok eşcinsel edebiyatın önemli eserlerinden kabul edilen Giovanni's Room (Giovanni'nin Odası) isimli kitabıyla bilinen, ünlü ABD'li yazar, şair ve aktivist Baldwin, 1962'de yayınlanan 'Bir Başka Ülke' (Another Country) romanını İstanbul'da yazmıştır. Aktör Engin Cezzar'ın arkadaşı olan Baldwin bu kitabını Cezzar-Gülriz Sururi çiftinin evinde tamamlamıştır.
Noel Baba efsanesinin çıkış noktası olan 4. yüzyıl Hristiyan azizi Psikopos Nikola'nın, gençliğinde Filistin ve Mısır'ı dolaştıktan sonra günümüzde Antalya'nın Demre ilçesine denk düşen Likya'nın Myra yöresinde yaşadığına inanılır.
İran İslam Devrimi'nin ruhani önderi Humeyni, 1963 yılında Şah'ın toprak reformu programı çerçevesinde bazı dinsel vakıfların mülklerine el konulmasına muhalefet ettiği için tutuklanmış ve 1 sene hapiste kaldıktan sonra 1964 yılında Türkiye'ye sürgün edilmiştir. Ankara ve Bursa'da bir süre kalan Humeyni ünlü eseri Tahrir el-Vesile'yi de Bursa'da yazmıştır.
Muammer Kaddafi'de bizim Kara Harp Okulundan mezundur
Hz.Meryem,Hz.İsa deseydibiz daha iygun olmaz mıydı 3'de?
http://www.haberturk.com/kultur-sanat/haber/609017-einsteindan-ataturke-dramatik-mektup Albert Einstein de bu listeye girebilir bence.