Her hafta farklı bir yönetmene odaklandığımız serimizde bu hafta Akira Kurosawa'nın sinema tarihinde katkılarını sağladığı o muhteşem filmlerine bakıyoruz!
Her hafta farklı bir yönetmene odaklandığımız serimizde bu hafta Akira Kurosawa'nın sinema tarihinde katkılarını sağladığı o muhteşem filmlerine bakıyoruz!
Sadece Doğu'da değil, tüm dünyada saygı kazanan Kurosawa, her eseriyle bizi kendine ve zekasına hayran bırakmayı başardı. Gelin bayıla bayıla izleyeceğiniz 10 filmine birlikte bakalım.
Yedi Samuray, haydutların saldırdığı fakir bir köyü korumaya çalışan samurayların hikayesini anlatıyor. Usta Samurai Kambei’nin cesareti ve fedakarlığına şahit bir grup köylü ondan sürekli olarak haydutlardan köylerini korumasını istemesi üzerine, Kambei bu isteği herhangi bir çıkarı olmamasına rağmen kabul eder ve ilk olarak kısa süre sonra müridi olan genç samurai Katsushiro’yu, ardından da güç kullanmaya meraklı bir samurai olarak görünen, fakat sonradan bir çiftçinin oğlu olduğu ortaya çıkan Kikuchiyo’yu yanına alır.Takımına dört yeni samuray daha ekleyerek köyü savunmaya girişen Kambei köylüler tarafından heyacanla karşılanır,herkesin sevgisini kazanır; bir süre sonra onlara kendilerini savunmayı öğretmeye başlar. Bu arada haydutlar köyün sınırlarında dolaşmakta ve yeni saldırıları için uygun bir zaman kollamaktadırlar...
Japon sinemasının uluslar arası alanda en çok tanınan ustası Akira Kurosawa, bu filminde, öğrencileriyle kurduğu yakın ilişkiyle ünlenen, profesör ve yazar Uchida Hyakken’in yaşamını ve çalışmalarını ele alıyor.
Hiroşima'ya atılan atom bombası sonrası korkuyla yaşayıp ailesini Brezilya'ya göç etmeye ikna etmeye çalışan adamın yaşamını konu edinen bu film, Japonya'da kaçmaya çalışan Nakajima'nın tutarsız tavırlarının sonuçlarını ekrana taşıyor.
Film, bir polis olan Murakami’nin beylik silahının çalınması üzerine kuruludur. Çalınan silah ile suçlar işlendiği için Murakami kendisini suçlu görür. Suça sebep olmaktan ötürü vicdan azabı çeker bu yüzden istifa etmek ister. Gururlu polis, bu suçlunun yakalanması için bir dedektifin yanına verilir. Fakat suçlunun suça bulaşma meselesi yoksulluktur. Sevdiği kadına kıyafet alamadığından ötürü karnesi karşılığında Colt markalı silahı satın almıştır.
1572'de Japonya'sında sivil savaş hüküm sürmektedir. Bu esnada güçlü bir derebeyi hayatını kaybeder. Yoksul bir hırsız, derebeyi öldükten sonra onu taklit ederek yerine geçer. Bu zorlu dönemde krallığı bir arada tutma görevini istemeyerek de olsa üstlenmek zorunda kalmıştır.
Ünlü İngiliz yazar Shakespeare'in Macbeth isimli başyapıtının sinema uyarlaması olan film, Macbeth'i ortaçağ Japonyası'nın kültürüyle başarılı bir şekilde yeniden yorumluyor.
Yerel bir yöneticinin emrinde çalışan generaller Miki ve Washizu lordlarının düşmanlarını öldürüp başarılı olduklarında, eve dönmek için yola çıkarlar. Güzargahlarındaki Cobweb ormanından geçerken doğaüstü güçlere sahip bir ruhla karşılaşan ikili, bu kadının gelecekleri hakkında söylediklerini dinlerler. Ruh Wahsizu'nun ileride önemli bir mevkide olacağını ancak Miki'nin soyundan geleceklerin daha da önemli insanlar olacaklarını söyler. Evlerine dönen adamlar olayların şaşkınlığını üzerinden atamazlar. Kahinin söylediklerini karısına anlatan Washizu karısının kışkırtmalarıyla tehlikeli bir plan yapıp kendisine anlatılan geleceğin daha da fazlasını elde etmeye çalışacaktır.
Amerika’nın savaşa son vermek bahanesiyle Japonya’ya atom bombaları atmasının üzerinden 44 yıl geçmiştir. Küçük çocuklar, bu felaketin boyutlarından habersiz gizli gizli Amerikan hayranlığı beslerken, dehşeti yaşamış olanlar bile olanları unutmaya ve affetmeye başlamıştır. Çocukları ve torunları tarafından ziyaret edilen yaşlı bir kadın, kocasını Nagazaki’ye atılan bombada kaybetmiştir. Torunlarına bazen o günlerden bahseder.
Derken, yıllar önce Hawaii’ye yerleşmiş ve Amerikalı bir kadınla evlenmiş kardeşinin oğlu çıkagelir. Japonca konuşan bu kadın oldukça nazik lsa da, sonuçta Amerikalıdır. Kimse onun yanında Kane’nin kocasını öldüren bombadan bahsetmez ve Amerikalı akrabayı rencide edecek anılar fazla kurcalanmaz. Fakat genç adam, yaşlı kadın ve bir arkadaşının kocalarını anmak için yaptıkları sessiz ayine şahit olur. Ona anlatılmayanlar artık açıklık kazanmaktadır.
Ran, Shakespeare’in oyunu Kral Lear’ın bir Japon uyarlamasıdır. Filmde başarılı hükümdarlık kariyeri sarsılan bir babanın, çocukları tarafından uğradığı ihanet ve bu güç savaşlarının karakterlere verdiği ölümcül zararlar işlenir. Hidetora, krallığını üç oğlu arasında paylaştırmak istediğinde karşılaştığı şey hem bir babanın hem de bir hükümdarın hak etmediği tarzda bir netice olacaktır. Çocuklarından kendisine sadık kalmalarını bekleyen baba, beklemediği bir şekilde kendi çocuklarının acımasız yüzüne tanık olacaktır.
Ünlü yönetmen Akira Kurosawa'nın yazarlığını ve yönetmenliğini yaptığı 1990 tarihli Düşler isimli film, insanoğlunun geçmişten bugüne doğada yarattığı yıkıma dair çarpıcı metinler sunuyor. Film, Kurosawa'nın hepsi doğayla ilişkili farklı rüyalarını anlattığı 8 kısa filmden oluşuyor. Tüm bu rüyaları izleyiciye hareketlerinin sonuçlarını bir kez daha düşünme fırsatı tanıyor.
Yaşamak, kanser olduğunu öğrenen bir adamın hayatının anlamını sorgulamasını konu ediyor. Kanji Watanabe, yıllardır aynı sıkıcı işte çalışan, hayatından hiçbir beklentisi olmayan, sıradan bir adamdır. Etrafında onu umursarmış gibi görünen bir oğlu bir de üvey kızı vardır. Karısı ise ölmüştür. Kanji, kanser olduğunu öğrenir. Bu, uzun zamandır hiçbir şeyin değişmediği hayatında, taze bir yeniliktir. Kanji, bugüne kadar hiç sorgulamadığı hayatının onun için ne anlama geldiğini sorgulamaya başlayacaktır.