Bu yazıda tarih boyunca kölelerin yaşadıklarını baştan başa anlatmayacağız.
Onun yerine bir soru soracağız: Köleler hiç isyan etti mi? Onlar, kendilerine biçilen bu makus kaderi reddetti mi?
Bu yazıda tarih boyunca kölelerin yaşadıklarını baştan başa anlatmayacağız.
Onun yerine bir soru soracağız: Köleler hiç isyan etti mi? Onlar, kendilerine biçilen bu makus kaderi reddetti mi?
Nat Turner sıradan bir köleyken 50’den fazla destekçisiyle büyük bir köle isyanına önderlik etmişti. Bu ufak çaplı devrim girişiminin başarıya ulaşamadığı aşikar. Ama yaşananlar ve sonuçları gerçekten bahse değer.
Genç yaşta okuma ve yazmayı öğrendi ve İncil'i yakından tanımaya başladı. Zaman içerisinde son derece dindar bir kişilik haline gelen Nat, 22 yaşına geldiğinde Tanrıyı gördüğünü ve ondan vahiyler aldığını iddia ediyordu.
Bu lakap bir süre sonra ciddi bir anlam kazandı. İddiasına göre yüce bir amaca hizmet etmek üzere Tanrı tarafından görevlendirilmişti. Çalıştığı tarladaki kölelerin büyük bölümünü kendine inandırdı. Hatta beyaz bir müridi bile olmuştu.
Söylediğine göre Tanrının krallığının düşmanı olan krallıkla savaşacak, onları kendi silahıyla vuracaktı.
13 Ağustos’da bir başka tutulma daha gözlemlendi. Turner bunun Tanrının son işareti olduğunu söyledi. İsyan vakti gelmişti. Ve 21 Ağustos’da ateşler yakıldı…
Yine dikkat çekmemek için ateşli silahlar yerine kesici aletler ve sopalar kullandılar.
50'den fazla köle sahibi öldürülmüştü. Turner bu şiddet dalgasıyla birlikte, beyazların kölelere yaşattığı şiddete empati yapacağına inanıyordu.
Olaylarla hiçbir bağlantısı olmayan köleler de öldürülmüştü. Hatta zanlıları yakalamak için gereken harcamalar özgür siyahlardan vergiler alınarak karşılandı.
Olayların başlamasından iki ay kadar sonra, Benjamin Philips adındaki bir çiftçi Turner'ı çitlerinin dibinde saklanırken buldu. Hemen onu zaptetti ve yetkililere teslim etti.
Turner yalnızca bir kişiyi bizzat öldürmüştü.
Yaptığı ve planladığı her detayı itiraf eden Nat Turner, isyan planlamaktan suçlu bulundu ve ölüm cezasına çarptırıldı. 11 Kasım’da asıldı. Derisi yüzüldü ve başı gövdesinden ayrıldı.
Nat Turner'ın, 'Köle karşıtlığı' üzerinden kurulan bir isyana önderlik etmesi kahramancaydı. Ancak kadın ve çocuk ayırt etmeden önüne geleni katleden bir hareketin apaçık savaş suçu olduğu kolaylıkla söylenebilir.
Olayın kölelere sempati kazandırmadığını tahmin edebilirsiniz. Yaşananlardan sonra toplumun kapıldığı histeri, yasa koyucuları daha sert önlemler almaya sevketti. Yaşanan ölümlerin faturası da toplum bilincinde yeniden kölelere kesildi. Dönemin pek çok bilgini kölelik sisteminin 'gerekli bir uygulama' olduğu konusunda hemfikir hale gelmişti.
İç savaşa ve ardından köleliği yasaklayan 13. yasa değişikliğine kadar, değişen pek bir şey olmayacaktı.