Yıl, 1887… Gazetecinin biri, Victor Hugo’ya soruyor:
“Eserleriniz ve siz bugüne dek çok olumlu eleştiriler aldınız, çok övüldünüz. Bunlar arasında sizi en çok hangisi hoşnut etti?”
Hugo anlatıyor:
“Karlı bir kış gecesiydi. Eş dostla yiyip içmiştik. Mesafe kısa diye, evime yaya olarak dönüyordum. Fena halde sıkışmıştım. Hızlı adımlarla, malikanemin bahçe kapısına vardım. Kapı kilitliydi. Var gücümle uşağıma seslendim: ‘İgooooooor!’ Defalarca haykırmama karşın İgor’un beni duyduğu yoktu. Sidik torbam Atlas okyanusu büyüklüğüne ulaşmıştı. Altıma kaçırmak üzereydim. Yaşlılık işte. Çaresiz, bahçe duvarına yanaştım, etrafa bakındım, görünürde kimse yoktu, fermuarımı indirdim ve su dökmeye başladım. Tam o sırada arkamda bir at arabası durdu. Hiç kıpırdamadan, sessizce işiyordum. Arabacı nefret dolu bir sesle ‘seni haddini bilmez, buruşuk o… çocuğu! O işediğin, Sefiller’in yazarı Victor Hugo’nun duvarıdır!’ dedi. İşte, hayatımda duyduğum en iltifat dolu söz buydu.”
26 Şubat 1802 de onun doğum günü idi.
Söylemleriyle yolumuzu aydınlatmak için en güzel bir gün...
üstad dizelerinin son satırında hunharca bakışlarıyla ateş eden hatunlardan bahsetmektedir.
Victor Hugo da bir erkekti sonuçta 7yi demesi doğal. Ya tamam var öyleleri ama tüm kadınlara genellenemez haksızlık. Gözüne birini kestirince düşündüğü ilk şey "bundan baba olur mu" diye ölçüp ona göre aşık olanlarımız da var mesela
Hepsi çok güzel ama #15 çok daha güzel.