Hayatın belki de en zorlu sınavlarından biri olan kanser belasına yenik düşmemek için pes etmeden savaşıp yaşama sımsıkı tutunmuşlar ❤️
Hayatın belki de en zorlu sınavlarından biri olan kanser belasına yenik düşmemek için pes etmeden savaşıp yaşama sımsıkı tutunmuşlar ❤️
Hastalığı atlattıktan sonra katıldığı bir programda şunları söylüyor:
“Kansere yakalanan birinin kurtuluşu yok bilirdik, buna inanırdık ancak artık günümüzde kanser tedavi edilebilen bir hastalık oldu. Bugün insanları korkutmak için değil, umut vermek için buradayım.”
Instagram hesabından yaptığı bir paylaşımla müjdeyi şöyle veriyor:'Selamlar. Allah’a şükürler olsun raporlarım temiz çıktı. İkinci kez karşılaştığım bu maçtan da galip çıktım. Dualarınız, iyi dilekleriniz için çok teşekkür ederim. İnşallah en kısa zamanda bu koronavirüs belasından da kurtuluruz. Yakında konserlerimizde görüşmek üzere herkese sağlıklı günler dilerim. Sevgilerle'
İzzet Çapa'ya verdiği bir röportajda şu şekilde açıklıyor:
'Tüm o korkularımın boşa olduğunu yaşadıkça öğrendim. Sonuç olarak patoloji raporu olayın çok başında müdahale ettiğimizi ortaya koydu. Bu konuyla ilgili konferanslar verdim ve Türkiye’de smear test patlaması yaşandı. Pek çok kadın kontrolden geçti. Boşuna “Şer gibi görünen şeylerin altında hayır vardır” dememişler.'
Katıldığı 'Bana Söz Ver' programında hastalık sürecini nasıl atlattığını şöyle açıklıyor:
'Hastalığımı anlayabilecekleri şekilde söyledim çocuklarıma. Çünkü bu artık herkesin başına gelebilecek bir hastalık. Herkesin kapısından geçebilir bu rahatsızlık. Ama tedavisi çok şükür mümkün ve olanaklı. Ben maneviyatın çok önemli olduğuna inanıyorum. Çünkü biliyorsunuz neye inanırsak o oluyor. Yani bardağın boş tarafına mı dolu tarafına mı baktığınız, konuyu ne şekilde ele aldığınız, sizin bakış açınız o kadar önemli ki...'
'Bunu ailem dışında kimseye söylemedim. Çok şükür ki daha önceden çocuğum olmuş. Yoksa bu durum beni yıpratabilirdi. Hastalığım sırasında büyük bir aşk yaşadım, çok aşıktım. Sadece onu düşünüyordum. Sürekli aklımdaydı. İnsanın bir derdi olunca o vücudunda bir sorun olarak çıkabiliyor. Hastalandıktan sonra kendisini tamamen unuttum. Şimdi her şeyin o kadar kafaya takılmaya değer olmadığını, gereksiz şeylerle üzülmemem gerektiğini öğrendim.'
Hürriyet'e verdiği bir röportajda saçlarının dökülmesi sorulunda şunları söylüyor: 'Dökülsün dedim, n’olcak? Ne biçildiyse bize onu yaşayacağız. Açıkçası ölümden de pek korkmam. Biz zamanımızı dolduruyoruz, bizden sonrakiler geliyor. Belli bir yaştan sonra da suçiçeğinden ölecek değiliz. Önemli olan benim yaşadığım dilim. Kendi acımı kendi içimde yaşarım. Kimseyi de üzmek istemem.'
'65 yaşındayım, ölsem gözüm açık gitmez. Gençler yaşasın, onlara bir şey olmasın. Benim hayatla olan maçım ortada. 'Herkes bana dua etsin' gibi lafları sevmiyorum. Yaşanacaksa da yaşarız abi… Yaşa baba, yaşa baba… Ben hayatın hakkını vererek yaşadım. Gözlerimi kapatırken gönlüm rahat olacak. Bu rahatlığı olmayanlar düşünsün. Ben ölümden korkmuyorum. Üç tane kemoterapim daha kaldı. Devlet hastanesinde tedavi oluyorum. Amerika’ya gidenler de var ama ben de Atatürk gibi kendimi Türk hekimlerine emanet ettim. 2000 yılında kan kanserinin bir türüne yakalandım. O dönem kimseye açıklamadım bunu ve gizli tuttum. Sonunda kanseri paçasından tuttuğum gibi kündeye getiriverdim. Ama bu defaki çok dişli çıktı.'
Kanserle Savaş Vakfı'na verdiği röportajda şunları söylüyor:
'Yüzleşmekten korkuyoruz galiba. Aman bilmesem daha iyi durumu daha tehlikeli bir durum. İnsanların sevgisini tedavi süresince de çok hissetim ve ilgileriyle karşılaştım. Otobüste, asansörde, lokantada benimle sohbet etmek isteyen her kadına bunu söyledim. Mamografi beş dakikalık bir süreç. Gerçekten can yakan bir şey değil. Kemoterapi sürecini yaşamaktansa o beş dakika nedir ki?'
6 ay süren mücadelesinde 43 kiloya kadar düşen Altıntop o dönem rahatsızlığını öğrendiğinde 1,5 aylık bir karavan tatiline çıkıyor. Bu şekilde moral bulup eski sağlığına hızlı bir şekilde kavuşuyor.
4 sene sonra hastalığı tekrar edince bu sefer yenik düşmüş ve 45 yaşında vefat etmişti.
Fakat kansere karşı verdiği ilk mücadeledeki zaferi unutulmamalı!
2019 yılında ise çoklu organ yetmezliği yaşamış ancak bu durumun da üstesinden gelmişti.
Verdiği bir röportajda şunları söylüyor:
'Gereksiz şeyleri kafama takmamam gerektiğini. Yarının bütün güzellikleri ile döneceğini öğrendim. Her şey unutuluyor. Allah’ın insana verdiği en güzel hediyedir bence unutmak. Hastalığın geçmişte kalacağını bilip ona göre yaşamak gerekiyor. İlk önce yenecek misiniz, yenilecek misiniz, ona karar verin. Eğer yenecekseniz, önemli olan moral ve hayata tutunmak. Ve hayata tutunmak için bir sebep...'
Helal olsun hepsine. Böyle bir hastalıkta moral en önemli unsur. Kolay değil.
Arzum Onan’ında bu hastalığa yakalanıp atlattığını biliyoruz
Erken teşhis? Meme ultrasonuna en erken mayısa gün veriliyor. Yer-> zonguldak.