Zihninizde Bambaşka Kapılar Açacak, Mutlaka Okumanız Gereken 17 Harika Kitap

Beraber kitap keşfetmeye devam ediyoruz. Karşınızda yeni çıkan kitaplar arasından sizin için seçtiklerim! Kitabınız bol olsun, iyi okumalar diliyorum!  

Not: Kitapların özetlerinde tanıtım bültenlerinden yararlanılmıştır ve sıralamanın kitapların niteliğiyle herhangi bir ilişkisi yoktur.  

1. "Finnegan Uyanması", James Joyce

James Joyce, Ulysses’ı yazdıktan sonra on yedi yılı aşan bir uğraş sonucu Finnegan Uyanması’nı edebiyat dünyasına sunduğunda büyük tartışmalara yol açtı. İngilizce yazılmış en zor eserlerden biri kabul edilen, hemen her türlü konu, anlatım ve karakter kalıbını kırarak deyim yerindeyse çığır açan bu eser, ilk parçası yayınlandığından bu yana akademisyenlerin ve eleştirmenlerin çalışmalarına konu olmaya, üzerine yazılmış sayısız kitapla edebiyat alanında gündem yaratmaya devam etmektedir.

2. "Fıtrat-İş Kazası Değil, Cinayet", İsmail Saymaz

Saymaz, Fıtrat’ta tekstil, inşaat, maden, enerji, tersane işçilerinin artık hemen hemen her gün karşılaştığımız ölüm haberlerinin peşine düşüyor ve işçilerin devlet veya özel sektör fark etmeksizin göz göre göre ölüme nasıl yollandıklarını tüm çıplaklığıyla açığa çıkartıyor.

3. "Bir Aşk", Dino Buzzati

Kurguladığı gerçeküstü, büyülü, kimi zaman tekinsiz dünyalarda kendine özgü mizah anlayışıyla çağımız insanının huzursuzluğunun çok katmanlı izlerini süren Dino Buzzati, Bir Aşk romanıyla aynı izleğe farklı bir rota üzerinden yöneliyor. 

Yazar, modern insanın içsel karmaşasını ve çaresizliğini bu kez aşk boyutunda, orta yaşlı bir kentsoylunun genç bir fahişeye saplantı derecesinde duyduğu tutku ekseninde öykülüyor.

4. "Ninni", Chuck Palahniuk

Gazeteci Carl Streator, ani bebek ölümleri üzerine bir yazı dizisi hazırlamakla görevlendirilir. Araştırmaları sırasında, ölümler arasında meşum bir bağ keşfeder: Ölüm şarkısı. Akıldan geçirildiğinde bile ölümcül bir silahtır bu. Şarkının hâkimiyetine giren Streator, istemese de bir seri katildir artık. 

Amacı ise daha fazla insan öldürmek değil, şarkının yayılmasını engellemektir. Hayaletli evlerin emlakçisi Helen Hoover Boyle ile birlikte, şarkıyı avlamak için ülke çapında bir yolculuğa çıkarlar…

Büyük Birader’in şarkılarıyla beslendiğiniz, kültürün mallarıyla uyuşturulduğunuz, New Age palavralarıyla yumuşatıldığınız, reklamlarla uyutulduğunuz ve devletin görünmez, ama baskıcı varlığıyla topyekûn kuşatılıp ahmaklaştırıldığınız, bile isteye tektipleştirildiğiniz Yeni Dünya’ya hoş geldiniz!

5. "Canavarın Çağrısı", Patrick Ness

'İnsan en doğru dersi bazen bir canavardan alabilir. Ve Patrick Ness iyinin içindeki canavarı, canavarın içindeki iyiyi muhteşem anlatmış. Canavarın Çağrısı yalnızca Conor'ı hedeflemiyor, sizin de ruhunuzda geziniyor. Okuyan herkes 'Beni mi çağırıyor?' diye düşünecektir.'

6. "Ben Buradan Okuyorum", Tim Parks

Kurmacaya ihtiyacımız var mı? Her kitabı ille de bitirmemiz mi lazım? Yeni mecra ve formatlar okuma deneyimimizi nasıl etkiliyor? Bakış açımızı onaylamak için mi, yoksa sorgulamak için mi okuruz? 'En büyük' romancılara kim, neye göre karar veriyor? Uluslararasılaşma eserlerin içeriğini nasıl etkiliyor? Yazar biyografileri ne işe yarar? Roman yazmak artık bir 'iş' haline mi geldi? Tim Parks Ben Buradan Okuyorum'da bu sorulara cevap ararken, yıllara yayılan eleştirel okumalarından yararlanarak edebiyat ve edebiyatın amacı hakkındaki varsayımlarımızı altüst ediyor.

