Aylardan beri Amerikan seçimleri ile yatıp kalkan dünya sonunda Joe Biden-Kamala Harris ikilisinin zaferine şahitlik etti. Bu seçim sonucunun bizim ülkemiz açısından tam olarak ne gibi sonuçlara yol açacağını önümüzdeki günlerde görecek olsak da ben Amerika Birleşik Devletleri’nin yeni yönetiminin ulusal çıkarları çerçevesinde Türkiye’yi kaybetmek istemeyeceği ancak seçmenlerine verdiği bazı vaatleri tutmak adına ülkemize bazı sorunlar yaşatabileceğini düşünüyorum.
Siyaset ve seçimlerde başarıyı genelde ekonominin getireceğini söylense de Amerikan seçimleri aslında bunun pek de öyle olmadığını bir kez daha gösterdi. Amerikalılar ekonomide güzel günler vadeden ancak başkanlığı döneminde siyahi vatandaşlara yapılan polis şiddetini meşru gören, muhafazakarları konsolide etmek için cinsiyet ayrımcılığı ve ırkçılığı destekleyen Trump’ı, insan hakları, demokrasi ve özgürlük söylemlerini ön plana çıkartan ve Hint-Amerikan etnik kökenli kadın bir başkan yardımcısı ile yola çıkan Biden’ı tercih ettiler. Aslında bu bir nevi farklılıkları tehdit değil zenginlik olarak benimseyen zihniyetin insan haklarını hiçe sayıp vahşi kapitalizmin her şey olduğunu düşünen ırkçı zihniyete karşı kazandığı bir zaferdi.
Pandemi döneminde ekonomik olarak tarihinin en zor dönemlerinden birisini yaşan Amerikalılar, adamakıllı hiçbir ekonomik program önermeyen Biden’ı, iş dünyasının içerisinden gelen Trump’a tercih ettiler.
Çünkü bu insanlar ekonomik başarının sadece izlenen bir takım ekonomik politikalar ya da alınan kararların değil, insan hakları, demokrasi, özgürlük ve adalet gibi kavramların fonksiyonu olduğunu biliyorlar. Yani ekonomi tek başına bir sebep değil, bahsettiğimiz parametrelere dayalı bir sonuç. Ekonomi insan haklarının sorunlu olduğu ülkelerde iyiye gitmiyor, bir süre çeşitli otoriter devlet politikaları ile gidiyor gibi görünse de asla sürdürülebilir olmuyor. Biden’ın bu zaferi ülke vatandaşlarını dil, din, ırk, cinsiyet ve cinsel ve siyasal tercihler açısından ayırmayıp hepsini kucaklama ve kapsama sözü veren dünya liderlerine olan yönelimin giderek arttığının bir göstergesi.
Hiçbir alanda ayrıştıranın uzun süreli başarılı olamadığı bir dünya düzeninde farklılıklarını zenginlik olarak gören toplumların ekonomik olarak da neden daha yaratıcı ve rekabetçi olabildiklerini önümüzdeki günlerde yazacağım.
Sevgiyle kalın…