UEFA Şampiyonlar Ligi B Grubu 5. maçında temsilcimiz Beşiktaş, evinde Benfica ile 3-3 berabere kaldı. İlk 45 dakikayı 3-0 mağlup tamamlayan Beşiktaş ikinci yarı inanılmaz bir geri dönüş sergileyerek maçı çevirdi.
UEFA Şampiyonlar Ligi B Grubu 5. maçında temsilcimiz Beşiktaş, evinde Benfica ile 3-3 berabere kaldı. İlk 45 dakikayı 3-0 mağlup tamamlayan Beşiktaş ikinci yarı inanılmaz bir geri dönüş sergileyerek maçı çevirdi.
Futbol maçlarında başlama düdüğü çok önemlidir. Seyirci bu düdükle beraber ağırlığını ve etkisini ortaya koyar, rakip de, hakem de bundan yüzde 100 etkilenir. Ve bunu İngilizler çok güzel yaparlar. Ama sen 'Şov yapacağım' diye, 'Adımdan bahsedilsin' diye çıkıp da 'sessiz' bir gösteri yapmaya kalkarsan rakip bundan faydalanır.
Sen bu gösteriyi maçın ortalarında daha önce belirleyeceğin bir dakikada, mesela 30. dakikada yap.
Maç bir başladı tribünde çıt yok. Benfica çatır çatır oynuyor, Beşiktaşlı futbolcular şaşırmışlar, 25-30 dakika gidiyor. Zaten bu 30 dakikada bu şaşkınlıkla Beşiktaş 3 tane gol yiyor. Siyah-beyazlılar öyle şaşkın ki, o bildiğimiz Beşiktaş gitmiş, başka bir takım gelmiş. Tamam Benfica seni yenebilir.
3 net kontra açığı verme riskini alarak 3 gol bulmayı başardı Beşiktaş. Böyle bir geri dönüş Şampiyonlar Ligi standardında kolay gerçekleşecek bir şey değil.
Benfica öyle bir tempoyla oyuna başladı ki ‘1 dakika sessizlik’ eylemini doğru düzgün yapmak mümkün olmadı. Taraftar konstantre olamadı ve oyuna müdahale etmek için 1 dakikanın bitmesini zor beklediler...
Aslında bu, ilk yarının hikayesi. Mitroglou’nun arkasında Guedes’in de katıldığı 5’li orta saha bloğunun yüksek tempolu paslaşmaları alan oyununun mükemmel bir örneğiydi. Bu kadar hızlı yer değiştirirken oyuncuların birbirinden bu kadar kopmamayı başarması gerçekten büyük iş. Oğuzhan, Tolgay, Atiba ve Quaresma’nın önüne hep 3 kişiyle geçmeyi başarmaları her türlü övgüyü hak ediyor. Böyle olunca Beşiktaş ilk yarıda Benfica savunmasının değil, orta sahasının dahi arasına giremedi.
Maçın başında Benfica’nın oyun anlayışı ve saha parselizasyonu Beşiktaş’a çok ters geldi. Çünkü bizim ligde hiçbir takım top rakipteyken bu kadar kısa mesafede oynamıyor. Savunmayı bu kadar öne çıkartmıyor. Üstüne üstlük bireysel olarak da bazı oyuncularımızın tel tel dökülmesi 30 dakikada demoralize olmamızı sağladı. İlk maçtan çok farklı bir Benfica izledik.
Benfica savunma hattını kendi kalesine 40-45 metre mesafeye kurdu. Portekiz ekibi oyunu bu kadar dar bir alana sıkıştırınca Beşiktaş pas yapamadı ve oyun kuramadı. Oyun kuramayınca da doğal olarak rakip kaleye gidemedi.
Bu oyunun panzehiri topu hızlı dolaştırıp yönünü çabuk değiştirerek kenarlara inmek ve rakip savunma arkasına koşular ile adam kaçırmak. Beşiktaş bunları ilk yarıda yapamadı. Çünkü Benficalı oyuncular çok daralttıkları alanda o pası atacak zamanı vermediler. Oyunu kenarlara açamayınca rakibin bıraktığı geniş alanları da doğal olarak kullanamadı Beşiktaş.
