Uğur Batı Yazio: Beynimiz Google’laşıyor Olabilir mi?

Ya beynimiz Google’şıyorsa!

Ya ona bağımlı hale geliyorsak!

Google bir marka ve markalar üzerinden gidelim.

Marka bağımlılığı, markaya ilişkin sorular sorulduğunda heyecanlı bir biçimde yanıtlar verilmesi ve marka ile ilgili küçük bir detayın bile insanı heyecanlandırabilmesidir.

Markalar ve onlara yönelik olarak hissedilen sadakat duygusu ile ilgili olarak yapılan anketlerde ve fMRI taramalarından elde edilen bulgular, doğru değişkenler ölçümlendiğinde oldukça güvenilir sonuçlara ulaşılabildiğini göstermektedir. Markayı seven ve ona yönelik bağlılık hisseden tüketicinin reklamlar dışında ürün ile ilgili her ölçümlemede de olumlu tepkiler vermeleri beklenir.

Markaya sadakat ile bağlı müşteriler yaratmak, zeki reklamlar ve hatta şok edici bir pazarlama planından çok daha fazlasını gerektirir.

Markanın bir müşteri bağlılık kültürü yaratmasının önemli olduğunu söylemek çok da yanlış olmayacaktır. Bu kültür, ürün konsepti ve pazarlamasıyla satış geliştirme doğrultusunda seyreden tasarım akımlarıyla başlar ve müşteri etkileşimiyle sağlanan desteğin her türlü alt bileşenine etki eder.

Bu bağlamda nöropazarlamayı sürecin ana bileşeni gibi saymamalı, onun yerine ürünlere yönlendiren bir araştırma sürecinin bir parçası olmasına bu ürünlerin pazarlamayla birlikte markanın duygusal bağlılığını en yükseğe çıkarmasına olanak sağlamalıdır.

Nöropazarlamayı etkin bir biçimde kullanan ve bu çerçevede çoğu kaynakta başarılı bir nöropazarlama markası olarak gösterilen Google ile ilgili olarak oldukça ilginç bir haber yayınlanmıştır. Haber başlığı aynen şöyledir; “Yeni çalışmaya göre beynimiz Google gibi çalışıyor.”

Bu başlığın altındaki habere göre, konuyla ilgili olarak uzun süreli bir araştırma yürütmüş olan marka uzmanı Tjaco Walvis’in bulguları, beynimizin işleyiş sürecinin bir arama motoru ile benzerlik gösterdiğini kanıtlamıştır. Walvis aynı zamanda bu çalışma sonucunda marka seçimlerimizin farkında olmadığımızı, bilinçsiz bir süreçte gerçekleştirdiğimizi ve bu süreçte de zihnimizin tıpkı Google’ın işleyişi gibi hareket ettiğini öne sürmektedir.

Walvis’in yaptığı açıklamaya göre, Google site ranking’leri için bir algoritma ve bu algoritmalarında ise 200 farklı değişken kullanmaktadır.

Beynimiz de ‘Algoritma’ denilen bir dizi kurallar çerçevesinde çalışmaktadır. Seçim yapıldığı sırada, hangi anımız fonksiyonel ve duygusal ihtiyaçlarımızı karşılıyorsa, o çekip çıkarılmakta ve hatırlanmaktadır. Tüm bu işlemler de her ne kadar rasyonel olsalar da bilinç dışında gerçekleşmektedir.

Bu araştırma sonuçlarına göre, Walvis’in bahsettiği bu algoritmanın üç faktörden oluştuğu iddia edilmektedir. Bunlardan ilki, beynimizin her zaman öncelikli olarak biyolojik ve kültürel hedeflerimizi en iyi şekilde tatmin edeceğini öğrendiği, hedeflerimizle uyumlu ve ödüllendirme merkezimize hitap eden markayı seçtiği gerçeğidir. Beynimizin haz ve ödüllendirme ile ilgili merkezi, burada esas alınmaktadır.

Google ile benzerliği de, popüler ve işlerliği olan sitelerin Google arama motorunun ilk sıralarına konumlandırılmasıdır. Google ilk kurulduğu yıllarda başarısını yenilikçi sayfa sıralamasında göstermiş, daha çok beğenilen daha çok önem verilen sayfaları daha öncelik tanıyan işleyişi ile popüler olmuştur. Google’ın sunduğu bu basit bakış açısı çeşitli sıralama faktörlerinin etkisiyle daha iyi arama sonuçları ulaştırmanın ana hatlarını belirlemiş ve öncü bir marka olmuştur.

İkinci faktör de beynimizin en sık karşılaştığı ve aşina olduğu markayı seçtiğidir. Volvo, Coca-Cola ve Disney gibi markalar buna örnektir.

Üçüncü ve son faktör ise, beynimizin geçmişte en derin şekilde etkileşim kurduğumuz ve çocukluğumuzdan beri bizim için önemli olmuş markaları seçtiği gerçeğidir. Marka seçme faktörleri çok çeşitlidir ve bu çalışma ile öngörülenler de tabii ki etkili faktörlerdir. Ancak sadece bu üç faktöre dayanarak seçim yaptığımız görüşü oldukça sınırlandırılmış bir görüş olacaktır.

Google’ın algoritmalarında yer alan 200 değişkene bağlı olarak ortaya atılan iddiaya dönecek olursak; Google’ın bu çok değişkenli algoritmik sıralama işleminin ve beynimizin marka seçiminin veya beynimizin satın alma kararı vermek için kullandığı yolun arasında bazı yüzeysel benzerlikler bulunmaktadır. Burada örneklerin ne derece çoğaltılabileceği kişiye kalmıştır.

Ama belirtelim;

Kişilerin yalnızca 200 değişkene bağlı olarak karar verdiklerini savunmak da, bu duruma göre çok da doğru olmayacaktır.

Sonuç mu? Evet sanırım Google’a bağımlıyız. En azından sınırlı sorumlu bağımlıyız.

Popüler İçerikler

Gazeteci Özlem Gürses TSK Hakkındaki İfadeleri Nedeniyle Gözaltına Alındı
Volkan Demirel, Elini Sıkmadığı Şenol Güneş'le Arasında Geçen Diyaloğu Anlattı
Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman