Matematik İnsanın Keşfidir Ancak Doğa Bu Matematiği Kullanmaz Çünkü Hesap Yapmaz

Önceki bölümde “eğer enerji var olmasaydı matematik olur muydu?” sorusunu sormuş ve muhtemel cevapları kısaca vermiştim. Oradan devam ediyorum.

Görülüyor ki fiziğin başlaması için tekillik durumdaki enerjiye kesin olarak kısaca matematik denilen fizik yasaları gerekiyor ki Bigbang oluşsun. Bu iki şekilde olabilir. Birincisi; saf enerjide matematiksel tüm kodlar, varyasyonlar içkindir. Hâlihazırda enerjinin içinde matematik de vardır ve evreni oluşturmuştur. İkincisi; enerji kendi dışında bir şekilde buluştuğu matematiğin denetimindeki bir yöntemle başlayıp evreni oluşturmuştur. Başka türlü bu evren oluşmuyor.

“Matematik, enerjinin içinde mevcuttu” şıkında şöyle bir sorun ortaya çıkıyor: Enerji somuttur, matematik ise soyuttur!

Dolayısıyla saf enerjide hâlihazırda matematik de olması durumu handikaptır. Çünkü hiçbir benzerlikleri yok. Somut olarak bildiğimiz her şey, tüm evren enerjiden meydana gelmiştir Yani enerji, somuttur, somutun temelidir. Ancak matematik kesinlikle soyuttur. Bu yüzden başlangıçta enerjinin kendinden başka hiçbir şeyin olmadığı durumdayken matematikle bir arada olmaları gereksizdir ve anlamsızdır. Ancak biliyoruz ki büyük patlama matematiksel olan fizik yasalarıyla başladı. Öyleyse evrenin oluşması için ya enerjinin içinde potansiyel olarak fizik yasaları mevcut olmalı, ya da matematiksel özellik, fizik yasalarından önce veya en azından enerjinin var olma anında mevcut olmalıdır. Ki enerjinin özelliklerine göre yasalar oluştursun. Mevcut evrenin oluşması için bunlardan biri zorunludur. 

Ancak burada da gözden kaçan bir durum var! Enerjinin henüz harekete geçmediği yani tekillik denilen bir durumu var. Bu da enerji, harekete geçince neler olacağı bilinemez bir durumda demektir. Çünkü bu enerjiden önceden ne olacağı, ortaya ne çıkacağı belli değildir. Enerji, tek başına hiçbir şekilde değerlendirilemez bir haldedir. Hatta büyük patlama olmayabilir, sonsuza kadar mevcut durumunu muhafaza edebilirdi. Dolayısıyla matematik de gerekmezdi. Bu durumda Büyük Patlama öncesinde matematiksel müdahale ön görülemez. Öyleyse ne olduğu belirsiz enerjinin, kendiliğinden matematiksel davranışı makul değildir. Bir başka deyişle fizik yasaları tekillikte mevcut olamaz. Tekillikte mevcut değilse sonra da olmamalıdır. Ama olmuştur. O zaman matematik içerde değilse, dışardaydı demektir.

Eğer matematik enerjinin dışındaydı dersek, daha enteresan bir soru ortaya çıkıyor! Saf enerjinin atomik boyutlarda küçük olduğu söyleniyor. Her neredeyse matematikle nasıl karşılaşmış olabilir? Ortada henüz herhangi bir alan ya da mekân yoksa ve de matematik enerjinin içinde değilse, matematik nerede? Hadi diyelim ki bir şekilde şurada dedik, bu kez soru şu; matematik nasıl oluşmuş? Enerji veya başka bir unsurdan bağımsızsa neden oluşmuş? Ayrıca matematiği kullanacak bir unsur ortada yoksa düzen verici özelliği olan matematik niye var, niçin var olmuş? Çünkü dediğim gibi tümüyle soyut!

Bu durumdan dolayı enerjinin nasıl var olduğunu bilmediğimiz için belki yoktan veya bir şekilde var olmuş diyebiliriz. Ancak matematik için aynı şeyi söyleyemeyiz. Çünkü öncelikle soyut olduğu için bir şekilde veya rastlantısal olması mümkün değildir.  Daha da önemlisi matematik düzen verici özelliği olan yapısal bir unsurdur. Düzen verici özelliği olan hiçbir şey rastlantısal var olamaz. Zira düzenler yapılandırılmak zorundadır.

Yine bu konuda önemli bir mesele daha var. Bilindiği gibi evren, enerjiden var olurken halden hale dönüşmüş ve uzun yıllar sonra evren oluşmuştur. Peki, matematik için benzer bir süreçten bahsedebilir miyiz? Yani enerjinin başlangıç durumu gibi matematiğin de başlangıç dönemi var mıydı?  Hayır! Çünkü biliyoruz ki evrende sürekli bir gelişim var ama matematik de böyle bir gelişim yok! Matematik, evrenin başından itibaren her ne ise o olarak aynı yapısını korumuştur. Yani bir gelişim gösterdiği ifade etmek, mümkünsüz ve de mantıksız. Zira matematik değişim gösterirse sistem çöker. Onun için bugüne kadar keşfettiğimiz matematik, bundan sonra da insanlar veya diğer akıllı varlıkların keşfedeceği tüm matematiksel, yapısal düzenler en başından itibaren mevcuttu ve değişmez. 

