Bozkırın Tezenesi Neşet Ertaş'ın Zorluklarla Dolu Hayat Hikayesini Okuyunca Yüreğiniz Sızlayacak

Köçeklikten saz ustalığına uzanan ve ünü ülkesini aşmış bir adam Neşet Ertaş. Vefatının üzerinden seneler geçmiş olmasına rağmen hala dinlenen şarkıları var ve bıraktığı eserleriyle sonsuzluğa ulaşabilmiş bir sanatçı o; ama çoğumuz onun hayat hikayesinin ne denli güç olduğunu bilmiyor...

Neşet Ertaş, 1938 yılında Kırşehir Çiçekdağı'nın, Abdallar köyünde dünyaya geldi.

Ünlü saz ustası Muharrem Ertaş babası, annesiyse Döne hanımdır. Ertaş ailesinin 7 çocuğundan ikincisidir Neşet. Babası Muharrem Ertaş Orta Anadolu Abdal Müziği geleneğinin büyük ustalarındandır. Bu sebeple ailecek şehir şehir gezmek zorunda kalmışlardır. Neşet Ertaş da dolayısıyla okula gidememiştir.

6 yaşındayken hem keman hem bağlama çalabiliyordu.

Ertaş, 5-6 yaşlarındayken önce keman, sonra da bağlama çalmayı öğrendi. Gittiği düğünlerde de babasına kemanla eşlik etti. 

Abdal geleneğine göre 5-6 yaşına basmış erkek çocuklar düğünlere herkesle beraber gider, boş durmaması ve insanları eğlendirmesi adına eline bir zil verilirdi. Biraz daha büyüdüklerindeyse ellerine kaşık verilir ve köçekliğe adam atarlardı. Her şeyden önce köçeklik öğrenirlerdi çünkü geleneklerinin bir parçasıydı bu ve bu şekilde para kazanıyorlardı.

11-12 yaşına giren çocuklar, eğer Neşet gibi yetenekleri varsa çalgı çalarlar, eğer yoksa da öğrendikleri gibi köçeklikte devam ederlerdi.

14 yaşında İstanbul'a gitti, yeteneği olduğu bal gibi ortadaydı ve 1957 senesinde Şençalar Plak tarafından ilk plağı çıkartıldı.

“Neden garip garip ötersin bülbül” türküsü plak olunca da Neşet Ertaş efsanesi başlamış oldu.

Ankara'da çalıştığı gazinoda Leyla adında bir kızla tanıştı...

2 sene boyunca İstanbul'da çalıştıktan sonra Ankara'ya geldi ve burada sahne almaya başladı. Ankara'daki çalışma hayatı ona çok büyük de bir aşk ve 3 tane çocuk bahşetti. Leyla'yla burada tanışacaktı.

Leyla ve Neşet Ertaş'ın hikayelerini buradan okuyabilirsiniz.

Aşk Dediğin Böyle Olur: Onlarca Türküye İlham Olan Leyla ve Neşet Ertaş'ın Hikayesi

1962 yılında İzmir'de askerliğini yaptıktan sonra hayatının altüst olacağını bilemezdi tabii ki.

Önce eşiyle boşandılar. Arkasından sigara ve alkol onu çok ciddi bir hastalığa sürükledi; parmakları felç olmuştu ve koca sanatçının şarkı söyleyip enstrüman çalmaktan hayatını geçindirebileceği başka bir yol yoktu.

Ameliyat olacak parası olmayan ve işsiz bir şekilde ortada kalan Ertaş, çareyi Almanya'ya kız kardeşinin yanına gitmekte buldu.

1979 yılında Almanya'ya gitti, kız kardeşinin yanında yaşadı uzun süre ve orada da tedavi oldu. Her şey yoluna girmeye başlıyordu. 3 çocuğunu da yanına aldı ve çalışma hayatına burada yeniden başladı. Çocuklarının eğitim ve sanat hayatıyla da Almanya'da daha iyi koşullarda ilgilenebildi bu sayede. Ancak 2000 senesine kadar memleketine dönemedi.

