İmam Bir Babam Olmasına Rağmen Nasıl Ateist Oldum, Anlatıyorum!

Merhaba arkadaşlar, ben Yasin. 27 yaşındayım. Onedio'da, yaşadıkları deneyimleri anlatan insanları görüyorum bir süredir; ben de bir durumumu anlatmak istiyorum. Hatta bunun için üye oldum siteye. Bir ateist olarak epey muhafazakar bir ailenin üyesi olmanın zorluklarını anlatacağım.

Kalemim çok iyi değildir, kusura bakmayın; imla konusunda da editör arkadaşlar yardımcı olacaktır diye umuyorum.

Öncelikle şunu belirteyim, yıllardır ateist olmama rağmen ailem bunu bilmiyor.

Tepkilerinin pek iyi olmayacağını bildiğim için onlara bu durumdan bahsetmek istemedim, ama en azından pek dindar olmadığımı biliyorlar.

Çocukluğumdan beri yoğun bir dinî atmosfer hakim oldu evimizde. Namaz, abdest, ilahi, Arapça dualarla bezeli duvarlar ve dahası...

Üstelik sadece ailem değil, ailemin çevresi de epey muhafazakar olduğu için çocukken tam anlamıyla dinle yoğruldum. O dönemde her ne kadar dinle yoğrulmaya devam etsem de, çocukluğumdan beri vazgeçemediğim bir alışkanlığım vardır: Sorgulamak, bana mantıklı gelmeyen şeyi irdelemek, hiçbir şeye körü körüne inanmamak.

Hiç unutmam, çocukken bir yaz gecesinde balkonda yatarken yıldızları seyre dalmıştım ve uzun uzun düşünmüştüm; "Ya yoksa?"

Bu düşüncenin ardından derin bir pişmanlıkla 'Tövbe tövbe!' diyerek uyumaya çalışmıştım. Hatta ertesi sabah sırf bu düşüncenin verdiği rahatsızlık yüzünden iki rekat şükür namazı kılmıştım.

Okumayı, araştırmayı, sorgulamayı sevdiğimi söylemiştim.

Ortaokulda okul 4.süydüm, özellikle de fen bilimlerine ilgim yoğundu. Kimi zamanlar okul çıkışında hemen eve gitmez, halk kütüphanesine uğrardım (E tabii o zamanlar İnternet yok). Dinozorlara ilgim çoktu, bu eşsiz canlıları anlatan ansiklopedileri hatim etmiştim adeta. Araştırdıkça öğrendim, öğrendikçe sorguladım...

Tabii ortaokulda daha ateizmin bile ne olduğunu bilmiyordum. Ateizm, deizm, agnostisizm gibi felsefi kavramları keşfetmem lisede oldu.

Tabii yine kitaplar sayesinde. Çocukluğumdan beri bana inanç alternatifleri sunulmamıştı; okumaya merakım olduğu için, zamanla ufkum genişlemeye başladı.

Bu esnada artık 5 vakit namaz kılmayı bırakmıştım. Düşüncelerim farklılaştığı için değil, gerçekten zor geldiği için kılmak istemiyordum.

Bir anda bırakmadım namazı; önce bir vakit, sonra iki vakit derken zamanla vakit namazlarını kılmayı bıraktım. Başta babam ve annem tepki gösterdi ama anlık bir bırakma olmadığı için günden güne kabullendiler. Kaynatılan kurbağa hikayesini bilirsiniz, aynı taktiği aileme uyarladım ve alıştıra alıştıra, dindar biri olamayacağımı onlara aşıladım. Aksi takdirde tepkileri çok can yakıcı olabilirdi.

Vakit namazlarını bırakmıştım ama cuma namazlarını kılmaya devam ediyordum.

'3 kez art arda gitmediğinde kalbin kararır, kalbine mühür vurulur.' inancı hakimdir bildiğiniz gibi. Bir sömestr gününde, sırf midem bulandığı için cumaya gitmek istemediğimi söylediğimde sağlam bir tokat yemiştim babamdan. Kapı ağzındaki o tokadın ardından merdivenlerden yuvarlanmıştım, alnımdaki dikiş izi hâlâ durur. Cumayı kılmamanın affı yoktu bizim evde.

O günden sonra nispet yaparcasına cuma namazlarına gitmemeye başladım. Her cuma saatinde evden çıkar, yakınlardaki bir parkta otururdum.

Cuma saati bittiğindeyse evin yolunu tutardım. Neyse ki kimse fark etmedi bu durumu. Babamın imam olduğu camiye gitmeyi zaten çoktan bırakmıştım, arkadaşla başka camiye gittiğimi söylerdim.

Cumaya gitmedim diye alnımı yaran babam, cumaya gitmek yerine parka gittiğimi öğrense kim bilir ne yapardı...

