Gündeme Bomba Gibi Düşen Nilhan Osmanoğlu'nun Mülk Talepleri Gerçekten Karşılanabilir mi?

Nilhan Osmanoğlu yaptığı açıklamalarla son günlerde Türkiye gündeminin orta yerine düşen bir isimdir. Padişah II.Abdülhamid'in torunu olduğu gerekçesiyle birtakım mülk taleplerinde bulunan Nilhan Osmanoğlu'nun söylemleri tartışmaların odağı olmuş durumda. Peki bu talepleri gerçekten ciddi bir zeminde karşılanabilir mi?

Öncelikle Nilhan Osmanoğlu'nun kısa öz geçmişine değinmeliyiz.

Osmanoğlu 1974 yılında Şam'dan İstanbul'a dönen eski hanedan üyesi Orhan Osmanoğlu'nun evladı olarak 1987 yılında İstanbul'da doğdu. Lefke Avrupa Üniversitesi-İletişim Fakültesinde Halkla İlişkiler ve Reklamcılık bölümünde eğitim aldı.

Evliliğinden Hanzade isminde bir kızları ve Mehmed Vahdettin isminde de bir de oğulları vardır.

Günümüzde ise Sultandan adı altında oluşturduğu marka zemininde birtakım geleneksel Selçuklu ve Osmanlı ürünlerinin satışını yürütmektedir.

Aynı zamanda kendisini 2013 yılının sonlarına doğru katıldığı Kim Milyoner Olmak İster? yarışmasıyla da televizyonlarda görmüştük.

Bugünlerde ise Nilhan Osmanoğlu Türkiye gündemine gelecek olan referanduma evet demesiyle ön plana çıktı.

'Bizim canımıza yetti parlementer sistem, o yüzden biz başkanlığa evet diyoruz'  sözleriyle gündeme gelen Osmanoğlu, anayasa değişikliğine destek verdiğini açıkladı.

Osmanoğlu, katıldığı bir televizyon programında ise dedesine ait tapuları bulunan mülkleri isteyeceğini beyan etmişti.

Suada veya bir diğer adıyla Galatasaray Adası'nın dedesine ait olduğunu ve bundan daha başka mülklerin de tapularının bulunduğunu söyleyen Osmanoğlu, bu mülklerinin kendilerine iadesini isteyeceğini ve gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine dahi gideceğini belirtti. 

Kısa bir süre önce Galatasaray Kulübünden Ural Aküzüm, adanın 1957 yılında Galatasaray Spor Kulübüne satıldığını ve tapunun yönetime ait olduğunu söyleyerek, Nihal Osmanoğlu'nun bu talebine yanıt verdi.

Aynı televizyon programında söylemiş olduğu ''Napolyon 'benden sonra ikinci zengin Sultan Abdülhamid'tir' der.'' beyanatı da çok tartışıldı.

Zira Napolyon 1821 yılında hayata veda etmişti. Sultan II. Abdülhamid ise 1842'de doğmuş, 1876'da padişah olmuştu. Dolayısıyla Napolyon'un kronolojik olarak Padişah II. Abdülhamid'i tanıması mümkün değildi.

Peki Nilhan Osmanoğlu'nun tapularıyla hak iddia ettiği diğer mülkler gerçekten kendisine iade edilebilir mi?

Bu soruyu cevaplandırmak için Osmanlı dönemine kadar gitmemiz gerekmektedir. Bugünkü Tapu Kadastro kurumunun karşılığı Osmanlı'da Defterhane-i Amire adlı devlet organıydı. Dolayısıyla Nihal Osmanoğlu'nun kastettiği tapular da bu kurum imzası altından çıkmış olmalıdır.

Defterhane-i Amire 21 Mayıs 1847 tarihinde kurulmuştu.

1.bp.blogspot.com

Doktora tezini bu konu hakkında yapmış olan Prof. Erhan Afyoncu Defterhane-i Amire'yi  ''Maliye Bakanlığı ve Tapu Kadastro Kurumunun bir karışımı'' olarak tasvir etmektedir.

1923'te Cumhuriyet'in ilanı sonrasında ise bütün kurumlar yeniden düzenlendi.

Tapu teşkilatının özel bir dal olması ve konunun uzmanları tarafından yürütülmesi amacıyla Defterhane-i Amire'nin görevleri 1924 yılında Tapu Umum Müdürlüğü Teşkilatı adı altında yeniden düzenlendi. 1925 yılında da günümüzdeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü şeklini aldı.

Kurum yapısı değiştirildikten sonra eski Defterhane-i Amire'den verilmiş olan çoğu tapunun günümüzde geçerliliği bulunmamaktadır.

Nilhan Osmanoğlu'nun da bu tapular vasıtasıyla hak iddia ettiği mülkler, yıllar içerisinde başka tüzel veya gerçek kişiler arasında el değiştirmiştir. Galatasaray Adası da bu duruma bir örnek teşkil etmektedir.

3 Mart 1924 tarihli resmi gazetede yayınlanan 'halifeliğin kaldırılması' kanununun maddelerinde bu mülklerin millete iştirak ettiği belirlenmiştir.

Kanunun 5. maddesi, hanedan üyelerinden hiçbirinin Türkiye Cumhuriyeti içerisinde herhangi bir mal veya gayr-i menkule tasarruf edemeyeceğini belirlemiştir. 10. maddede ise padişaha ait mallar, hazine ile saray, kasırlar ve arazilerin millete intikal ettiği açıkça belirtilmiştir.

Dolayısıyla bugün elinde tapusu bulunsa dahi Nihal Osmanoğlu'nun Padişah II. Abdülhamid'e ait eski mülklerde hak iddia etmesi talebi karşılanamayacaktır. Zira saltanatın bütün emlak ve mal varlığı yukarıda da belirttiğimiz üzere 1924 yılında millete intikal ettirilmiştir.

Popüler İçerikler

Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman
Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!
YORUMLAR
05.02.2017

osmanlıdan kalan mallar bizim diyorlar ama osmanlıdan kalan borçlara gelince ses yok!!! Atatürk bizi nasıl bir beladan kurtarmış da bunları yurd dışına yollamış...

05.02.2017

duyuni umumiye kalan borcları da kitleyin hanımefendiye o zaman hala isteyecek mi

05.02.2017

Ben Osmanlı torunu değilim kardeşim ben Türk oğluyum bırakın şu hanedan sevgisini bu Hanedan yüzünden belkide günümüz parasıyla 500 milyar dolar borç ödedi bu ülke bide bunun gibi aptallar daha mal mülk istiyor niye baskanlıga evet dediği de belli.Önce dedelerinin ödettiği paraları ödesinler bu millete ahlaksızlar..

TÜM YORUMLARI OKU (63)