Ahtapotlar kafadanbacaklılar sınıfına ait olup, tüm omurgasız canlılar içinde, en zeki ve davranışları en farklı olan gruptur. ''Denizlerin beyni'' olarak adlandırılan bu canlıları biraz daha yakından tanıyalım!
Ahtapotlar kafadanbacaklılar sınıfına ait olup, tüm omurgasız canlılar içinde, en zeki ve davranışları en farklı olan gruptur. ''Denizlerin beyni'' olarak adlandırılan bu canlıları biraz daha yakından tanıyalım!
Bilim insanları ahtapotların bireysel kişilikleri olduğunu düşünüyorlar. Yapılan çalışmalarda ahtapotların her birinin mizaçlarına göre, oynamak için farklı oyuncakları tercih ettikleri gözlemlenmiş.
Avcılarından korunma davranışlarından birisi mimikri özellikleridir. Bu taklit yetenekleri sayesinde onları bazen koşarken, bazen farklı renklerde görebilirsiniz. Hatta bazen görünmez olabildikleri için göremeyebilirsiniz. Kromatofor hücreleri sayesinde derilerinin şekillerini, renklerini değiştirerek bulundukları çevreye uyum sağlarlar. Bu özellik onları çoğu zaman av olmaktan kurtarır.
Erkek spermleri dişinin tübüler borusuna koyar veya dişi, erkekten kollarıyla kendi alır. Spermleri aktardıktan sonra erkek hemen kaçabilirse şanslı! Çünkü çiftleşmeden sonra dişi erkeği boğarak öldürür ve yer. Erkeği her zaman sağ tarafında tutması ise henüz açıklanamamış. Dişilerin bu agresifliğinin sebebinin bir çeşit annelik içgüdüsü gibi yumurtalarını her türlü tehdite karşı korumak amaçlı olduğu düşünülüyor.
Çiftleşme döneminden sonra, erkekler hala yaşıyorsa bile birkaç hafta içinde ölür. Dişiler ise yumurtalar açılana kadar yaşamaya devam ederler. Fakat yumurtalar açılana kadar beslenmelerini durdurdukları için yavrular çıktıktan bir süre sonra açlıktan ölürler.
Bazı bilim insanları, ahtapotların daha uzun yaşamasının mümkün olması durumunda, zekaları sayesinde Dünya'ya hakim olan tür olabileceklerine inanıyorlar.
Deniz altındaki kabuklu canlıların kabuklarını, hatta atılan hindistan cevizi kabuklarını bile toplayıp yaşama alanlarında biriktiriyorlar. Bunun sebebinin avcılarından korunmak için olduğu düşünülüyor.
Neredeyse tüm ahtapotlar zehirlidir. Mavi Halkalı bu ahtapot ise (Haoalochlaena lunulata) dünyadaki en zehirli ahtapottur. Bir ısırıkta sizi öldürebilir. Herhangi bir panzehiri henüz yok.
İskelet sistemleri dar alanlara girip çıkmaya uygun olduğu için avcılarından bu şekilde kaçabilirler ya da saklanabilirler.
Ahtapotlar gruplar halinde yaşamazlar. Bu nedenle her biri, çevik davranışlarıyla av olmaktan kaçarak türlerini kontrol altında tutarlar. Bu nedenle süper avcılar olarak bilinirler. Zeki olmalarının temelinde de tek başına yaşam sürdürebilmenin zorlukları yatıyor olabilir.
Derin denizlerde hayatta kalabilmek için, kanlarında oksijen taşıyan solunum pigmenti olarak hemosiyanin bulunur. Hemosiyanin yapısında bakır içerir ve oksijenle birleştiğinde mavi renkte görünür. Bu sistem asitlik-bazlık değişimlerine karşı çok hassastır, eğer ortam asidik olursa ahtapotlar yeterince oksijen alamaz. Bu nedenle iklim değişikliğine bağlı olarak okyanusların yavaş yavaş asidik hale gelmesiyle burdaki canlılara ne olacağı hala tartışma konusu.
Kollarında bulunan yaklaşık 1600 adet vantuz sayesinde, dokunduklarında tat ve koku alabilirler. Vantuzlar bu duyuları almalarını sağlayan kemoreseptörlerle doludur.
Yani ahtapotların bir kolları beslenme gibi bir işle meşgulken, diğer kollarıyla da aynı anda yaşadıkları alanın kontrolünü sağlayabilirler. Kollarındaki bu nöron sitemi sayesinde tamamen kopan kolları bile bir süre tepki vermeye devam edebilir.
Bu spora göre solunum cihazı olmadan, dalgıçlar ahtapotları elleriyle yakalamaya çalışıyor. Nisan 1963'te, Dünya Ahtapot Güreş Şampiyonası'nda, dalgıçlar 57 kiloluk dev pasifik ahtapotunu yakalamışlar.
Ahtapotlar ''Octopodidae'' ailesinden gelir. Latincede ''okto'', ''sekiz'' anlamındadır. Yani Latince kökenli, İngilizce de ise ''octopus'' olan bu kelime sekiz ayaklı anlamındadır.
Ahtapot, Doğu Asya, İspanya ve Yunanistan'da yüzyıllar boyunca popüler bir gıda maddesi olmuştur ve yakın zamanda, ABD ve ötesinde de popülerlik kazanmıştır. Canlı canlı yemek bir kenara, zekası yüksek canlılar oldukları için birçok ülkede ahtapotlara anestezi verilmeden üzerinlerinde herhangi bir çalışma veya cerrahi işlem yapılması yasaklanmış durumda.
bence ahtapot sahnesi alay edilmeyi hak etmiyor. Türk sineması için devrim gibi sahne işte. Su altı çekimi var. Ciddi ciddi hareketli canavar yapmaya başlamışlar. O kollar galiba iple falan çekilmiş ama olsun. Neticede o yıllarda cidden emek vermişler. Şimdi dandik aşk filmleri ve komedi diye çekilen saçmalıklar hariç hiç bir şey yok sinemada. O dönemler bu işin üstesinden gelecek iş gücü olsaydı daha da iyisi çıkarmış bence.
Kendi kıçının keyfi için hayvanı ölene kadar yerden yere vur öyle ye, bazen hiç uğraşma canlı canlı ye, hatta ıstakozu öldürmeden pişir ye. Böyle bi canilik nasıl yapılır, aklım almıyor.
Midesiz şırfıntı. Seviştikten sonra kocanı boğmak da ne demek, hadi hizmetten memnun kalmadın öldürdün, Herifi niye yiyon.