Unutulmaya Yüz Tutmuş 10 Ortaçağ Ülkesi

Henüz tarihçiler Ortaçağ dediğimiz dönemin tam olarak hangi tarih aralığında olduğunda dahi anlaşamazken tutup Ortaçağ'da kim vardı kim yoktu diye okumayı fazlasıyla gereksiz buluyorsanız, burada okumayı bırakabilirsiniz. Zira bu liste tam da bu işe girişecek ve bir şekilde Ortaçağ'da tarihe iz bırakmış ama sonrasında tarihin tozlu sayfaları arasında kaybolup gitmiş ülkeleri sıralamak için yapılmıştır. Ortaçağ'a damgasını vuran Bizans, Osmanlı ya da Kutsal Roma İmparatorlukları hemen hemen herkes tarafından bilinir. Peki ya bu dönemde adı unutulan krallıkları kimlerdi? Ortaçağ'ı çok da fazla tartışmadan, genel kabul gördüğü şekliyle, beşinci ve on beşinci yüzyıllar arasında yaşanmış bir zaman dilimi olarak ele alıp, bu zaman diliminde yaşayan ama günümüzde var olmayan ülkeleri sıraladık. Muhakkak ki bu dönemde, bizim bilmediğimiz ya da sizin bilip de bu listede göremediğiniz, saydıklarımızdan daha da önemli işler başarmış, kültürel ve toplumsal değerleriyle tarihe damgasını vurmuş başka ülkeler vardır. Eğer aklınıza gelen olursa yorumlarda buluşmak isteriz. 

İyi seyirler...

1. Anglo-Sakson İngiltere ve Knut'un Büyük Ülkesi

Viking Çağı başlamadan önce İngiltere tümüyle Anglo-Saksonlara ait küçük krallıklar tarafından yönetiliyordu. 8 Haziran 793'de Lindisfarne adasına yapılan ilk sefer ile başlayan Viking Akınları Knud'un kurduğu ilk deniz ötesi birliğe kadar sürecektir. Adını bir türlü nasıl yazacağımıza karar veremediğimiz Knútr, Knud, Cnut ya da Canute(!)'un, İskandinavya'daki Viking toprakları ile Vikinglerin İngiltere'de fethettiği toprakları birleştirerek tek başına yönettiği idaresi çok kısa sürse de olsa Kuzey Denizi'nin her iki yakasını birleştiren ilk ve tek hükümdarlık olmuştur. Viking Çağı olarak bilinen bu döneminin en büyük özelliği ise Vikinglerin fethettikleri bu yeni ülkede Hıristiyanlık ile tanışıp, eski dinlerini terk ederek Hıristiyanlaşmalarıdır.

2. Tavaif-i Mülûk: Endülüs Beylikleri

Anadolu'daki Beylikler dönemini bilirsiniz peki İspanya'daki Beylikler Dönemini? İspanya'da hüküm süren Emeviler'in kurdukları Endülüs Devleti'nin hepimiz biliriz. Ancak Endülüs sonrasında ortaya çıkan küçük Müslüman beyliklerinden çoğunluğun haberi yoktur. 1031 yılında Endülüs'ün son hükümdarı olan III. Hişam'ın koltuğundan çekilmesi ile idaresi altındaki topraklar üzerinde onlarca küçük devletçik kurulur. Başlarında onları idare eden ve tek bir amaç doğrultusunda birleştiren bir hükümdar olmayınca bu küçük devletçikler zaman içerisinde düşmanlar karşısında korumasız kalır. Bir yandan yarımadanın eski yöneticisi İspanyolların eski koltuklarına dönme çabası, bir yandan da Afrika'dan İber yarımadasına yürüyen Murabıtların baskısı bu küçük devletçiklerin yok olmasıyla sonuçlanır. 