Ramazanda oruç tutmamanın da affı yoktu bizim evde.

Yıllardır ramazanın her gününde oruç tutardım hasta olsam bile, ama -yanlış hatırlamıyorsam- lise sondayken ilk kez fire vermiştim. Bu kez zor geldiği için değil, gerçekten isteyerek oruç tutmadığımı fark ettiğim için oruç tutmamaya başladım.

Ailem oruç tuttuğumu sanıyordu, oysa ben çok acıktığımda arka sokaktaki dönercide oluyordum.

Tanıdık birisi görecek diye gerim gerim geriliyordum o esnada. Döneri soğansız isterdim üstelik, eve gidince kokusundan anlamasınlar diye.

İmam Hatip'te okumak istememiştim, ondan bir şekilde yırttım ama üniversitede ne yazık ki bir cemaate teslim edildim.

Maalesef burada geçirdiğim yıllarda özgürlüğüm bir hayli kısıtlandı. İnanılmaz kurallar vardı; internet, televizyon, gazete, kız arkadaş, müzik ve çok daha fazlası yasaktı. Evet, aydın olması beklenen gençlerimiz bu zihniyetlerin ellerine verilerek zihinleri köreltiliyordu.

İşin garip tarafı, cemaate sıkı sıkı bağlı kişilerin bilgisayarlarında pornografik videolara rastlardım. Yasakladıklarını gizli gizli yapma gibi huyları vardı.

Cemaatteki yıllarım boyunca çok kötü şeylere tanık oldum. Cemaate Atatürk sevdalısı olarak girip, Atatürk düşmanı olarak çıkan gençlerden geçilmiyordu ortalık.

Dedim ya, 'sorgulamak' bende alışkanlıktır. 'Hmm, belki gerçekten Atatürk'ü bize dikte etmişlerdir okullarda.' düşüncesiyle Atatürk hakkında daha çok şey araştırıp öğrendim. Hayır, Atatürk kötü biri değildi; aksine okullarda bize çok eksik anlatılmıştı. O çok daha şahane bir insandı.

Cemaate girdiğimde ateist değildim, babam beni bu ortama daha dindar biri olayım diye bırakmıştı ama ben cemaatten çıktığımda tam anlamıyla bir ateist olmuştum.

Cemaat akın akın düşünce ekmeye çalışsa da, 'sorgulama' denen antivirüsü geçememişti.

Cemaate kurban gitmedim ama birini kurban verdim; çocukluk aşkımı.

Onunla aynı sınıfta okumuştuk, ilkokul 4. sınıfta daha ilk görüşte aşık olmuştum.

11 yıl boyunca platonik takıldım ve 21 yaşına geldiğimde öz güvenimin de artmasıyla sonunda açılabildim.

Kabul etmişti, meğer o da bana karşı boş değilmiş.

İlişkimizde her şey çok güzel gidiyordu ama maalesef onun ailesi de onu cemaate verdi.

O benim gibi olamadı, kendini cemaate fazla kaptırdı ve sıkı bir cemaat üyesi oldu. Onu ikna etmek için her şeyi yaptım ancak işe yaramadı ve 2 yıllık ilişkimiz sonlandı. Büyük bir depresyonda olduğum dönemlerdi.

En son gelinlikli fotoğrafını gördüm sosyal medyada, bir de çocuk beklediğini duydum. Sonra onu bir daha görmedim.

Ve şimdi ailem beni her ne kadar inançlı sansa da, ben bir ateistim.

Kendilerine söyleme cesaretim henüz yok. Açıkçası tatsızlık çıkıp da her şeye rağmen çok sevdiğim ailemle aramın bozulmasını istemiyorum. Şimdilik böyle devam. Sadece kardeşim 'Ben senden şüpheleniyorum' diyor, o kadarı da olsun artık.

Baskıları büyük oranda azalsa da, hâlâ ufak tefek durumlara maruz kalmıyorum değil. Kız arkadaşımla tatile çıktığımda, annemin ve babamın 'Kızın annesi-babası nasıl izin veriyor?', 'Şeytana uymuyorsun demi?' gibi cümlelerini görmezden geliyorum artık.

İmam çocuğuysanız, mutlaka muhafazakar biri olduğunuz düşünülür. Oysa her zaman böyle değildir görüldüğü üzere. Toplumda benim durumumu yaşamış/yaşayan çok kişi var.

İnandığınız şey sizin seçiminiz mi, aile ve çevre şartlarından dolayı mı böyle, bundan emin olun. Emin olduğunuzda, ister inançlı olun ister inançsız, yeter ki her zaman sorgulamaya devam edin. 