Teknik anlamda bir rakibe karşı gardımı alacağım derken takımın doğrusundan vazgeçmek çok pahalıya mal oluyor
30 dakikada 3 gol yiyen Beşiktaş'tan ikinci yarıda rakibini ezip 3 gol atan Beşiktaş'a nasıl gelindi?
Futbolda bazen teknik adamlar kararlarını, deneme-yanılma yoluyla değil, deneyimleriyle vermeliler. Belki ilk yarıda Benfica karşısında 3-0 geriye düşmeyi buna bağlayamayız ama ilk yarıya sol savunmada Beck ve önünde Adriano tercihi ile başlaması, Şenol Hoca'yı ilk yarı için çözülemez bir duruma götürdü. İlk yarının bitimine doğru en son baktığımda Gökhan Gönül sol açıkta oynuyordu.
Bu kadar karmaşadan böyle bir sonuç çıkması bazen kaçınılmaz oluyor.
İlk 45 dakika bittiğinde başka bir şey daha oluyordu Vodafone Arena'da... O da 3-0'lık skora rağmen coşkulu Beşiktaş seyircisi futbolcularını tribüne çağırıyor ve bu maçın daha bitmediğini hatırlatıyordu onlara... İkinci yarıda doğru değişiklikler de gelince işler Beşiktaş için kolaylaştı...
Bir Ligi maçı düşünün, gruptan çıkman için sana puan, puanlar lazım... Rakip Benfica, Dakika 31, 3-0 geridesin... 3-3’e getirebilir misin? Çok zor. Dünyada çok az takımın yapacağı bir dönüş. İşte Beşiktaş dün böylesine muhteşem bir dönüşe imza attı ve ne kadar büyük takım olduğunu gösterdi.
Muhteşem Cenk Tosun!
Beşiktaş'ın bu dönüşünde futbolcuların inanılmaz hırsı vardı. İlk yarı neredeydiler diyeceksiniz? Orasını karıştırmayın. Ama bu Beşiktaşlıların muhteşem dönüşünde en büyük pay büyük Beşiktaş taraftarınındı. Taraftar takım 3-0 geriye düşmesine rağmen umutları bitmedi. Önce kendileri inandı sonra da oyuncuları inandırdılar. 1 saniye olsun takımın aleyhine dönmedikleri gibi hadi siz bu maçı çevirirsiniz diyorlardı.
Beşiktaş için büyük bir fırsatın ayağına kadar geldiği geceydi. Tempolu ve inanarak başlamalıydı. Muhteşem taraftarı ile hakemi de baskı altına almış ve maça başlamıştı Kartal. İlk 11’imiz kötüydü. Aman ‘Gökhan Gönül’e ayıp olmasın, Beck’i de küstürmek istemiyorum’ şeklindeki kadrosuyla, sol beksiz macera dolu bir gecenin başlangıcı pek de iyi olmadı. Bir şeyler kötü gidiyordu. Yediğimiz ilk golün başlangıcı Ricardo Quaresma’ydı. Yine laubali, podyuma çıkmış tavrıyla kaptırılan top karanlık gecenin başlangıcı oldu.
Benfica'nın kabusu!
Orta saha düşünce, defansımıza da hızlı çıkan, arka arkaya sersemlemiş bir boksöre saydıran bir boksör gibi acımıyordu Benfica. Artçı depremler gibi 3 kez arka arkaya toplar direkten dönerken bizimkiler sessiz film izler gibi izliyordu topu da rakibi de. Nitekim gol geldi 3-0 oldu ve iyice çözüldük.
Buraya kadar ‘yenilmeyen’ bir takım olarak Beşiktaş maça psikolojik olarak üstün çıkmıştı. Lakin futbolda psikolojik para metreler epeydir ‘tali belirleyici’ konumunda. Aslolan düzen ve o düzeni uygulayabilecek birikim. O da top ayağındayken neyi nasıl yaptığınla ortaya çıkıyor. İlk yarı boyunca topu ayağında daha çok tutan takım Beşiktaş olsa da mesele ‘iş yapmaya’ geldiğinde roller değişiyordu.