Görsel: The art of Umayyad period Spain | Art | Agenda | Phaidon

3. Töton Şövalyeleri

Tapınak Şövalyeleri'nin duymuşsunuzdur sanırım ama peki Töton Şövalyelerini? Tapınak Şövalyeleri ve Saint John Şövalyeleri gibi Töton Şövalyeleri de Haçlı Seferleri sırasında Kudüs'teki Hıristiyan hacıları korumak ve kollamak için kurulmuşsa da daha sonra anavatanlarına dönmüştür. Büyük çoğunluğunu Germen asıllı asillerin oluşturduğu Şövalyeler, Marienburg ile Königsberg merkezlerinde kendilerine ait bir devlet kurmuştur. Bu devlet daha sonra bölgesindeki barbar halkların Hıristiyanlaştırılması için çabalamış ve küçük Haçlı seferleri düzenlemiştir. On ikinci yüzyıl ile on beşinci yüzyıllar arasında yaşayan bu küçük ülke daha sonra Prusya krallıkları tarafından yutulmuşsa da bölgedeki Hıristiyan itikadının yayılmasında büyük çaba sarf etmişlerdir.

4. Akdeniz'in Küçük Hakimi: Aragon Krallığı

Ortaçağ İspanyası'nın en sıra dışı krallıklarından birisi olan Aragon Krallığı, Katalonlar ile birleşerek Akdeniz'e açılırlar. Akdeniz ile doğrudan bir bağlantısı olmayan Aragon böylece Katalonya üzerinden Akdeniz'e çıkar ve İtalya ve Yunanistan'a kadar giderek kelimenin tam anlamıyla Akdeniz'de bir egemenlik mücadelesine girişir. Yaklaşık beş asır boyunca ayakta kalan ve daha sonra İspanya'nın siyasal birliğini sağlamasıyla denizlerden çekilen Aragon bugün unutulmaya yüz tutan bir Ortaçağ devleti olarak tarihin tozlu sayfaları arasında kalmıştır.

5. Burgonya Krallığı

Büyük ihtimalle İskandinavya'dan gelerek, günümüzde Fransa olarak bilinen bölgenin İtalyan sınırlarına yerleşen Burgonyalılar kendi adlarına bir ülke kurarak beş yüz yıl boyunca egemenliklerini sürdürmüştür. Daha sonra baskın dillerin etkisine girerek parçalanan Krallığın halkı yaşadığı coğrafyaya kendi adlarını vermiştir. Günümüzde de Fransa'da aynı isimle anılan bir bölge bulunmaktadır. Dördüncü yüzyıldan on beşinci yüzyıla kadar fasılalı da olsa egemenlikleri süren, yönettikleri topraklar küçülse de etkileri eskimeyen Burgonya krallığı bir egemenliğin dil ile olan bağlantısına verilebilecek en önemli örneklerdendir.

Görsel: Duchy of Burgundy (1032 - 1477)

6. Zimbabwe: Afrika'nın Ortaçağ Krallığı

Ortaçağ zaman ayrımı Avrupa'ya aittir. Daha sonra bu tanım Avrupa'dan yola çıkaran dünyanın geri kalanına da uygulanmıştır. Ancak Afrika'nın tarihi uzun bir zamana değin Ortaçağ boyunca sessiz kaldığı sanılmaktaydı. Oysa ki yapılan çalışmalar Afrikalıların da Ortaçağ süresince aynı Avrupalılar gibi kendi küçüklü büyüklü krallıklarını kurduklarını göstermektedir. Zimbabwe'de bulunan ve önceleri Afrikalılara ait olamayacağını sanılan taş yapıtların Afrikalıların kendi ürünlerini olduğunun anlaşılmasıyla tarih yeninden yazıldır. Kara derili insanların böylesi büyük bir yapıyı inşa edemeyeceğini söyleyen ırkçı yaklaşımlar terk edildi ve Zimbabwe'de kurulan bu Ortaçağ İmparatorluğu tarihte ihtişamlı bir geçmişin izleri olarak yerini aldı.

Ayrıntılı bilgi için bakınız: Büyük Zimbabwe'nin Keşfi

7. Navarre Krallığı: Franklardan Müslümanlara Sığınan Basklar

Sekizinci yüzyıldan başlayarak İspanya'nın birleşmesine kadar süreç içerisinde Fransa ile sınırlarında yaşayan Bask bölgesindeki Pamplona kentinde kurulan Navarre Krallığı iki büyük gücün arasında olmanın hem avantajını hem de dezavantajını yaşamıştır. Müslümanların İber yarımadasındaki varlıkları Avrupa'nın Hıristiyan krallarını dehşete düşürmüşken tercihlerini Müslümanlardan yana yapmaları onların tarihte önemli bir yere getirmiştir. Müslümanlar tarafından İspanya'da kurulan Kurtuba Emirliği'nin vasallığına girerek siyasal egemenlikleri modern zamanlara kadar sürdürebilmişlerdir. 

