Nisan Doğan Yazio: Sadakatsiz Dizisi Gerçek Hayata Taşınsaydı Kahramanımız Asya Oğlunun Velayetini Alabilir miydi?

Hayatlarımıza aldığımız insanların garip yanlarıyla tanışıyoruz. Buna zaman geçtikte birbirini daha çok tanımak ya da birbirine olan tahammülü azalmak diyebiliriz. Günün sonunun hüsran olduğu ise acı bir gerçek.  

İyi günde gülmek kolay geliyor ama kötü günde sahte de olsa gözyaşı tam da akması gereken zamanda akmayıverebiliyor.  

Büyük aşklar nefretle başlar derler tamam da büyük aşklar nefretle de bitebilir.

Hepimizin bu ara yakından takip ettiği bir dizi var. Sadakatsiz.

Baya baya reyting rekoru kırıyor. Asya’nın intikam yemeği Leonardo Da Vinci’nin”Son Akşam Yemeği” tablosu kadar ihtişamlı bir görsel çıkarıyor karşımıza. Baktıkça keyif veren cinsten.  

Herkesin bir anda mağdur ya da fail olabildiği bir senaryosu var dizinin. Yeri geliyor en masum dediklerimizin elini kana bulama potansiyeli ile şaşırıyoruz. Hele ilerleyen bölümde görüyoruz ki bir bölüm önce aynı anda bir kadına aşk bir kadına da sevgi duyduğunu belirten boynu devrilesice erkek baş rolümüz sevgisinden vazgeçip velayet davasında delil olarak kullanabilmek üzere sevdiğini söylediği kadını psikolojik rahatsızlığından, geçmiş travmalarından, annesinden, çocukluk yaralarından vurmaya çalışıyor.  

“Bu kalp seni unutur mu?” şarkısı ile başlayan aşkları belli ki cenaze marşına doğru ilerlemekte. Bu hep böyle mi oluyor avukat hanım derseniz maalesef üzücü fakat gerçek ile cümleye başlayıp çekişmeli boşanma davalarının büyük bir kısmının seyrinin bu yönde ilerlediğini söyleyebilirim.  

Taraflardan biri gözünü kararttıktan sonra diğer tarafa da kendisine atılan pasa gelişine vurmaktan başka çare kalmıyor. Karşılıklı paslar devam ettikçe sarı kart ile başlayıp kırmızı karta giden bir gerilim karşılıyor bizi.  

Eşler arasında başta sadece velayet ya da mal varlığı ile ilgili bir anlaşmazlık var iken konu daha sonra altta kalmamak, canını yakmak noktalarına gidebiliyor. Buna bazen tarafların ayrılış şekli, davanın seyri esnasında yaşananlar, intikam almak ve bazı zamanlarda da etrafındaki kişiler tarafından yönlendirilmek etki edebiliyor. Çekişmeli boşanma tarafları ve onların haklı görünmesini isteyen şahitleri karşılıklı hakaretler ve iftiralarda bulunabiliyor. Konu üzüm yemekten çok bağcıyı dövmek haline geliyor. “Marriage Story” filmi bunun en güzel örneklerinden biri.

Biz yine Hollywood a gitmeden kendi dizimiz Sadakatsiz üzerinden gidelim.

Bir tarafta eşini iki yıldır aldatan, çocuklarının eğitimi için ayrılan para ile sevgilisine hediyeler alan, aile konutu üzerinde sevgilisi ile oturmak için ev satın almak üzere ipotek kurduran ve yine sevgilisi ile uygunsuz halde iken çekilen videosu bulunan eş karşı atağa geçiyor. Argümanları eşinin intihara meyilliliği, psikolojik durumunun velayeti almaya uygun olmadığı ve mesleğini kötüye kullanan bir kişi konumunda olduğu. Dışarıdan bakıldığında aldatan tarafın da argümanları kuvvetli ve buna bir de eşini yakın arkadaşı ile aldattığı gerçeği de ekleniyor.  

Tarafların her birinin hanesinde yukarıdaki başlıklar varken bu velayet davası gerçek hayatta olsa nasıl sonuçlanırdı? 

Aldatma mevzuuna ilk olarak bakacak olursak her ne kadar diğer eşe karşı kusurlu bir davranış olsa ve sadakat ilkesi ihlal edilse de aldatmak velayet davalarında salt olarak velayetin kazanılması ya da kaybedilmesi için bir sebep teşkil etmez. Velayet davalarında anahtar kelime çocuğun menfaatidir. Özellikle yaşı küçük çocuklarda annenin bakımına ihtiyaç duyulması gerekçesi ile Yargıtay kararları velayetin anneye verilmesi yönündedir.

Gelelim Asya’ nın psikolojik durumuna ilişkin bir rapor istenmesi konusuna.

Her ne kadar çocuğun yaşı, mevcut düzeni, eğitimi gibi hususlar ilk değerlendirilen başlıklar olsa da annenin psikolojik bir rahatsızlığının olması ve bu rahatsızlığın çocuğun psikolojik olarak olumsuz etkilenmesine yol açacak seviyede olması ve çocuğun gelişime engel teşkil etmesi anne bakımından velayet davasının olumsuz sonuçlanmasına yol açabilecektir. Dediğimiz gibi burada önemli olanın çocuğun menfaati olması hususu yine anahtar olmaya devam edecektir.  

Dizide işler nereye gider, senaristler velayet davasını nasıl sonuçlandırır bilinmez ancak çetin bir savaş izleyeceğimiz kesin. Gerçek hayatta da televizyon ekranlarında da aile konusunun hassasiyeti unutulmamalı. Unutmayalım ki biz eşler olarak bunu bencilce bir savaşa çevirirsek bundan sadece karşı taraf değil kendimiz ve en önemlisi de çocuğumuz da mutlaka olumsuz etkilenecektir. 

Saldırganlaşmamayı altta kalmak değil çocuğumuzun menfaatini korumak olarak görmek çok daha faydalı olacaktır.  

Facebook

Twitter

Instagram

LinkedIn

Popüler İçerikler

Erman Toroğlu, Galatasaray'ı 29 Ekim Kutlaması Sebebiyle Eleştirildi
Bahçeli’yi Eleştirdikten Sonra Ansızın Alaattin Çakıcı’yla Bir Araya Gelen Cübbeli Ahmet Görüşmeyi Anlattı
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Paylaşımında Kendisini Es Geçen Tarkan'dan Norm Ender'e İnce Hareket!
YORUMLAR

Adamın gerçekte kazanamayacağı belli yani. Çocuğun geleceği için birikmiş parayı yemiş. Üstüne 2 yıldır tüm parasını sevgilisine harcıyor ve bunları yaparken evi ipotek ettiriyor. Üstüne 2 kişiyi de seviyorum diyor bu da çocuğun gelişimine aykırı değil mi?

22.11.2020

Aykırı ama vicdanen.Maddi olarak yaptırımı yok ki.Psikolojik rahatsızlık olduğunu kanıtlarsa aldatmış olsa bile alır çocuğu olay bu.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