Nafile makamında oynamak
Benfica en uçtaki adamı ile kaleci önündeki hattının boyunu 20-25 metre ile sınırlı tutmayı başardıkça Beşiktaş topu ele alsa da nafile makamında oynamak zorunda kaldı. Çünkü böylesine daraltılmış bir düzende adam eksiltme konusunda eksik olan To lgay ile Oğuzhan ister istemez kayboldular ve oyun bir türlü kurulamadı. Bu arada ele geçirdiği topları seri ve basit biçimde aralarında gezdirmeyi beceren Benficalılar ise pozisyon çeşitliliği ve yüksek yüzdeyle maçı ilk yarı kopardı.
Cenk’in golünden sonra takıma öyle bir hava geldi ki bu his ‘son dakikaya kadar bitmeyecek’ dedirtti.
UEFA Şampiyonlar Ligi kulvarında çok güçlü takımlar var. Bunların saha içi düzeni oturmuş, fizik ve teknik kapasiteleri yüksek. Dün gece bu tip bir rakibi direkt ilgilendiren çok kritik maça, taktik açıdan ve motivasyon olarak çok iyi hazırlanmak lazım. Takım tertibi de çok önemli... Ancak Beşiktaş Teknik Direktörü Şenol Güneş'in takım tertibi çok yanlıştı. Öncelikle zorluk derecesi yüksek maçlarda Oğuzhan ve Tolgay ile birliktebaşlamak doğru değil. Ayrıca bana göre bek oyuncularını ters ayaklı bölgelerde kullanmamak lazım. Örneğin; Gökhan Gönül ve Beck, sol bek, Adriano da sağ bek
Beşiktaş dün gece oyuna çok tutuk ve de rakibe büyük alanlar bırakarak başladı. Benfica da 'Ben kendime güvenen iyi bir takımım' diyerek deplasmanda kendi sahasındaki gibi hırslı, organize ve atak başladı. Erken gelen birinci gol şok yarattı. Sonrasında ikinci gol geldi. Moraller iyice bozuldu. Bir de üçüncü gol olunca, artık umutlar tükenmişti.
Ama Beşiktaş'ın öylesine bir seyircisi var ki bence dünyada benzeri yok.
Gerçekçi olalım; Beşiktaş, deplasmandaki Benfica maçında da, Napoli ile oynadığı her iki karşılaşmada da ilk 30 dakikada rakiplerine en az üç net pozisyon vermişti.
O maçlarda şans bizden yanaydı ve o pozisyonlarda maç kopmamıştı.
Dün gece en önemli konu rakibin tüm gücüyle saldıracağı ilk yarım saati gol yemeden geçirebilmekti. Beşiktaş bunu başaramadı.
Hikayenin özeti bu.
İlk golle sarsıldık, ikinci de yıkıldık. Öylesine ki üçüncü golde üç kez direkten dönen topa müdahale edemeyip seyrettik. Oysa o pozisyon belki de bir kırılma anı olabilirdi.
Benfica rüyasında bile göremeyeceği kadar kolay bir ilk 45 oynadı. İşin ilginç yanı rakibin savunması da her saniye hata yapmaya müsaitti. Bildiğimiz Beşiktaş on dakika sahne alsa gol ve goller bulması işten bile değildi fakat, kırılma anlarında son hamleyi doğru yapamadılar. Ne dönen topları alabildiler, ne de pas-şut-orta tercihleri doğruydu.
Dün inanılmaz bir 90 dakika yaşadık. Ardı ardına gelen Benfica golleriyle büyük çöküş yaşarken ikinci devrede Beşiktaş'ın yeniden ayağa kalkmasını görmek gerçekten harikaydı.
Herhalde dünkü 90 dakika Beşiktaş'ın şanlı tarihindeki yerini almıştır.
Beşiktaş dün ilk devrede inanılmaz tutuktu. Sahada 'Güneş Tutulması' yaşanıyordu. Tabii burada Benfica'nın genç yeteneklerini gözardı etmemek gerek... Ülke topraklarımızda futbolcu yetişmemesi büyük ayıp deği mi?
İlk gol; Gonçalo Guedes...
Henüz 19 yaşında... Benfica'nın altyapısında yetişmiş golcü...
Nélson Semedo 17 yaşında Benfica'ya transfer edilmiş, 23 yaşında... O da proje transfer...
Benfica'nın takım kaptanı Luisão'nun bu sezon tam 14. sezonu...