Birbirini tamamlayan bu otuz yedi metin 'uluslararası' romanın ortaya çıkışıyla 'yerel' edebi üslupların nasıl kaybolduğunu, piyasa güçlerinin 'ciddi' kurmacayı nasıl şekillendirdiğini, çevirinin hesapta olmayan etkilerini, edebiyat eleştirisi alanındaki sıkıntıları, yazarların hayatları ve eserleri arasındaki sorunlu ilişkiyi inceliyor. Parks, zihin açıcı yakın okumalarla ve tekrar tekrar dönüp kendine bakarak, yazarların ve okurların bir taraftan yeni küresel sistemin, diğer taraftan bu sistemin alametifarikası olan romanın baskısından kaçıp kaçamayacakları üzerine düşünüyor.

7. "Doğu'ya Yolculuk", (1849-1851), Gustave Flaubert

Dünya edebiyatının devlerinden Gustave Flaubert 1849-1851 tarihleri arasında, yirmi sekiz yaşında dostu Maxime Du Camp’la birlikte çıktığı Doğu yolculuğunun derin etkilerini ömrü boyunca taşıyacaktır. 

At sırtında, tehlikelerle dolu ıssız dağlarda ve ovalarda süren, dört buçuk ayda Nil Nehri’ni geçebildikleri bu uzun seyahat, Fransa’dan başlayıp Mısır’a, Suriye ve Filistin’den Anadolu’ya, İzmir ve İstanbul’dan Yunanistan’a ve nihayetinde de İtalya’ya dek uzanır.

8. "Ölümsüz", Vasili Vasilikos

Vasili Vasilikos, 60'lı yıllarda Yunanistan'da gerçekleştirilmiş siyasi bir suikasttan yola çıkarak çok tanıdık ve evrensel bir hikâye kuruyor: Barışsever, silahlanma karşıtı, halkın sevgilisi bir milletvekili. Onu bir tehdit unsuru olarak gören ve ondan kurtulma planları yapan karanlık güçler. Karanlık güçlerin maşa olarak kullandığı sıradan insanlar, esnaf ve işçiler, o insanları örgütleyen devlet destekli yapılanmalar. 

Emniyet güçlerinin, askeri kuvvetlerin ve medyanın olayları manipüle etme ve bayağılaştırma döngüsü. Kaybettikleri kahramanlarını ölümsüzleştiren, onu unutmamaya yeminli bir halk. Bir avuç cesur ve ilkeli insanın savrulan tehditlere ve sunulan rüşvetlere rağmen gerçeği ortaya çıkarma mücadelesi...

Vasilikos'un Yunanistan'da ve Avrupa'da yüz binler satan, Costa-Gavras tarafından Z adıyla beyazperdeye aktarılıp pek çok uluslararası ödüle layık görülmüş unutulmaz eseri Ölümsüz, yayınlanışının 50. yılında bu kez Yunanca aslından çevirisiyle okurla buluşuyor. Hikâyesi oldukça tanıdık gelecek bu eser, aradan geçen yarım yüzyıla rağmen, barışseverlerin karanlık güçler tarafından hedef alınmaya devam ettiği günümüzde de güncelliğinden hiçbir şey yitirmeden, ölümsüz bir başyapıt olma niteliğini koruyor.

9. "Dali'den Karakurbağasına Bazı Düşünceler", George Orwell

Yirminci yüzyıl edebiyatının en büyük yazarlarından George Orwell, kurgu eserlerinin yanı sıra keskin kalemi ve ilkeli duruşuyla, eş-dost gözetmeden yazdığı edebi ve siyasi eleştirileriyle, yazın dünyasında kendine benzersiz bir yer edinmiş, herkesin düşünsel dürüstlüğüne saygı duyduğu bir isim olmuştur.

Dali'den Karakurbağasına Bazı Düşünceler başlığı altında bir araya getirdiğimiz bu yazılarda da Orwell, kalemini kâh bir neşter kâh bir tüy gibi kullanarak; ilkbaharın güzelliklerinden intikam duygusuna, Dali'nin yaşamı ve eserlerinden ideal pub'ın nasıl olması gerektiğine, İspanya İç Savaşı'ndan suç ve dedektiflik romanlarına, Marakeş ve sakinleri üzerine insani gözlemlerden bilim-siyaset ilişkisine, şömine başında aile saadetinden Arthur Koestler'in eserlerinin edebi eleştirisine kadar birbirinden çok farklı konuları büyük bir ustalıkla, ivmesinden ve entelektüel keskinliğinden hiçbir şey kaybetmeden işliyor. Hangi konuyu ele alırsa alsın, derinlikten taviz vermeden, tadına doyulmaz bir yazınsal şölen sunuyor.

