Ozan Güven'i hepimiz biliyoruz. Ancak biraz daha yakından tanımaya, hayatını bilmeye ne dersiniz? İşte geçmişten günümüze Ozan Güven!
Ozan Güven'i hepimiz biliyoruz. Ancak biraz daha yakından tanımaya, hayatını bilmeye ne dersiniz? İşte geçmişten günümüze Ozan Güven!
Uzun adıyla Ozan Muharrem Güven. 1975 yılında, işçi olarak Almanya’ya gitmiş Bulgaristan göçmeni bir ailenin çocuğu olarak Nürnberg’de dünyaya gelmiş yakışıklı oyuncumuz.
Özellikle Şener Şen filmlerinden etkilendiğini de belirtelim.
İlkokul 1. sınıfı bitirdikten sonra ailesi Almanya'dan kesin dönüş yapıp, İzmir'e yerleşiyor. Matematikle arası pek iyi olmadığı için kendini iyice okuldan soyutluyor. Aklı fikri futbolcu olmakta! Nitekim de başarıyor bunu. 12 yaşındayken İzmir'in yerel gazeteleri ondan söz ediyor 'Küçük gol kralı' diye.
İzmir Belediye Konservatuvarı’nda üç yıl okuyor, ardından da İstanbul macerası başlıyor. Tiyatro Mie’de çocuk oyunlarında oynuyor ve oyunculuk eğitimine Şahika Tekand’ın Stüdyo Oyuncuları’nda devam ediyor. Öte yandan da Beşiktaş'ta kadın ayakkabısı satıyor babasının dükkanında erkek kardeşiyle beraber.
Gözleriyle ilgili iki önemli olay var oyunculuk serüveninde. Bir: “Şehla oyuncu olmaz” diye konservatuvarın oyunculuk bölümüne kabul edilmeyişi... İki: Kariyerinin en önemli hocalarından Uğur Yücel’den işittiği “Bir çift yeşil gözle oyuncu olunmaz” cümlesi... Ama o yıldı mı? Tabii ki hayır! Şehla diye oyunculuk bölümüne alınmadığı Mimar Sinan Devlet Konservatuvarı’nda Modern Dans okuyor Şahika Tekand’ın önerisiyle.
'Çiçeği Büyütmek' adlı dizide ilk deneyimini yapıyor. Ancak asıl hayatını değiştirecek dizi kapısında onu bekliyor: Uğur Yücel'in çektiği İkinci Bahar! Hem çocukluğundan beri hayran olduğu Şener Şen hem de Türk sinemasının sultanı Türkan Şoray ile birlikte oynayabilmek... Ne büyük başarı onun için!
Koçum Benim, Aslı ile Kerem, Bir İstanbul Masalı... Bunun yanı sıra birçok filmde yer alıyor.
Kardeşiyle birlikte ayakkabıcıda çalışmaya devam ediyor. “Bu çok yalan bir dünya” diyor sorulduğunda. “35 bölümlük bir dizi çekiyorsunuz, insanlar birilerini fiziği iyi olduğu için beğeniyor. Ama ömrünüz sadece 35 bölüm. Seneye diziniz yoksa, siz de yoksunuz.”
Hem de yakın arkadaşlığın temeli de atılmış oluyor bu filmle. Gay robot rolünde olduğu için fazlasıyla eleştiriliyor ve kendisine yöneltilen sorulara “Oyunculuk serüveni içinde her şeyi deniyorsunuz, ömrümün sonuna kadar da deneyeceğim. Gay robot da oynarım, transseksüel de oynarım, eşcinseli de oynarım, pezevenk de oynarım, her şeyi oynamak isterim. Niye oyunculuk yapılıyor ki zaten? Hayatta yapamadığınız bir sürü şeyi üzerine para verip yapma şansı veriyorlar. Bundan daha keyifli bir şey olabilir mi?” diye yanıt veriyor. Helal be!
Ancak bu evlilik 5 yıl sürüyor. Bu evlilikten geriye kalan, üzerine her daim titrediği oğlu Ali Ateş oluyor.
Her dahil olduğu projede başarılı işler yaparak devam ediyor yoluna.
İzleyenleri ekrana kilitliyor resmen!
Su 216 nın gay olmasıyla ilgiili soylediği sey adamın ne kadar açık fikirli ve geniş düşünebilen bir adam oldugunu gösteriyor. Fi dizisinde de cidden süper olmuş. Karakteri yazıldığı halinden daha da iyi oynuyor nerdeyse. Oyunculugu çok iyi. Cem Yılmaz filmlerinde görmekten de son derece mutluyum. Umarım uzun sureler bu sektörde izleriz kendisini.
ne salak salak sorular bunlar ya
içkiliydi bilmem ne ailesine selam