Ayrıca Türkiye nüfusunun %1-3 arasında ateist/deist/agnostik vs. olduğu söylenir ama anketlerde herkesin rahatça belirtebildiğini sanmıyorum. Muhtemelen bu oran çok daha fazladır.

Ateist ya da inançlı olmak çok fark etmiyor, her iki kesimde de yobazlar görmek mümkün. Yeter ki iyi ve aydın bir insan olun.

Okuma zahmetinde bulunduğunuz için teşekkürler.

Popüler İçerikler

Arkeolog Muazzez İlmiye Çığ 110 Yaşında Yaşamını Yitirdi
Ayliz Duman Çok Sade Kaldı: Miss Universe 2024'te Gelmiş Geçmiş En Çarpıcı Ulusal Kostümler Giyildi!
Sevgilisine Atacağı Fantezi Mesajını Yanlışlıkla Karısına Atan Ünlü Patron İcralık Oldu
YORUMLAR
29.07.2018

Biraz komik geldi.Kusursuz olan islamdır, inananlar değil. Ailen sana nasıl davranması gerektiğini bilmiyormuş.Eğer baban gerçekten düşünceli ve dinine tam bağlı, tam olarak bilgili biri olsaydı zaten sana baskı yapmazdı çünkü islamda zorlama yoktur.Bunun dışında hep ailesinin zorlamasından dolayı ateist olduğunu söylemiş.Neresi saçma geldi de ateist olmayı seçtin elle tutulur bişey yok yazıda. Ve yazının ana fikri bana sanki böyle sorgulayıcı olursanız, zeki olursanız ve aydınlanmış olursanız zaten ateistliği seçersiniz gibi geldi.Sondaki " Yeter ki iyi ve aydın bir insan olun." cümlesi zaten ana fikri özetliyor.Yine onedio nun oyunu gibi geldi.Bilmiyorum bu insanları inançlarından ayırınca elinize ne geçecek. İnanmak zorunda değilsiniz sizi kimse yargılayamaz ama adam gibi inanmıyorum deyip çekilmek var bir de böyle uydurma olan yazılarla insanların kafasını yıkamak var...

öyle mi dersiniz SomeoneisBlack Bey efendim :)

21.07.2018

Din ve devlet işlerinin ayrı tutulması gerektiğini düşünüp ülkemizde bunun devrimini yapan Atatürk gibi bir devlet adamının güya onun ilkeleriyle yönetilen bir ülkede din konusunun geçtiği her yerde adının geçmesi kadar saçma bir şey var mı acaba? Atatürk dini bir önder değildi, vicdan özgürlüğüne inanırdı. Onun neye inandığı da kimseyi ilgilendirmez, o bir devlet adamı ve askerdi, toplum önderiydi. Bu kriterlerin dışına çıkarılmaması gerektiğini düşünüyorum. Şu din karşıtlığıyla kemalizmi birleştiren zihniyet bitmeli artık.

21.07.2018

Din karşıtlığıyla Atatürkçülüğü birleştirmek değil. Bu tip sözde dindar kesimler zamanının teröristi diyebileceğimiz İskipli Atıf ve benzerlerinden ötürü Atatürk'ü öcü gibi gösterirler.Bu yüzdendir ki bu tarz tarikatlardan ayrılan ve araştıran bireyler yazılarında Atatürk'e yer verme ihtiyacı hissederler.Bir nevi çevresindekilere yanlış tanıyorsunuz Atatürk'ü diyebilmek için.Kaldı ki "aa bak bu yönetici çok dindar buna oy verelim" denilen bir ülkede laiklik çoktan bavulunu toplayıp gitmiştir.

21.07.2018

Herkes kendi penceresinden görüyor. Bazen sorgulama adı altında bir şeyin zıddını sürekli okuyoruz. Bir insan acaba Allah var mıdır diye düşünür bunda bir sakınca yok. Bunu araştırmalıdır da ama sorun şu araştırırken sadece Allah yoktur tezini destekleyen yazılar okumak ona yönelik kitaplar okumak ve sonuçta da çok araştırdım çok okudum Allah’a inanmıyorum demek. Bu bence bir hata. Objektif olayım derken karşı tarafı tutmak.

16.09.2021

Mesela kalp, öldükten sonra hesap günü acaba olacak mı diye bir tereddüt geçirse ve bu hususta şekke düşse, o anda iman gider. Bu örneği imanın diğer rükünlerine de tatbik edebiliriz. Yalnız bu gibi tereddüt ifade eden şek ve şüpheler kalpte değil de, akıl ve hayal aleminde olursa, imana bir zarar vermez. merak edenler için kaynak: https://sorularlarisale.com/ ​müslüman olanlar için bunu attım. (dikkat edilmesi için)

TÜM YORUMLARI OKU (448)