'Bir duvardan talep edeceğimiz ilk şey, dik durmasıdır. Dik duruyorsa iyi bir duvardır ve hangi amaca hizmet ettiği bundan ayrı değerlendirilebilir. Fakat bir toplama kampını çevreliyorsa, en iyi duvar bile yıkılmayı hak eder.'

10. "Bir Kadının Yaşamından 24 Saat", Stefan Zweig

Bu kitapta, 20. yüzyıl Avrupa'sının en önemli kalemlerinden olan Stefan Zweig'ın birbirinden çarpıcı beş öyküsü yer alıyor.

'Bir Kadının Yaşamından 24 Saat'te tutkunun ve aşkın yakıcılığını; 'Kitapçı Mendel'de savaşın acımasız yüzünü ve bıraktığı silinmeyecek izlerini; 'Bir Yaz Öyküsü'nde anıların ardına gizlenmiş gerçek duyguları; 'Kızıl'da toplumun zayıf ruhlar üzerindeki gölgesini; ve 'Yalnız İki İnsan'da dışlanmışların kederini okuyuculara anlatıyor. Zweig bu öykülerde ölüm ve yaşamın sınırlarında dolaşıyor, sıradan insanların gizli kalmış sırlarını gün yüzüne çıkarıyor, ruhun karanlık taraflarına dokunarak çok yönlü anlatımını zenginleştiriyor.

Savaşın getirdiği acılarla boğuşmaya daha fazla katlanamayıp 1942'de hayatına son veren Stefan Zweig'ın, okuyucuları öykülerin içine çeken ve ruhlarına ayna tutan bu kitabını, Ahmet Arpad'ın özenli çevirisiyle sunuyoruz.

11. "Müptezeller", Emrah Serbes

'Üzülme baba,' dedim, 'alt tarafı bir ev, alt tarafı beton parçası ya. Çalışır ederiz, yine alırız. Ben de çalışırım bundan sonra, söz, alırız bir ev daha.' 'Ona üzülmüyorum ki ben,' dedi babam. 'Her ay evin taksitini ödedik de ne oldu. Bak, uçup gitti elimizden balon gibi. Keşke seni ağlatmasaydık çocukken. Keşke sana o akülü arabayı alsaydık.' 

Güzel olmak isteyen alkolikler, berduşlar, kardeşler… Zembereği boşalmış hayat memat ezberleri, tek gözlü geceler. Yeraltının karın gurultusuna, belalı bir gündüze sarılan cuaralar.

Müptezeller, uğultuların, yoksunluğun ve kaybeden delikanlıların romanı. Lime lime, ufalanarak. Emrah Serbes, kenarların soluğunu, dünyaya katlanamayan, kendine gömülen çocukları haykırarak anlatıyor. Yaz biter, güz biter, hep kış gelir.

12. "Açık Yapıt", Umberto Eco

1962 yılında yayımlandığında dünya çapında büyük yankı uyandıran ve yapıt ile okur/izleyici arasındaki etkileşimin dinamiklerinin öne çıkarıldığı Açık Yapıt, 20. yüzyılın poetika literatürüne son derece önemli bir katkı... 

Umberto Eco, bu çalışmasında müzik, edebiyat ve görsel sanat örnekleri üzerinden dönemin avangard poetikalarının izini sürer ve bu tür yapıtlara eleştirel yaklaşımı olanaklı kılacak bir metodoloji önerir. 

Yelpazesini geniş tuttuğu bir bilimsel ve metodolojik zeminden yola çıkan Eco, avangard sanat estetiğinin belkemiğini oluşturan 'açıklık' kategorisi ekseninde sanat yapıtının anlamlandırılma sürecini analiz eder. Bu çerçevede 'çokluk', 'çoğulluk', 'çokanlamlılık' kavramlarına özel bir vurgu yaparak yapıtın anlamlandırılma sürecinde odağı 'yaratıcı'dan okura/izleyiciye kaydırır.

13. "Motto", Dücane Cündioğlu

Dücane Cündioğlu yeni kitabı Motto'da yola, yaşama, bilgeliğe, hakikate dair düşünce ve deneyimlerini dilin imbiğinden süzüyor ve en yalın hâliyle okuyucularına takdim ediyor. Motto, insanlık yolculuğumuzda karşılaştığımız dünyanın hâllerine dair daimi bir erdem arayışını ifade eden, bakışımlı, birbirini hesap eden cümlelerle kurulmuş, incelikli bir örgü. 

Okuyucuyu zihninin çeperlerini zorlamaya davet eden, derya içreyken deryanın farkında olmaya çağıran düşünsel bir yol haritası. Motto'yla her durağında durup uzun uzun düşüneceğiniz bir yolculuğa çıkacak, insan olabilmenin mutlak koşulu olan 'yolda olma' deneyimine farklı bir pencereden bakacaksınız.