Kaynak: History of Navarre

8. Hindistan Türk İmparatorluğu

Türklerin Ortaçağ boyunca sadece Anadolu'da yaşadığını; Osmanlılar ve Selçuklular gibi büyük imparatorluklar ile sadece batıya doğru uzandıklarını sanmayın. Zira Türkler Orta Asya'dan göç ederken sadece batıya yöneldikleri ve bir kısrak başı gibi sadece Anadolu'ya uzanmadıklarını biliyoruz. Sibirya'dan Çin Denizine, Hind Okyanusundan Kuzey Avrupa içlerine kadar Türkler çok geniş bir coğrafyada yaşamaktadırlar. Hindistan'da ise Gazneliler'den başlayarak Delhi'ye kadar farklı isimler alan uzun bir geçmişi olan bir İmparatorluktan bahsetmekteyiz. Tükrlerin Hindistan'a yönelen bir kolları, orada uzun yüzyıllar süren büyük bir İmparatorluk kurmuştur. Yeni bir dili ve yeni bir dini Hindistan'a taşıyan, Hindistan'a Hindistan adını veren ve İngilizler gelene kadar neredeyse tüm Hindistan'ı kontrol altına alan Türkler, kurdukları İmparatorluk eliyle binlerce yıllık bu büyük kültür üzerinde derin bir iz bırakmıştır.

Görsel: Şah Cihan Padişahnamesi - 1636

9. Litvanya Dükalığı

On ikinci ve on sekizinci yüzyıllar arasında yaşayan bu dükalık tek tanrılı bir dine inanmadığı halde bu kadar geniş arazilere sahip olabilen ender Ortaçağ ülkelerindendir. En geniş sınırlarına ulaştığında, günümüzdeki Belarus, Litvanya, Letonya, Moldova, Polonya'nın tamamıyla Ukrayna ile Rusya'nın bir kısmını içine alan devasa bir ülke haline gelmiştir. Çok tanrılı bir inanca sahip olduklarından kendi egemenlikleri altında başka dinlerin yaşamasına da müsamaha göstermişler ve aynı dönemde yaşayan diğer tüm Ortaçağ toplumlarından ayrışmışlardır.

10. Avignon'daki Papalık

Yoksa siz de Papalık denildiğinde aklına sadece Vatikan gelenlerden misiniz? Zira günümüzde Papalık ile Vatikan neredeyse özdeşleşmiş gibidir. Oysa ki Ortaçağ'da Papalığın konumu çok daha tartışmalıydı. Siyasal, ekonomik ve dinsel açıdan Papalık Avrupalı Kralların kıskacında kalmış, birçok Papa doğal yollardan ölmemiş ve bir sonraki Papalık seçimi hep tartışmalı bir hal almıştır. Bunlardan en ilginci ise Papalık makamının Vatikan'ın dışına çıkarıldığı on dördüncü yüzyılın ortalarıdır. Avignon'a taşınan Papalık Makamı, binlerce yıllık Roma geleneğinde de kısa bir ara durak olarak kaydedilir. Kutsal Roma İmparatorluğu'nun baskılarıyla bir türlü noktalanamayan 1305 yılındaki Papalık seçimlerinin sonucunda V. Clemens seçilir fakat diğer Papalar gibi Roma'ya taşınmaz. Ondan sonra gelecek yedi Papa da onun yolunu takip eder ve Avignon'daki Papalık'ı sürdürür.

Görsel: 'Anti-Papa' XIII. Benedictus'un Arması

Popüler İçerikler

Apar Topar Çıkarılmışlardı: Kızılcık Şerbeti'nde Giray ve Heves Ayrılığının Gerçek Nedeni Ortaya Çıktı
"Bana Bilmediğim Bir Şey Söyle" Akımına Gelen Tıkanan Muhabbeti Açmalık Bilgiler
İzmir'de 5 Küçük Kardeşin Öldüğü Yangın Faciası: Bakanlık, Aileyi 18 Kez Ziyaret Etmiş!