Sahneye Çıkan İlk Müslüman Kadın Afife Jale ile Selahattin Pınar'ın Uyuşturucu Yüzünden Biten Aşkı

Şimdi size devrimci bir kadından ve usta bir bestekarın aşklarından bahsedeceğiz. Mücadele onların hep kaderi oldu ve her aşk mutlu sonla bitmiyordu...

Güzeller güzeli Afife... Kadıköylü, orta halli bir ailenin kızı. 16 yaşında, İstanbul Kız Sanayi Mektebi'nde okuyor ama onun aklı okulunda değil, tiyatro sahnelerinde. Çok istiyor tiyatroyu, hem de çok!

Müslüman kadınların sadece kadınlara özel matinelerde sahneye çıkmasının izin verildiği yıllar, Darülbedayi bir sınav açıyor. Afife olanca aşkıyla sınava giriyor ve elbette kazanıyor. Henüz bundan kimsenin haberi yok...

Ailesinin tiyatrocu olduğunu öğrenmesiyle evde kıyametler kopuyor. Babası ona "fahişe" diyor ve "Benim Afife diye bir kızım yok!" diyor. Afife'nin cevabı net: "Zaten ben sahnede Jale ismini kullanıyorum artık" diyor ve kapıyı çekip çıkıyor.

Gözlerindeki hüznü doğuştan olan Selahattin Pınar... Milletvekili babası hukuk okumasını istiyor fakat o musiki sevdasında.

Bir gün kalabalık bir sofrada Selahattin'i soran misafirlere babası "Çalgıcı oldu maalesef" diyor. Selahattin "Babacım rica ederim, ben çalgıcı değil sanatkarım" diyor. Öfkelenen babası Selahattin'e doğru gaz lambasını fırlatıyor ve evde küçük bir yangın çıkıyor.

"Bir gün gelecek sizi benim adımla anacaklar" diyen Selahattin ceketini alıp çıkıyor evden, bir daha da geri dönmüyor. Sanatının ve tamburunun peşinden gidiyor aşkla...

Afife, Darülbedayi'de stajyer oyuncu olarak tüm oyunların provalarına katılıyor, bütün replikleri ezberliyor ama hep kenarda bekliyor. Bir gün "Yamalar" isimli oyunun başrol oyuncusu Eliza Benemenciyan'ın Paris'e gitmesi gerekiyor. Başrol için acil oyuncu arayışına giriliyor. Ve nihayet Afife Jale, yıllardır beklediği sahneyle buluşuyor.

Oyundan sonraki gün herkes ondan bahsediyor, ne kadar yetenekli olduğu konuşuluyor. Ancak her defasında zaptiyeler tiyatroyu basıp, müslüman kadınların sahneye çıkmasının yasak olduğunu hatırlatarak Afife'yi arıyorlar. Afife ya depodan kaçıyor ya kazan dairesinden...

Üçüncü piyesi "Odalık"ı oynarken yine makine dairesinden kaçsa da sokakta polisler tarafından yakalanıyor. "Dinini, milliyetini unutan sen misin?" diye hırpalanıyor. Bu baskıların ardından Dahiliye Nezareti'nin "Müslüman kadınlar kesinlikle sahneye çıkmayacak" bildirisiyle Afife'nin ücretli görevine son veriliyor.

Selahattin Pınar'ın Hafız Burhan'a tamburu ile eşlik ettiği Kuşdili Çayırı'na gidiyor Afife. İşte o an kaçamak bakışmalar, engellenemeyen bir çekim oluşuyor ve her ikisi de 25 yaşında olan çift, birbirlerine deli gibi aşık oluyorlar.

Selahattin "Bir bahar akşamı rastladım size..." bestesini yapıyor sevgili aşkı için. Birlikte Fatih'e taşınıyorlar, evleniyorlar. Çocuklar gibi kah saklambaç oynuyorlar, kah aşkları için şarkı söylüyorlar. Delicesine bir mutluluk...

Bir süre sonra Afife'nin tiyatrodan uzak kalması, sahnelere olan hasreti zaten zayıf olan sinir sistemini iyice bozuyor. Korkunç baş ağrıları onu doktora sürüklüyor ve hayatının o tedaviyle mahvolacağını hiçbir şekilde bilmiyor.

Bu korkunç baş ağrılarını dindirmek için doktor, Afife'ye morfin uygulamaya başlıyor. Morfinler Afife'de bağımlılık yapıyor. Selahattin ne kadar engellemeye çalışsa da sevgili karısını gizlice morfin kullanırken defalarca görüyor. Büyük bir çatışma başlıyor aralarında.

Hatta öyle ki, Afife'yi anlayabilmek ve bu aşkı devam ettirebilmek için Selahattin de morfine başlamaya teşne oluyor. Afife çok sevdiği kocasına "Terk et beni, yoksa sen de mahvolacaksın!" demek zorunda kalıyor. Merhamet ve ızdırap arasında sürüklenen Selahattin, 6 ay sonra boşanıyor çok sevdiği karısından.

Afife için asıl zorluk ise şimdi başlıyordu. Artık onun ne çok sevdiği tiyatrosu, ne yeri ne de yurdu vardı. Aş evlerinde karnını doyuruyor, parklarda bahçelerde yatıyordu. Büsbütün sefaletin kucağına düşmüştü artık.

Selahattin ise yıllar sonra bir evlilik yaparak hayata tutunmaya çalışmıştı ama aşkını unutamıyordu. "Bir bahar akşamı rastladım size" ile başlayan aşk besteleri, "Nereden sevdim o zalim kadını" sözleriyle yer değiştirmişti. Çok seviyordu ama çok da çaresizdi...

Yaşamının son yıllarını azap ve sefaletle Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde geçiren Afife Jale, bir deri bir kemik öldüğünde henüz 39 yaşındaydı. Cenazesine ise sadece dört kişi katıldı...

Selahattin Pınar, Todori'nin meyhanesine gidip doktorun yasakladığı ne varsa söyledi masaya. Afife'nin ölümünden sonra büsbütün kahrolmuş bir adam olarak, son rakısını içtiğini bildiği bir masada kalp krizi geçirdi yıllar sonra.

Mustafa Kemal Atatürk'ün "Afife olmasaydı hilafeti kaldıramazdım" sözü, Afife'nin bir ideolojinin yıkılmasındaki rolünün ne kadar büyük olduğunu gösterir hepimize.

Mustafa Kemal Atatürk, 1923 yılında Türk kadınının sahneye çıkmasını sağladıysa da Afife Jale'nin sağlığı, morfin bağımlılığı sebebiyle oyunculuk yapmasına izin vermemiştir. 'Tiyatro varsa ben de varım' diyen bu devrimci kadını ve usta sanatçı Selahattin Pınar'ı saygıyla anıyoruz.

Popüler İçerikler

Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!
Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman
151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı
YORUMLAR
20.03.2019

Afife Jale'nin hayatı ile ilgili sanırım en güzel kitap Osman Balcıgil'in "Nefesi Tutku Olan Kadın" kitabıdır. Okudum ve çok etkilendim. Tavsiye ederim.

22.03.2019

Teşekkürler İlkay, yazdım bir kenara.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