14. "Her Şeyin Anlamı", Richard P. Feynman

Richard P. Feynman, Nisan 1963'de Seattle'da Washington Üniversitesinde verdiği üç konuşmada bir fizikçi olarak değil çeşitli sorunlarla ilgilenen bir yurttaş olarak konuştu. Dine, politikaya ve günün sosyal konularına ilişkin görüşlerini açıkladı. Bu konuşmalar Her Şeyin Anlamı başlığı altında yayımlandı. Bu kitapta Feynman, başkasının zihnindekini anlama, olasılık yasaları, istatistik, duanın iyileşme üzerindeki şüpheli etkisi ve insanlar arasındaki ilişkiler üzerinde duruyor. 

Feynman basit mühendislik projelerinin yoksulluk belası üzerindeki çarpıcı etkilerini, yaratıcılığın bilimdeki yaşamsal rolünü, bilim ile din arasındaki çelişkileri, bilimsel gerçeğe ulaşmada şüphenin ve kesinsizliğin işlevini ve dürüst politikacıların niçin asla başarılı olamadıklarını açıklarken yurttaş bir bilim adamı olarak konuşmaktadır.

15. "Adam", Yılmaz Özdil

Elbette memleketin tüm adamlarını sıralayıp, bir kitaba sığdırabilmek imkânsızdır...

Peki nedir?

Farklı zamanlarda, farklı ortamlarda yaşayan, hatta birbirleriyle hiç tanışmamalarına rağmen, ortak zihniyetin, ortak karakterin, ortak paydasıdır Adam.

Yıkılsın diye karşıdevrim kazmalarıyla kolonlarına kolonlarına vurulan Türkiye, bugün hâlâ ayakta duruyorsa... İşte bu adamların ortak karakteri, ortak zihniyetinin sırtında duruyor.

16. "Platon'un Eczanesi", Jacques Derrida

Derrida'nın ilk dönem düşüncesinin bir ürünü olan Platon'un Eczanesi,özdeşliğin, kimliğin, aklın, logos'un temas ettiği ve hakim olma mücadelesi verdiği gerçek'in temel olarak akışkan, anlaşılmaz ve muğlak olduğunu öne sürer. 

Nasıl konuşur, neden yazarız? İki Atinalının bu konu üzerine yaptığı sohbet, yüzyıllar sürecek bir sorgulamanın en önemli taşlarından birini oluşturur. Platon'un en önemli diyaloglarından biri olan Phaedrus'tan yola çıkan Derrida bu tartışmaya yeni bir boyut kazandırıyor. 

Pharmakon kavramını devreye sokan ve Phaedrus'u bu kavramla birlikte yeniden okuyan Derrida yazmayı ve okumayı esasen görünmeyen ve geri çekilenle yüz yüze gelmeden bir temas, onun yokluğunu, bıraktığı boşluğu anlam üreterek doldurmaya meyleden bir akış olarak düşünüyor.

'Derrida, bu kitapta bize Platon diyologlarının gün görmemiş kısımlarından bahsediyor. Derrida için, Phaedrus'un örtülü mesajı, ki Platon'un kendisi bile bundan habersizdir, konuşmanın da aslında yazmak olduğudur. Bütün ifadelerimiz, kendilerine karşı bölünmüş muğlak birer varlıklardır.'

17. "Kağıtlar", Nilgün Marmara

Kağıtlar, Marmara'nın defterlerine eşlik eden bir tomar kağıt arasından seçilmiş

fragmanlardan oluşuyor: Daktiloya Çekilmiş Şiirler'de yayımlanmış bazı şiirlerin ilk versiyonları ve daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış poeme enprose'lar, şiirler, bağımsız dizeler, dost mektupları...

Defterler'in önsözünde söylendiği gibi, Kağıtlarda aslında hiç yayımlanmamış olmalıydı. Okuyucunun, Marmara'nın Defterler'iyle birlikte bu Kağıtlar'ı da gün gelip başkaları tarafından okunacağını hiç düşünmeden yazdığını unutmayacağını umuyoruz.

Popüler İçerikler

Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?
"Bir Evim Varsa Onun Sayesinde": Hakan Meriçliler'den Vural Çelik Tartışmasında Gülse Birsel'e Büyük Destek!
Teğmen Ebru Eroğlu İle İlgili Skandal Karar: Küfür ve Taciz İfade Özgürlüğü Sayıldı
YORUMLAR
11.11.2016

Emrah Serbes der susarım

11.11.2016

Tam tuyap acilacagi zaman mi yapilir bu icerik babami iflas ettiricem insafsiz

11.11.2016

Metin Savaş'ı okumayı ihmal etmeyin.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