Bir tramvay yolunun yakınlarındasınız. Derken uzaktan, hızla size doğru yaklaşan ve kontrolden çıkmış bir tramvayın sesini duyuyorsunuz.
O anda görüyorsunuz ki tramvay yolunun üzerinde ellerinde aletler olan ve tramvayın geldiğini görmeyen, göremeyecek olan beş işçi.
İşçilere seslenmek isteseniz dahi artık çok geç, işçiler toparlanıp kalkana kadar tramvay onları çoktan ezip geçmiş olacak.
Birden rayların devamındaki makası kontrol eden kaldıracın hemen yanınızda olduğunu fark ediyorsunuz.
Ancak, yan taraftaki bu rayın aşağısında, diğer rayın üzerindeki beş işçi kadar habersiz, yalnız bir işçi bulunuyor.
Ne yapardınız?
Kolu çekip, beş kişinin hayatını kurtarmak için tramvayı o tek kişinin üzerine yönlendirir miydiniz?
Kolu çektim ama şişkoyu itmedim. Ama itmeme sebebim bir kişiye beş kişi durumu değil. Hiçbir şişkonun kontrolden çıkmış bir tramvayı durduramayacağını düşünmem. İtersin beş kişi yerine altı kişi ölür. Kaldı ki tramvayı durdurabilecek kadar şişko ise muhtemelen onu aşağı itemem. Hatta belki o tutar atar beni. Neme lazım...
Eğer kolu çevirirsen katil olursun, çevirmezsen duyarsız. Ki duyarsız olmayı tercih ederim.
Bu bana şunu hatırlattı. Temel arabasıyla pazar yerine girip on kişiyi ezdiği için hakim karşısına çıkar. Hakim "niye yaptın?" diye sorar. Temel "Yokuş aşağı iniyordum ki aracımın freni patladı. Bir tarafta pazar yeri, diğer tarafta da bir çocuk vardı. Pazar yerine girsem bir sürü insan ölecekti. Ben de bari sadece çocuk ölsün diye düşündüm" der. Hakim kızar "O zaman pazar yerine niye daldın be adam!". Temel "Vallahi hakim bey" der "Her şey çocuğun pazar yerine doğru koşmasıyla başladı..."