Her hafta farklı bir yönetmene odaklandığımız 'Filmin Ustası' serimizde bu hafta Christopher Nolan'ın sinema tarihinde katkılarını sağladığı o muhteşem filmlerine bakıyoruz!
Her hafta farklı bir yönetmene odaklandığımız 'Filmin Ustası' serimizde bu hafta Christopher Nolan'ın sinema tarihinde katkılarını sağladığı o muhteşem filmlerine bakıyoruz!
Bu yıl çıkacak projesi Tenet'i heyecanla beklerken, gelin Nolan'ın katkı sağladığı filmlere şöyle bir göz atalım.
Şeytanlarla ve kötü insanlarla dolu Gotham şehrine adaleti getirmek ailesini kaybetmiş olan zengin iş insanı Bruce Wayne'e düşer. Nolan'ın Batman üçlemesinin ilk filmi olan Batman Begins, süper kahraman filmlerine yeni bir soluk getirmişti.
Batman serisinin son filmi olan Dark Knight Rises'da terörist lider Bane'in gizli planlarını durdurma çabasında bir Batman ve Bruce Wayne izliyoruz. Catwoman'ı da yanına çeken Bane, hem şehir hem de halk için ciddi bir tehlike oluşturmaktayken, ordu bile önünde duramaz. Batman ilk kez kendinden daha güçlü bir düşmana karşı duracaktır.
Yeni romanı için ilham arayan genç bir yazar, bir gün takım elbiseli şık bir adamın peşine takılır. Bu adamla tanıştığında ise adamın profesyonel bir hırsız olduğunu öğrenir. Bu hırsızın yaşam tarzından çok etkilenmesi üzerine bir de çekici bir kadınla tanışması üzerine, genç yazar kendini suç dünyasının içine çekilirken bulur.
Alaska'da genç bir kısın öldürülmesinin ardından cinayeti çözmesi için görece Will Dormer be Hap Eckhart getirilir. Yaptıkları araştırmaların sonucunda Walter Finch isimli bir yazarın peşine düşen ikiliden Hap ölünce, Finch'in de izini kaybettirmesi üzerine Dormer yeni yardımcısıyla intikam peşine düşer.
Rüya anında insanların zihinlerine girerek bilgi hırsızlığı yapan ekip, uluslararası suçlular arasındadır. Fakat bu suçluluk durumundan kurtulmaları için bir fırsat doğar. Onlara bir zihne girmeleri için görev verilir. Fakat bu sefer bilgi çalmayacak, o zihne bilgi yerleştireceklerdir. Bu görevi mükemmel şekilde tamamlamaları durumunda, ekibin başındaki Cobb kaybettiği her şeye tekrar kavuşacaktır.
Birbirini alt etmeye çalışan iki sihirbazı konu edinen The Prestige, 19. yüzyılın sonlarında, Londra'da geçiyor. Robert Angier, sevgili eşi Julia McCullough ve Alfred Borden hem arkadaştırlar hem de bir sihirbazın asistanlarıdırlar. Bir gösteri esnasında Julia ölünce Robert, onun ölümünden Alfred’i suçlar ve birbirlerine düşman olurlar. Zamanla ünlenen iki isim, birbirinin azılı düşmanları haline gelir ve birbirlerini sabote etmeye başlarlar. Alfred'in başarılı bir numarası, Robert için takıntı haline gelince, trajik olaylar yaşanır.
Joker'in ortaya çıkması ile cehenneme dönen Gotham'da barışı ve güvenliği yeniden sağlamaya çalışan Batman'ı izlediğimiz film, serinin ikinci filmi. Teğmen Gordon ve Savcı Harvey Dent'in yardımıyla güvenli hale getirilen Gotham sokakları, bu sefer Joker'in tehdidi altında ve eğer Batman başarılı olmazsa şehir eski kaotik günlerine dönecek.
Distopik bir gelecekte dünya ölmektedir. İnsanlığı kurtarmak için son bir çaba ile NASA bir grup astronotu buldukları solucan deliği yoluyla başka bir galaksiye gönderecektir. Fakat bu, yolda geçirdikleri birkaç aylık sürede dünyadaki herkesin onlarca yıl yaşlanacağı anlamına gelmektedir. Geride her şeylerini bırakan astronotlar tüm insanlığı kurtarmak ile sevdiklerinin hayatında kalmak arasında bir seçim yapmak zorunda kalırlar.
İkinci Dünya Savaşı'nın önemli olaylarından biri olan Dunkerque Tahliyesi'ni konu edinen film, binlerce İngiliz ve müttefik askerin etrafının sarılması ile başlıyor. Deniz ile düşman arasında sıkışıp kalan askerlerin başlarına gelenler, izleyiciyi ekrana kilitliyor.
Kısa süreli hafıza kaybı yaşayan bir adam, eşini öldürenleri bulmaya çalışıyor bu filmde. Şık giysiler giyip pahalı arabalara binen Leonard Shelby, sadece nakit para kullanır ve ucuz otel odalarında yaşar. Fakat katilleri bulma yolunca önünde bir engel vardır: Leonard hastalığı dolayısıyla kimi zaman 15 dakika öncesini bile hatırlayamamaktadır.
Bir adamın her filmi mi kaliteli olur ?
bence en iyisi Interstellar. o filmdeki uzaklık, yalnızlık, çaresizlik hissiyatını başka hiçbir filmde alamamışımdır. ayrıca Hollywood tarihinin belki de en iyi soundtrack albümüne sahiptir. film ile müzikler arasında müthiş bir uyum vardır. müzikler filmdeki duyguları neredeyse aynı yoğunlukta aktarır
Memento yüzyılın filmidir.... Ama seyirci sevmedi..... Senaryo..... kurgu..... oyunculuk.... Hepsi on numara.... ............... 🏆