Her hafta farklı bir yönetmene odaklandığımız serimizde bu hafta Wes Anderson'ın muhteşem filmlerine bakıyoruz!
Her hafta farklı bir yönetmene odaklandığımız serimizde bu hafta Wes Anderson'ın muhteşem filmlerine bakıyoruz!
Renk kullanımlarıyla sinemaya yeni bir soluk getirdiğini kimse inkar edemez diye düşünüyoruz... Gelin birkaç filmine göz atalım!
Anderson'ın yapımcılığını üstlendiği bu filmde, evli bir tiyatro yönetmeni olan Arnold Albertson, yeni oyunu için seçmelere katılan aktris Isabella Patterson'a ilgi duymaya başlar ve rolü ona veriyor. Ancak Izzy'nin başrolü paylaştığı kişi de eşi Delta Simmons'dır. Aynı zamanda eşinin eski sevgilisi Seth Gilbert da oyun kadrosundadır. Isabella'nın terapisti Jane Claremont ise, sevgilisi Joshua Fleet ile ilişkisinin sonlanma aşamasına gelmesini umutsuzca engellemeye çalışırken, Joshua'nın da Izzy'e aşık olması, kahramanlarımızı içinden çıkılması imkansız bir ilişki yumağının ortasına atacaktır.
Farklı hayalleri olan ilginç karakterleriyle aynı zamanda güzel bir aşk hikayesi veren bu yol filmi, başarılı bir ilk film.
Kaldığı akıl hastanesinden taburcu olan Anthony, hayatta ne yapacağını bilemez bir durumdadır ve kendisi gibi başıboş olan arkadaşı Dignan’a katılır. Ancak Dignan hayali dünyasında kurduğu suç şebekesinin lideridir ve arkadaşını da suç işlemeye iter. Komşuları Bob’un da yardımıyla üç sakar arkadaş bir suç işlerler. Artık kaçmak zorunda olan arkadaşlar bir otele gelirler ve orada Anthony, otelde çalışan Inez’e aşık olur.
Wes Anderson, bu aynı adlı kısa filminin uzun versiyonu olan film, yönetmenin diğer filmleri gibi, aile içi iletişimsizlik ve dışlanmışlık gibi konuları içeriyor.
Anderson'ın yapımcılığını üstlendiği başka bir film. Başarılı bir akademisyen ve yazar olan Bernard'ın hayatı karısı Joan'ın kendindeki yazarlık yeteneğini keşfetmesi ile altüst olur. Kıskançlık krizleri yaşamaya başlayan çiftin boşanma kararı alması ise Berkman ailesinin genç fertleri Frank'le Walt'un hayatını altüst edecektir.
Joan küçük oğlunun tenis hocası ile flört etmeye başlarken, Bernard'ta 16 yaşındaki oğlunun ilgi duyduğu öğrencilerden birine göz koymuştur. Aniden alınan boşanma kararı aile bireylerinin birbirlerini tekrar değerlendirmesine yol açacaktır.
Günün birinde Megasaki City'deki bütün köpeklerin şehirden uzaklaştırılmasına karar verilir. Bütün köpekler, evcil ya da değil, devasa çöp döküm alanına sürülür. Bu köpeklerin içinde 12 yaşındaki Atari Kobayashi'nin koruma köpeği Spots da vardır. Minyatür uçağına atlayan Atari, tek başına nehrin karşı tarafına geçer ve köpeğini aramaya koyulur. Orada, yeni arkadaş olmuş melez köpek sürüsünün de yardımıyla epik bir yolculuğa çıkar. Atari'nin köpeğini arayış yolculuğu, bölgenin kaderini ve geleceğini değiştirecektir...
The Royal Tenenbaums, bir dahiler ailesinin ve bu ailenin birdenbire, umulmadık şekilde bir kış toplantısı için yeniden bir araya gelmesinin hikayesidir.
Royal Tenenbaum ve karısı Etheline’nin üç çocukları vardır: Chas , Richie ve Margot. Çift bir gün ayrılma kararı alır. Oysa o güne dek Chas çocuk sayılacak yaştayken emlak işine girmiştir ve uluslararası finans dünyasında neler olup bittiğini bilecek düzeydedir. Margot oyun yazmaktadır ve henüz dokuzuncu sınıftayken elli bin USD’lik Braveman Grant ödülünün sahibi olmuştur. Richie teniste küçükler şampiyonudur ve U.S. Nationals finallerini üç yıl üst üste kazanmıştır. Artık genç Tenenbaum’ların tüm bu parlak hayatı üzerinden ihanet, başarısızlık ve felaket dolu 20 yıl geçmiştir ve her şeyin sorumlusu olarak kabul edilen kişi, genellikle ailenin babasıdır.
