Burada en önemli sıkıntı şu: Bazı tümör çeşitlerinde erken tanı diye bir kavram hiç yok. Yani şişkinliğin erken evresi veya herhangi bir evresi yok. Birçok biyolojik çeşitlilikte tümör var ve belirli özellikleri topladıktan sonra direkt olarak 4. evre veya 3. evre tümör olarak ortaya çıkabiliyorlar. Yani aslında tümörün anatomik yapısı, direkt olarak onun biyolojisini yansıtıyor.
Günümüzde kanser teşhisi sadece şişkinliğin anatomik yapısına göre yapılmıyor. Daha çok moleküler yapısına bakılıyor.
Örneğin, Ocak 2017'den beri kullanılmakta olan Akciğer Kanseri 8. TNM Evreleme Sisteminde artık şişkinliğin büyüklüğünden ziyade, moleküler durumuna bakılıyor. Şişkinliğin (tümörün) moleküler durumdan kasıt şu: Tümör hücresinin yüzeyindeki genetik özellikler.
Bunların dışında, şunu eklemek gerekir ki; 4. evrede kanser her zaman ölümcül değildir. Bu evredeki kanser vakalarının tamamen tedavi edildiği veya kontrol altına alındığı durumlar oldukça fazladır. Buradaki etkenleri; tümörün biyolojisi, lokalizasyonu ve diğer etkenler olarak sıralayabiliriz.
Tekrar etmek gerekirse, kanser çeşitlerinin birçoğu direkt olarak 4. evre olarak ortaya çıkabilir ve herhangi bir erken aşamaları yoktur. Bu tedavi edilemeyeceği anlamına gelmiyor.
Güzel bir içerik olmuş elinize sağlık.
Tartışmalı bilgi değil de sormak istediğim bir sorum var araştırdığınıza göre belki biliyorsunuzdur. Kanser hücrelerinin diğer hücrelerden tek farkının daha uzun süre yaşamaları olduğu söyleniyor. Gerçekten diğer hücrelerden farklı, organizmaya zarar veren hiç bir şey yapmıyormu bunlar? Bir de, madem daha uzun yaşıyorlar bu özelliklerini vücudumuzdaki her bir hücreye yayma imkanımız olsa bu genel mana da ömrümüzü mü uzatırdı yoksa bizi öldürürmüydü? Çünkü eğer ömrümüzü uzatıyorsa bu gerçekten bizi yaratan gücün enteresan bir espri anlayışı olduğunu gösterirdi. Sürekli ölümsüzlüğü kovalayıp dururken bunun sırrının en ölümcül hastalıkta gizli olması felsefi bir şaka gibi olurdu.