Pamukkale Üniversitesi Öğrencilerinden Hem Güldürüp Hem Ağlatacak Kısa Film Şöleni

Pamukkale Üniversite'si deyince aklımıza hiç şüphesiz ki güzel şehrimiz Denizli gelmektedir. Artık horozu ile ünlü, güzel şehrimiz Denizli'de kısa film deyince akıllara bazı gençler geliyor. Yerel medyanın her projesine sahip çıktığı Pamukkale Üniversiteli, kendilerine Hazan Sanat ismini veren gençler bir çok sosyal farkındalık projesi ve kurgu türündeki kısa filmleri ile isimlerini duyurmayı başardılar.İsminden mütevellit, şehrinde deniz olmaması ile ünlü Denizli'nin güzel insanlarının oluşturduğu emek sarf edilmiş kısa filmlerden bahsedecek olursak; Türkiye'nin ilk futbol türündeki kısa filminden, kahraman Kore Savaş'ı gazimizin anılarının bulunduğu projeye kadar bir çok eser meydana gelmiştir.Haydi! Hep birlikte göz atalım!Selçuk 9 yaşındadır. Tüm arkadaşlarının çıkış zili ile çıktığı, sınıf başkanı olduğu sınıfta tek başına oturmaktadır. Aslında öğretmenini beklemektedir. Beklerken de kendi kendine mırıldanır ve bir şeyler çizer. Bu her gün böyle olur. __Selçuk bulunduğu durumu, öğretmeni, ödevi, eğitimi bizlere çok içten bir şekilde anlatır.Tüm kötülükler beklenmedik zamanlarda gelir. Şüphesiz ki, hastalıklar da bunlardandır. Mustafa daha yirmi bir yaşındayken karşılaşır lösemi ile. Haberi aldığında dünyası başına yıkılmış belki de neden ben sorusunu sormuştur kendisine. En kötü senaryo olarak düşünülen bu hastalık tanısı sonrası daha hastaneden ayrılmadan Umut ile karşılaşır. Umut ise hem babasız büyümüş bir çocuk hem de lösemi ile savaşan koca bir yürektir. Sadece dokuz yaşındadır hem de. Mustafa, Umut ile tanıştıktan ve hastalığın belirtilerini yaşadıktan sonra hasta olduğu halde lösemiye karşı savaş açar. Tıpkı Umut gibi. Umut için. Hasta olduğu halde sokaklarda broşür dağıtıp, kök hücre bağışçılığı hakkında bilgiler verir. Sonucunda nice Aliler, Duygular, Mehmetlere olduğu gibi Umut’a da hayat olur. Umut’un iyileşme sürecine girmesinde Mustafa’nın payı büyüktür. Mustafa bu çalışmayı hasta olduğu halde ve durumunun kötüye gitmesini göze alarak yapmıştır. Yarım bize löseminin her yaşta bizi bulabileceğini gösterip, kök hücre bağışçılığının önemini bir kez daha gözler önüne sermektedir.NOT : Denizlispor kulübü'ne sonsuz teşekkürler.Siyah-Beyaz renklere gönül vermiş bir babanın, yeni doğan oğluna “Sergen” ismini vermesiyle başlar hikâye… __Her hikâyenin başlangıcı gibi umut doludur. Daha sonra hayat her geçen gün biraz daha gerçek yüzünü göstermeye başlayacak, Sergen çok sevdiği babasından, sesini dahi hatırlayamayacak kadar küçükken ayrılacaktır, ayrılmak zorunda kalacaktır. __Buna mecbur kalmış, babasını kaybetmiştir. Babasının Sergen’inin hikâyesi, babasını kaybettikten sonra, Beşiktaş beyazı hayallerinin peşinden koşması ile başlar. Zifiri bir hayatın, bembeyaz umutları ile baba, sevgili ve futbol kısa filmde işlenir.Diğer ucu dünyanın…Bir gemiye binmiş yüzlerce asker, yüzlerce hasret…Hiç bilmedikleri bir coğrafyada, hiç görmedikleri be belkide hiç görmeyecekleri insanlar için savaştılar. Denizli’nin, Ankara’nın, Erzurum’un köylerinden kalkıp, Kore’de bir şehre varmak ne zor iş.Ne güç şey hayatta kalabilmek.Ve yaşamak tüm acıları, hasreti hissetmek…Tarhana çorbasına, anaya, babaya, oğula ve kıza özlem duymak,Mermilerin içinde uyanmak, arkadaşlarının şehit olduğuna şahit olmak, Ne zor şey Kore’de nefes almak…Güneş’in doğuşunu, görmek istememek ne zor iş.Aydınlanınca hava, dört bir yan mermi kovanı, dört bir yan bomba izi, dört bir yan şehit…Diğer ucu dünyanın…Ne zor şey Kore’de nefes almak.Kaan, ailesine ve çevresine göre çok haylaz bir gençtir. Aslında onların bu düşüncesini haklı çıkartacak şekilde bazı hareketleri de yok değildir. Bazen rüyasında at yarışı oynayacak kadar kendini kaptırmış bazen de kız arkadaşını aldatmış ve yakalanmıştır. Kimsenin ummadığı şekilde üniversite sınavını kazanan ve öğretmenlik okumak için ailesinin yanından ayrılan Kaan hiçbir zaman öğretmen olmak istemez ve üniversite hayatı boyunca kısa filmler çeker. Kaan’ın keyifli yolculuğu böylece devam eder.