Hayatımızı birçok yönden değiştiren birçok icat var. Akıllı telefon ve internetin de aralarında yer aldığı bu icatların olmadığı bir hayat hayal edebiliyor musunuz? Eğer bunlar hiç icat edilmemiş olsaydı, nasıl yaşardık? Ya da birileri bu yararlı icatları bir şekilde yok etseydi? İşin gerçeği herhangi bir sebeple tasarlanmış ama hiçbir şekilde insanlığın eline geçmemiş birbirinden dahiyane icatlar da vardır. İşte karşınızda bu icatlar... 👇👇
Iron Man'in göğsündeki reaktörü hatırlıyor musunuz? İşte o reaktör de soğuk nükleer füzyon prensibiyle çalışıyor. Bir diğer deyişle, bu reaktörler nükleer santral kadar enerji üretir ama ısınmaz ve cebe sığabilecek kadar küçüktür.
1989 yılında profesör ve gazeteci, Eugene Mallove, bu cihazın çalışmasını gördüğünü iddia etti. Kitaplarından birinde soğuk nükleer füzyon üzerinde yapılan başarılı bir deneyi açıklıyor. 2004 yılına Mallove hayatını kaybetti. Birçok bilim insanı da bu deneyin hiç yapılmadığını ve kitabın gerçek dışı şeylerden bahsettiği düşündü. Ne yazık ki hiçbir zaman gerçeği öğrenemeyeceğiz.
Bugün, İtalyan zanaatkar Antonio Stradivari tarafından hazırlanan enstrümanlar fazlasıyla değerli. Kemanları, viyolası ve gitarları atlarla, arabalarla ve değerli taşlarla takas edilebilir. Her bir kemanın ücreti binlerce doları bulabiliyor.
Sebebi ise diğer enstrümanlara benzemeyen, kendisine has bir ses kalitesi olması. Ayrıca Stradivari'nin bu enstrümanları da oldukça nadir görülüyor bugünlerde.
Nadir görülmesinden bahsediyorken, kemanların yapım sürecinde kullanılan teknoloji Stradivari'nin bir aile sırrı diyebiliriz. Antonio vefat ettiğinde bu sır da onunla beraber maziye karıştı. Bugüne yalnızca 600 enstrüman kaldı.
Nikola Tesla 1930 yılında 'teleforce' olarak da adlandırılan ölüm ışınını icat etti. Bilim insanlarına göre içerisinde devasa bir enerji barındıran bu icat neredeyse 320 kilometrelik alan içerisindeki bir orduyu yok edebilecek güçteydi.
Fakat Tesla bu icadını ortaya çıkarttıktan sonra insanlar çalmaya çalıştılar. Bu nedenle icadın bütün tasarımını ve kendisini yok etmek zorunda kaldı. Ayrıca kimsenin böyle bir güce sahip olmaması gerektiğini düşündüğü için yok ettiğine dair iddialar da bulunuyor. Belki de bu herkesin iyiliğine olmuştur. Kim bilir...
Bilim insanı Wilhelm Reich yaban mersini yetiştirmekten hoşlanırdı. Ama düzenli olarak meydana gelen kuraklık nedeniyle bitkiler kururdu. Wilhelm 'Cloudbuster' olarak adlandırdığı bulut dağıtıcı bir makine düşündü. En azından efsaneye göre...
İcadın gerçekleştiği dönemde bitkileri yok eden bir kuraklık vardı ve hava durumu raporlarına göre herhangi bir yağış beklenmiyordu. Bangor Daily News'e göre icadın çalıştırılmasından 3 saat sonra gökyüzü fırtına bulutlarıyla kaplandı ve yağmur başladı.
Birkaç gün sonrasında Wilhelm'in araştırması durduruldu ve devlet, prototiplere el koydu.
Royal Rife 1934 yılına bir lazer ışını icat etti. Bu lazer ışını kanser hücrelerini yok edebiliyordu. Peri masalı gibi geliyor kulağa ama bu tedavi ölümcül kanser tanısı konulan 14 hastada işe yaradı.
Ama Royal Rife kendisiyle çalışmak isteyen büyük bir şirketin teklifini reddedince, icat yok edildi ve çalışmalar durduruldu. Kim bilir kaç kişinin hayatını kurtarabilirdi...
Hollandalı mucit Romke Jan Bernhard Sloot'un, herhangi bir verinin GB değerini sıkıştırma yöntemiyle çözecek bir fikri vardı. 64 KB bir çipin içerisine 16 film sığdırarak fikrinin işe yaradığını gösterdi.
1999 yılında kaynak kodu halka açıklamadan birkaç gün öncesinde hayatını kaybetti ve bu bilgi de kendisiyle beraber maziye karıştı. Bu tarz bir bilgisayar teknolojisi halka ulaşmış olsaydı, telefonlarınız şu ana kadar var olan bütün filmleri sığdırabilecek bir hafızaya sahip olurdu.
Starlite, 1983 yılında Maurice Ward adlı bir kuaför tarafından icat edilen sıra dışı bir plastik türü. Bu maddenin ince katmanı herhangi bir nesneye uygulanabilir ve nesne 9.982 dereceye kadar ölçüm yapabiliyor. Bu da neredeyse güneşten iki kat daha sıcak demektir.
1993 yılında Starlite'in özellikleri televizyonda gösterildi. İnce bir plastik katmanla kaplı olan bir yumurtaya ateşle ısı verildi. Yumurtayı çatlatmayı başardıklarında ise yumurtanın akının hala çiğ olduğunu gördüler.
2011 yılında Maurice Ward hayatını kaybetti ve içeriğine dair herhangi bir bilgi vermedi. Uzunca bir süre bilim insanları farklı maddelerle testler yaparak Starlite maddesinin içeriğini öğrenmeye çalıştılar ama başaramadılar.