2000 senesinde her şeyin başladığı yer olan İstanbul'a dönerek bir konser verdi; artık her şey yoluna girmişti.

Onunla alakalı şu küçük bilgileri de sizinle paylaşalım. Örneğin o sazıyla hiçbir sanatçıya eşlik etmemiş ve o muazzam sesiyle birlikte tek başına çalıp söylemeyi tercih etmiştir.  

Neşet Ertaş, kendisine ait türkülerin son kıtalarında “GARİP” mahlasını kullanmaktadır. Ertaş, sazı ile hiçbir sanatçıya eşlik etmedi, sadece tek olarak çalıp söylemeyi tercih etti.

Süleyman Demirel'in zamanında yaptığı devlet sanatçılığı teklifini kibarca şu sözlerle reddetmişti,

img.timeturk.com

 'O dönem Süleyman Demirel cumhurbaşkanıydı. Devlet sanatçılığı bana teklif edildi. Ben, 'hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor' diyerek teklifi kabul etmedim. Ben halkın sanatçısı olarak kalırsam benim için en büyük mutluluk bu. Şimdiye kadar devletten bir kuruş almadım, bir tek TBMM tarafından üstün hizmet ödülünü kabul ettim. Onu da bu kültüre hizmet eden ecdadımız adına aldım.'

UNESCO tarafından ''yaşayan insan hazinesi'' ilan edildi.

Ardından, 25 Nisan 2011'de İTÜ Devlet konservatuarı tarafından fahri doktora ödülüne layık görüldü. Bağlamadaki tavrı ve türküleri konservatuvarlarda ders olarak okutuldu. Hayatı ve eserleri Doç. Dr. Erol Parlak tarafından iki ciltlik bir kitap hâlinde yayımlandı.

Neşet Ertaş, 25 Eylül 2012'de İzmir'de tedavi gördüğü hastanede ileri evrede prostat kanseri yüzünden 74 yaşında hayata veda etti.

Cenazesi Kırşehir Bağbaşı Mezarlığında toprağa verilirken, mezarı babası Muharrem Ertaş'ın hemen yanında yer alıyor.

Mezar taşındaki yazı ise insanlığa adeta bir ders niteliği taşıyor:

''Sakin ol ha, insanoğlu. İncitme canı, her can bir kalp, Hakk'a bağlı. İncitme canı, incitme.''

Ondan geriye 22 albüm, onlarca plak, belgesel, hatıra ve koca bir efsane kaldı.

Saygı ve sevgiyle...

Meğer Herkesin Bir Zahide'si Varmış: Zahidem Türküsünün Hepimize Tanıdık Gelecek Hikayesi
Bir Sanatçıdan Öte Bir Filozof Olan Neşet Ertaş'ın Hayat Felsefesi Yapılacak 15 Kıymetli Sözü
Neşet Ertaş ile Recep Tayyip Erdoğan'ın Efsane Sigara Diyaloğu

Popüler İçerikler

Beklenen Gün Geldi: Birbirinden Ünlü İsimler Saygı1 Formatının İkinci Konuğu Sertab Erener İçin Sahneye Çıktı!
Kılıçlı Yemin Olayında Yeni Gelişme: Teğmenlerden Sonra Komutanlar da Disipline Sevk Edildi
Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?
YORUMLAR
04.07.2019

ah kalbim ,ne çok istedim seni görmeyi ,kalbimle dinlemeyi.Köy yerinde sadece trt açılan televizyondaki seni görüşüm en büyük mutluluğum.Şimdi kızımı büyütüyorum senin türkülerinle.Hep kalbimde kalacaksın.Kabrin nurla dolsun.

Pasif Kullanıcı
04.07.2019

Ah Neşet Baba❤Sen dünyadan gitsen de bizim kalbimizden gidemezsin.Nur içinde yat ❤

Offf böyle içeriklerle gelin işte..

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