Bugünkü Aydınların Yaşadığı Sıkıntıya Birebir Benzeyen "Aydınlar Dilekçesi" Olayı

Aydın(entelektüel) kelimesinin sözlük tanımı; 'kültürlü, okumuş, görgülü, ileri düşünceli(kimse), münevver anlamlarına gelmektedir. Başka bir tanımı da 'mesleği mal ve hizmet üreten diğer meslek gruplarından farklı olarak, fikir ve bilgi üretmek ve/veya yaymak olan kişi' bu şekilde yapılmaktadır. Biliyorsunuz 7 Haziran seçimlerinden bu yana ülkenin doğusu yangın yeri. Askerler, polisler şehit olurken 1 aydan fazla süredir 100'den fazla sivil vatandaş katledildi. Biz birbirimizi ne kadar yesek de, sokağa çıkamayan insanlar, eğitim alamayan öğrenciler, evlerine ekmek götüremeyen anne-babalar ve öldürülen insanlar var. Bu gerçeğin farkında olan ve buna dikkat çekmek isteyen 1000'den fazla akademisyen ortak bir bildiri yayınlayarak imza attılar. Bir ülke klasiği olarak da linç başladı ama haliyle en sert ve en dikkate değer ifade Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'dan geldi. Ancak işin enteresan tarafı toplanan imza ve verilen tepkinin ülke tarihinde bir ilk olmayışıydı.

10 Ocak tarihinde 1128 akademisyen 'Bu suça ortak olmayacağız' başlığı altında bir bildiri yayınladılar

Bildiri metni şöyle; 

Bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak bu suça ortak olmayacağız!

Türkiye Cumhuriyeti; vatandaşlarını Sur'da, Silvan'da, Nusaybin'de, Cizre'de, Silopi'de ve daha pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm etmekte, yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak, yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı başta olmak üzere anayasa ve taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış olan hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir.

Bu kasıtlı ve planlı kıyım Türkiye'nin kendi hukukunun ve  Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası antlaşmaların, uluslararası teamül hukukunun ve uluslararası hukukun emredici kurallarının da ağır bir ihlali niteliğindedir.

Devletin başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmesini, sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasını, gerçekleşen insan hakları ihlallerinin sorumlularının tespit edilerek cezalandırılmasını, yasağın uygulandığı yerde yaşayan vatandaşların uğradığı maddi ve manevi zararların tespit edilerek tazmin edilmesini, bu amaçla ulusal ve uluslararası bağımsız gözlemcilerin yıkım bölgelerinde giriş, gözlem ve raporlama yapmasına izin verilmesini talep ediyoruz.

Müzakere koşullarının hazırlanmasını ve kalıcı bir barış için çözüm yollarının kurulmasını, hükümetin Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritasını oluşturmasını talep ediyoruz. Müzakere görüşmelerinde toplumun geniş kesimlerinden bağımsız gözlemcilerin bulunmasını talep ediyor ve bu gözlemciler arasında gönüllü olarak yer almak istediğimizi beyan ediyoruz. Siyasi iktidarın muhalefeti bastırmaya yönelik tüm yaptırımlarına karşı çıkıyoruz.

Devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen şimdi son vermesini talep ediyor, bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak sessiz kalıp bu katliamın suç ortağı olmayacağımızı beyan ediyor, bu talebimiz yerine gelene kadar siyasi partiler, meclis ve uluslararası kamuoyu nezdinde temaslarımızı durmaksızın sürdüreceğimizi taahhüt ediyoruz.

Bildirinin hemen ardına Tayyip Erdoğan böyle bir açıklamada bulundu

1984 yılında Aziz Nesin'in öncülük ettiği harekette aydın, sanatçı, bilim insanı ve çeşitli meslek gruplarına ait 1383 kişi ülke hakkında kaygılarını dile getiren bir dilekçe yazarlar

''Aydınlar Dilekçesi'' olarak adlandırılan oluşum, çağdaş, demokratik ilkeler ve insan haklarına ilişkin önerilerini Anayasa'nın 47. maddesindeki dilekçe verme hakkını kullanarak cumhurbaşkanlığına sunmak istedi.