Anlatmak istediğim husus şudur; enerjinin halden hale dönüşüp, evreni oluşturulması sırasında, matematik de enerjiyle birlikte halden hale dönüşüp değişmedi.  Çünkü evrendeki bütün halden hale dönüşümler zaten fizik yasaların sağladığı sonuçtur. Yasaların hepsi de olay anında ya da durum şartında hazır olmak zorunda. Ki oluşum devam etsin. Aksi halde bu evren olmaz. 

Dediğim gibi, bugün biz insanların keşfettiği ve de evrenin sonuna kadar biz veya başka akıllı unsurların keşfedeceği tüm matematiksel durumlar varoluşun başında mevcuttu. Ne gelişti ne de seyreldi (enerji genleştikçe ısısı düştü ve evren oluşabildi). Ama matematik her neyse hep öyle kaldı.

Buraya kadar matematiğin evrenin oluşumundaki mutlak ve kesin etkilerinden bahsettik. Öyleyse şimdi matematik nedir, tanımı nedir ona bir bakalım. Önce resmi tanımını vereyim:

“Matematik; biçim sayı ve çoklukların yapılarını, özelliklerini ve aralarındaki ilişkileri us bilim yoluyla inceleyen ve sayı bilgisi, cebir, uzam bilgisi gibi dallara ayrılan bilim.” TDK

“Matematik nedir?” Sorusunun literatürdeki yaygın tanımı ise matematiğin bir dil olduğu söylenir, “matematik, evrensel bir dildir” diye tanımlanır. Bunu için önceki bölümde Nobel ödüllü fizikçi Richard P. Feynman’ın kitabından verdiğim alıntıyı tekrar vereyim

“Fizikçiler başka bir dile yönelemezler. Doğa hakkında bilgi edinmek, onu anlamak istiyorsanız onun konuştuğu dili anlamanız gerekir. O, mesajlarını yalnızca bu şekilde sunuyor.” Richard P. Feynman. Fizik Yasaları Üzerine S.67-68

Görüldüğü gibi matematik evrenin dili olarak açıklanıyor veya kısaca “matematik bir dildir” şeklinde tanımlanıyor. Ancak bu izahlarda da çeşitli handikaplar var! Çünkü dil, onu kullananlar tarafından bir düzen üzerine oluşturulmuş yapısal bir unsurdur. Matematiğin dil olabilmesi, dile benzemesi için en az iki kullanıcı tarafından ortak bir sistem üzerine yapılanması düzenlenmesi gerekir ki dil tanımına girsin.  Buna göre eğer matematik bir dil ise, o zaman bu dili oluşturacak elimizdeki mevcut tek unsur enerjidir. Enerjiden başka hiçbir şey yok! Bu durumda, matematik dediğimiz dil, enerji tarafından geliştirilmiş olmalıdır diyebilir miyiz? Hayır diyemeyiz! Çünkü Büyük patlama yani evren en başında matematiksel oranlarla başlamış, matematiksel yasaların kesin ve zorunlu sınırlarında var olabilmiştir. Dolayısıyla matematik dilini enerji var etmiş ya da geliştirmiş olamaz.

Görüldüğü gibi matematiğin ne olduğu konusunda gerek akademisyenler gerekse konuya pek aşına olmayan birçok kişi kolayca “matematik bir dildir” deyip geçiyorlar. Ancak bu, o kadar da kolay ve basit değil! Kaldı ki matematik, insan aklının bir icadıdır. Doğadaki gelişimi birtakım yöntemlerle, hesaplarla izah ettiği keşiflerdir. Ne var ki bilime göre doğa, bir gelecek planı yapamaz. Yani hesap yapmaz. Tüm gelişimler kendi fizik şartlarında olur biter. Bu yüzden doğa matematik kullanmaz dedim. Her neyse bu konuda çok enteresan açmazlar, paradokslar var. Örneğin matematiği dile benzetmek çok yanlıştır. Gelecek bölümde devam edeceğim.

Instagram

Twitter

Facebook

Linkedln

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Popüler İçerikler

Demet Akalın 'Laiklik' Açıklamasıyla Gündem Olan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e Ateş Püskürdü!
RTÜK Başkanı'ndan Gündüz Kuşağı Programlarına Son İkaz: "Toptan Yok Ederiz!"
Arkeolog Muazzez İlmiye Çığ 110 Yaşında Yaşamını Yitirdi
YORUMLAR
06.08.2023

Doğanın matematiği kullanmadığı iddiasını ortaya atmak için önce matematiği bilmek gerekir, ve bu matematik lise matematiği değildir. Açıktır ki matematik konusunda bilgi sahibi olmayan ve hatta son paragrafında akademisyenlere bile laf atan bir yazarın tamamen yanlış da olsa kendi düşünceleridir. İnanılmaz, artık herkes her konuyu uzmanmış gibi konuşabiliyor.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