Roald Dahl’ın 1970’te yazmaya başladığı çocuk kitabı The Fantastic Mr. Fox, Wes Anderson’ın yorumuyla sinemada.
Hikayenin kahramanı Mr. Fox isimli bir tilki. Mr. Fox ailesini beslemek için her akşam üç zengin çiftçiden tavuk, ördek ve hindi çalmaktadır. Sinirli çiftçiler tilkiden artık bıkmışlardır ve onu öldürmek için ellerinden gelen her şeyi yapmaktadırlar. Sonunda yakalanan tilki, çiftçilerden daha zeki davranarak yakalandığı yerden aç kalmamak için çıkmaya çalışır.
Max Fischer okuduğu okulun en popüler öğrencilerinden bir tanesidir. Birçok alanda aktif olan Max, okul gazetesindeki üst düzey görevinin yanı sıra popülerliğini artıran birçok okul kulübüne de üyedir. Bu tür işlerle uğraşırken derslerini yoluna koymakta zorlanan Max, Oxford'dan ret cevabını alınca eğitim konusundaki umutlarını kaybetmeye başlar. Üstüne üstlük derslerinden birini yürüten hocası Bayan Cross'a aşık olması, Max'ın okul hayatını epeyce zorlaştıracaktır.
Çektiği her filmle çocuksuluğunu yansıtmayı başaran Wes Anderson'ın ikinci uzun metrajı olan Rushmore'un başrollerinde Jason Schwartzman, Bill Murray ve Olivia Williams var.
Bambaşka yapılarda üç kardeş bir gün uzun bir yolculuğa çıkacak olduklarından habersizdirler. Hayat her insana kendi içsel yolculuğu için sınırsız imkanlar tanır ve bu bazen sevdiklerimizin ölümü de olabilir. Üç farklı karakterde kardeşin babaları ölür. Bu olayın ardından Hindistan’a yolculuğa çıkarlar. İşte o yolculukta fantastik maceralar beklemektedir kardeşleri. Wes Anderson’ın elinden çıkan film, bolca kahkaha vaat ediyor.
Moonrise Kingdom, birbirinden ünlü oyunculardan oluşan kadrosu ile yine yönetmenin kendine has tarzını anlatan bir film. Senaryosunu Wes Anderson ve Roman Coppola'nın birlikte yazdığı film, küçük bir kasabadan kaçan genç aşıkları ve onları bulmak için seferber olan kasaba halkının maceralarını anlatıyor.
Büyük Budapeşte Oteli 20. yüzyılın başlarında iki savaş arasındaki dönemde geçmektedir. Hikayede, Avrupa'nın hayali Zubrowka şehrinde bulunan Büyük Budapeşte Oteli'nin ihtişamlı dönemine tanık oluyoruz. Gustave H, otelin işleyişini büyük bir profesyonellikle idare eden, müşterilerini dahi en ince ayrıntılarına kadar tanıyan bir görevlidir. Bir gün otele komi görevlisi olarak Zero Mustafa adında genç bir adam gelir ve kısa zamanda aralarında yakın bir arkadaşlık başlar. İkili birbirlerinin sırdaşı olurken yaşadıkları şehir de büyük bir savaşa doğru sürüklenmektedir.
Bu esnada Gustave'ın yaşlı sevgilisi Madame D. esrarengiz bir şekilde hayata veda eder. İkili Madame D.'ye veda etmek için yola çıkar. Bir asilzade olan Madame D.'nin şatosuna vardıklarında miras bölüşümünün yapıldığı toplantıya denk gelirler. Madame D., Gustave'a miras olarak paha biçilmez bir Rönesans tablosu bırakmıştır ve bunun açıklanmasıyla aile içerisinde büyük bir karmaşa çıkar. Bu andan itibaren belalarla dolu bir maceraya atılan Gustave ve Zero, gerçeklerin peşinde koşarken dışarıda da bir çağ değişmektedir…
Büyük Budapeşte oteli harbiden efsane film izlemediyseniz izleyin, konuya değil çekim teknikleri, renkler ve kurgunun gidişatı acayip tatmin edici.