Baya baya reyting rekoru kırıyor. Asya’nın intikam yemeği Leonardo Da Vinci’nin”Son Akşam Yemeği” tablosu kadar ihtişamlı bir görsel çıkarıyor karşımıza. Baktıkça keyif veren cinsten.
Herkesin bir anda mağdur ya da fail olabildiği bir senaryosu var dizinin. Yeri geliyor en masum dediklerimizin elini kana bulama potansiyeli ile şaşırıyoruz. Hele ilerleyen bölümde görüyoruz ki bir bölüm önce aynı anda bir kadına aşk bir kadına da sevgi duyduğunu belirten boynu devrilesice erkek baş rolümüz sevgisinden vazgeçip velayet davasında delil olarak kullanabilmek üzere sevdiğini söylediği kadını psikolojik rahatsızlığından, geçmiş travmalarından, annesinden, çocukluk yaralarından vurmaya çalışıyor.
“Bu kalp seni unutur mu?” şarkısı ile başlayan aşkları belli ki cenaze marşına doğru ilerlemekte. Bu hep böyle mi oluyor avukat hanım derseniz maalesef üzücü fakat gerçek ile cümleye başlayıp çekişmeli boşanma davalarının büyük bir kısmının seyrinin bu yönde ilerlediğini söyleyebilirim.
Taraflardan biri gözünü kararttıktan sonra diğer tarafa da kendisine atılan pasa gelişine vurmaktan başka çare kalmıyor. Karşılıklı paslar devam ettikçe sarı kart ile başlayıp kırmızı karta giden bir gerilim karşılıyor bizi.
Eşler arasında başta sadece velayet ya da mal varlığı ile ilgili bir anlaşmazlık var iken konu daha sonra altta kalmamak, canını yakmak noktalarına gidebiliyor. Buna bazen tarafların ayrılış şekli, davanın seyri esnasında yaşananlar, intikam almak ve bazı zamanlarda da etrafındaki kişiler tarafından yönlendirilmek etki edebiliyor. Çekişmeli boşanma tarafları ve onların haklı görünmesini isteyen şahitleri karşılıklı hakaretler ve iftiralarda bulunabiliyor. Konu üzüm yemekten çok bağcıyı dövmek haline geliyor. “Marriage Story” filmi bunun en güzel örneklerinden biri.
Adamın gerçekte kazanamayacağı belli yani. Çocuğun geleceği için birikmiş parayı yemiş. Üstüne 2 yıldır tüm parasını sevgilisine harcıyor ve bunları yaparken evi ipotek ettiriyor. Üstüne 2 kişiyi de seviyorum diyor bu da çocuğun gelişimine aykırı değil mi?