Haliyle çok büyük tepki gelir ve imza atanlar hakkında yargılama süreci başlar. Hatta Kenan Evren buna çok kızar ve aydınlar için ''Vatan Haini'' olarak söz eder.

Evren, Manisa konuşmasında; ''Kefil olduğum Anayasa'nın orasından burasından delik açtırtmam. Biz çok aydınlar gördük. Vatan hainliği yaptılar. Bazı şairler vardı(Nazım Hikmet), yurt dışına kaçtılar, o aydın değil miydi? Ne yapayım ben böyle aydını? Son padişah Vahdettin de aydındı ama memleketi düşmana teslim etti'' diyerek öfkesini belli ediyordu.

Dönemin başbakanı Turgut Özal, Reuters muhabirinin sorusuna şöyle cevap verdi:

'' Bu dilekçe verilebildiğine ve başbakan da bundan bahsedebildiğine göre herhalde Türkiye'de demokrasi yoktur sözü geçerli değildir''. Size de biraz  tanıdık geldi mi?

Tabii infial olunca bazı 'sanatçılar' çark etmeye başlar

Bazıları duruşundan ödün vermezken, bazıları kısmen arkasındadır söylediklerinin

Bazılarının açıklamaları ise, oyunculukları gibi komiktir

Bazıları da baştan kendi tutumlarını getirerek karşısında dururlar

Ancak Aziz Nesin söylediklerinden vazgeçmez ve açıklamalarına devam eder

Tabi o zamanlar yeni kurulan tazecik 'YÖK', bugün ne yaptıysa aynısını yapar

Ama Aziz Nesin hazırcevaptır, karşı dava açar

Sonuç olarak Aziz Nesin inatçıdır, hemen bırakmaz peşini

Fakat bugün yaşananlar tedirginliğe neden oldu:

Sedat Peker, bugün yayınladığı bir yazıda, bildiriye imza atan akademisyenleri açıkça tehdit eti. Bu gereksizce 'kan dondurucu' metne buradan ulaşabilirsiniz.

Popüler İçerikler

Tolunay Kafkas, "El Sıkmama" Olayına Müdahil Oldu: Hedefinde Volkan Demirel Var
Wanda Nara ile Yasak Aşk Yaşadığı Öne Sürülen Keita Balde Sivasspor'dan Gönderildi
Cübbeli Ahmet Çakarlı Araçla Geldiği Etkinlikte Şeriatı Savundu: Skandal Sözlere Tepki Yağdı!
YORUMLAR
13.01.2016

Bu bildiri 3. paragraftan sonra açık açık Kürt ırkçılığı kokuyor. 7 Haziran sonrasında yaşanan olaylarda tüm suçu devlete veya pkk'ya atmak en büyük yanlışımızdır. İnsanları 15-20 gün evde tutmak büyük bir yanlıştır, ama bunun tek suçlusu devlet değildir. Keşke bizim hükümeti suçladığımız kadar, Kürt kardeşlerimiz de pkkyı suçlayabilse. Tek dertleri "OLUK OLUK KAN AKITMAK" olan ortak düşmanı görebilsek ve gereken cevabı verebilsek. Umarım bunu anlayıp, Kürt veya Türk ırkçılığı yapmaktan vazgeçtiğimizde herşey için çok geç olmaz...

13.01.2016

Muhalif olmak için muhalif olunmaz. Ve herşeye muhalefet edilmez. Bugün Sur'da ve doğu da Türk askerinin yaptığı operasyonları kınayan aydınlar niçin aynı bölgelerde teröristler masum canları alırken seslerini çıkarmazlardı ? Çünkü bu onların gözünde özgürlük savaşı fakat Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kendi sınırları içerisinde ki teröristleri ölü veya diri ele geçirmesi yahut bölgelere operasyonlar yapması kınamaya değer durumlar öyle mi? Ülkemizin aydınları ancak cehennemi aydınlatırlar.

13.01.2016

her şeye muhalefet edilmez ne lan.çocuk mu yetiştiriyosun

13.01.2016

Bu içeriği hazırlayan ne devlet düşmanıymış be

TÜM YORUMLARI OKU (25)