Beynimiz de ‘Algoritma’ denilen bir dizi kurallar çerçevesinde çalışmaktadır. Seçim yapıldığı sırada, hangi anımız fonksiyonel ve duygusal ihtiyaçlarımızı karşılıyorsa, o çekip çıkarılmakta ve hatırlanmaktadır. Tüm bu işlemler de her ne kadar rasyonel olsalar da bilinç dışında gerçekleşmektedir.
Bu araştırma sonuçlarına göre, Walvis’in bahsettiği bu algoritmanın üç faktörden oluştuğu iddia edilmektedir. Bunlardan ilki, beynimizin her zaman öncelikli olarak biyolojik ve kültürel hedeflerimizi en iyi şekilde tatmin edeceğini öğrendiği, hedeflerimizle uyumlu ve ödüllendirme merkezimize hitap eden markayı seçtiği gerçeğidir. Beynimizin haz ve ödüllendirme ile ilgili merkezi, burada esas alınmaktadır.
Google ile benzerliği de, popüler ve işlerliği olan sitelerin Google arama motorunun ilk sıralarına konumlandırılmasıdır. Google ilk kurulduğu yıllarda başarısını yenilikçi sayfa sıralamasında göstermiş, daha çok beğenilen daha çok önem verilen sayfaları daha öncelik tanıyan işleyişi ile popüler olmuştur. Google’ın sunduğu bu basit bakış açısı çeşitli sıralama faktörlerinin etkisiyle daha iyi arama sonuçları ulaştırmanın ana hatlarını belirlemiş ve öncü bir marka olmuştur.
İkinci faktör de beynimizin en sık karşılaştığı ve aşina olduğu markayı seçtiğidir. Volvo, Coca-Cola ve Disney gibi markalar buna örnektir.
Üçüncü ve son faktör ise, beynimizin geçmişte en derin şekilde etkileşim kurduğumuz ve çocukluğumuzdan beri bizim için önemli olmuş markaları seçtiği gerçeğidir. Marka seçme faktörleri çok çeşitlidir ve bu çalışma ile öngörülenler de tabii ki etkili faktörlerdir. Ancak sadece bu üç faktöre dayanarak seçim yaptığımız görüşü oldukça sınırlandırılmış bir görüş olacaktır.
Google’ın algoritmalarında yer alan 200 değişkene bağlı olarak ortaya atılan iddiaya dönecek olursak; Google’ın bu çok değişkenli algoritmik sıralama işleminin ve beynimizin marka seçiminin veya beynimizin satın alma kararı vermek için kullandığı yolun arasında bazı yüzeysel benzerlikler bulunmaktadır. Burada örneklerin ne derece çoğaltılabileceği kişiye kalmıştır.
Ama belirtelim;
Kişilerin yalnızca 200 değişkene bağlı olarak karar verdiklerini savunmak da, bu duruma göre çok da doğru olmayacaktır.
Sonuç mu? Evet sanırım Google’a bağımlıyız. En azından sınırlı sorumlu bağımlıyız.