Kısaca, fizik yasaları hesap yapmaz, matematik işlemler yapmaz, dedim. Zaten yasalar sayma işlemi yapar diyen hiçbir bilim adamı yoktur. Ne var ki, ortada ilginç bir durum var; doğa yasaları, hiçbir şeyi saymıyor, hesap yapmıyor ama akıl almaz oranlarla sayısal bir örüntü, bir düzen ve ritim oluşturarak evreni var ediyor ve de bunu on dört milyar yıldır kesintisiz sürdürüyor. Bu konuda daha önce Nobel ödüllü bilim insanların ifadelerini ayrıntılarıyla vermiştim. Gerekli olduğu için kısaca birkaç yorumu özetleyerek tekrar vereyim:
Richard P. Feynman. “Fizik Yasaları Üzerine” isimli kitabında, bizim Fizik yasaları dediğimiz sistemin aslında çok hassas ayarlarda oluşmuş doğadaki ritim ve düzenin kendisi olduğunu söylemiştir. Ve doğa yasalarını anlamanın tek yolu matematiktir diyerek, yalnızca matematikle anlaşılabilir olduğunu net olarak belirtmiştir. Yine bir başka bilim adamı Steven Weinberg “İlk Üç Dakika” isimli kitabında “Evreni oluşturan parçacıklar, istatistik mekaniğin kurallarına uyarlar.” demiştir.
Durumu özetlersek; doğa yasaları, sayma vs. gibi matematik işlemler yapmıyor ama yaptığı tüm işlerde bizim gibi araştıranlar için yalnızca matematiksel yöntemlerle anlaşılacak muazzam bir düzen oluşturmuş. Dolayısıyla biz, Feynman’ın da dediği gibi, sadece matematik yöntemlerle, sayarak, hesaplar yaparak yasaları ve yaptıklarını keşfedebiliyoruz. Bu yüzden de konuya hâkim olanların dışındaki hemen herkes Büyük Patlamadan itibaren doğa yasalarında matematiksel işlemlerin devrede olduğunu zannediyor. Ancak mevcut bilim, doğa yasalarında sayısal işlem yapan böyle bir unsurun olmadığını söyler.
Peki ama doğa düzeni, hiçbir sayısal işlem yapmadan, bize göre adeta noktasına, virgülüne kadar matematiksel olan bu muazzam sonuçları nasıl sağlayabilir? Daha da önemlisi ne gibi özelliklere sahip olmalıdır ki bunu yapabilsin?
Şimdi, konuya adım adım mantık yürüterek devam edelim:
Biz 'Matematik yöntemlerle olay örüntüsüne bakarak gelecekte ne olabileceğine ilişkin sonuçlar ortaya koyabiliyoruz.' dedik. Ancak, biz tüm bunları her şeyden önce bir hafızamız ve aklımız olduğu için yapabiliyoruz. Dolayısıyla burada ilk önce hafızanın çok önemli ve zorunlu bir unsur olduğu ortaya çıkıyor. Çünkü olayların gelişiminin değerlendirilebilmesi için, mevcut olayın bir saniye öncesi de olsa geçmiş sürecindeki her durumun, her aşamasının bir şekilde, bir yerlerde kayıtlı bilgisi olması gerekir. Yani hafıza gereklidir. Aksi halde olaydaki değişim, gelişim farkı değerlendirilemez. Değerlendirilemeyince de anlamlı bir sonuç yani bu Evren olamaz.