Kalemiyle Ölümsüzlüğün Kapısını Aralamayı Başarmış Bir Deha: Dostoyevski

Son nefesinizin üzerinden 135 yıl geçmesine rağmen hala dünyanın değişilmez bir ortak değeri olarak görülüyorsanız; fikirleriniz ve eserleriniz dil, düşünce ve coğrafya ayırt etmeksizin pek çokları tarafından kabul görüyorsa, başardığınız şeyin sınırlarını yalnızca yazın anlamında ele almak haksızlık olur, öyle değil mi? 

Dostoyevski’nin başardığı şey tam olarak buydu. O edebiyatın sınırlarını farklı bir noktaya taşımış; psikoloji, din, siyaset bilimi gibi konularda da zamanın ruhu haline gelmeyi başarmıştı. Açlıklar, zaferler, çöküşlerle dolu kısa hayatına (59 yaşında ölmüştür) sığdırdıklarıyla, daha bir kaç yüzyıl oturduğu yerden insanlığı bulutlu gözleriyle izlemeyi sürdürecektir şüphesiz.

Yıllar boyunca vitrinler Suç ve Ceza’nın heybeti ve süksesiyle donandığı bir gerçek. Fakat pek çok otorite Dostoyevski’nin en büyük ve önemli romanını Karamazov Kardeşler olarak görüyor. Şimdi Dostoyevski’nin tam bir kumarbaz olduğu, sürgünlerde yıllarını geçirdiği gibi alelade bilgileri bir kenara bırakalım ve Karamazov Kardeşler’e ve yazıldığı ilginç döneme ışık tutmaya çalışalım.

Üç kardeş ve bir baba

Birbirinden farklı hayat görüşlerine sahip üç kardeşin ve babalarının etrafında şekillenen Karamazov Kardeşler, yoğun psikolojik ve felsefi alt metinlerle dolu olan, her sayfasının ve her karakterinin belli bir düşünsel arkaplana sahip olduğu bir roman.

Karamazov Kardeşler, Dostoyevski’nin son romanıydı.

Tefrikalar halinde yayınlandı ve 1880 Kasımında tamamlandı. Dostoyevski, bundan dört ay sonra hayatını kaybetti.

Kitabın bütün düzeltilerini ve yayın faaliyetlerini, karısı ve aynı zamanda sekreteri olan Anna Dostoyevskaya üstlenmişti.

Bugün Karamazov Kardeşler romanının metnine eksiksiz biçimde ulaşmamızda onun payını yadsıyamayız.

Dostoyevski sık sık epilepsi krizlerine girerdi.

Hayatının son döneminde iyice artan krizler etkisini yine bu dönemde kaleme aldığı Karamazov Kardeşler romanında kendini sıkça hissettirir. Sözgelimi evin kahyası Smerdyakov, epilepsi hastasıdır.

Dostoyevski'nin oğlu Alyoşa, üç yaşındayken epilepsiden dolayı ölmüştü.

Karamazov Kardeşler’de ailenin en küçük ve naif bireyi olan Alyoşa karakterini oğlunun anısına yazdığını söylenegelir.

Sigmund Freud’a göre Karamazov Kardeşler yazılmış en iyi romandır.

Yine Freud’a göre roman “Yazarın babasını öldürmek istemekteki gizli arzusunu” ifşa eder. Freud aynı zamanda Dostoyevski’nin epilepsisinin, babasının ölümünden dolayı kendini suçlu hissetmesinin ardından meydana geldiğini iddia eder. Dostoyevski’nin babası, yanında çalıştırdığı serfler (toprakta çalışan köle) tarafından öldürülmüştü.

Dostoyevski tam bir çay tutkunuydu.

Kaynar suyla yapılan çayı olmadan yazmaya başlayamazdı. Ölümüne yakın, tek lüksü olarak çayını içmeyi sürdürmüştür.Hatta bu konuda şöyle bir sözü de vardır: 

“Dünya yanacaksa yansın, ama çayım benimle olsun”

Bir dönem liberal düşünceye yanaşsa da, hayatının büyük bir bölümünü muhafazakar olarak geçirmiş ve bu şekilde ölmüştür.

Dinine bağlı bir Ortodoks olsa da, Karamazov Kardeşler’deki ‘Büyük Engizisyoncu’ kıssasıyla Katolik Kilisesine ciddi bir eleştiri getirmekten çekinmemiştir.

Ölüm döşeğinde son sözlerini İncil’den alıntılamıştır.

Bir söylentiye göre cenazesine 100 binden fazla insanın iştirak etmişti.

Dostoyevski’nin son yıllarını geçirdiği, Karamazov Kardeşleri de kaleme aldığı ev, 1971’de yaşadığı döneme birebir uygun şekilde müze haline getirildi.

Eğer yolunuz St. Petersburg’a düşerse burayı ziyaret etmeyi unutmayın.

Popüler İçerikler

TSK'dan Atatürkçü Teğmenlerin Kılıçlı Yemini İçin Açıklama: "Mesele Kılıç Değil, Emre Uyulmaması"
Kılıçlı Yemin Olayında Yeni Gelişme: Teğmenlerden Sonra Komutanlar da Disipline Sevk Edildi
RTÜK Başkanı'ndan Gündüz Kuşağı Programlarına Son İkaz: "Toptan Yok Ederiz!"
YORUMLAR
09.02.2016

En çok da aynı dönemde yaşamış olan bir başka büyük usta Tolstoy ile hiç birebir tanışmamış olmalarına üzülüyorum. Bir keresinde ortak dostun bir daveti üzerine aynı masaya bile oturmuşlar fakat tanışmak nasip olmamış. Esasında ortak dostları olacak öküz adam bu ikisini tanıştırma adetini yerine getirmeyi unutmuş. İlk Dostoyevski öldü, bu duruma, hiç tanışmamış olduğu Tolstoy çok üzülmüş ve o gün keşke tanışmış olsaydık, "keşke yakın dostum olarak ölmüş olsaydı fakat yine de o benim tanışmamış olmama rağmen hayattaki en yakın dostumdu" demiş ve ortak dostlarının onları tanıştırmamış olmalarına içerlendiğini belirtmiş. Tolstoy ömrünün son anlarında, Anna Karenina usulüne yakın şekilde tren istasyonunda vefat ederken yanında en sevdiği iki şey varmış, kızı ve Karamazov Kardeşler kitabı...

09.02.2016

Bravo platon kardeş güzel bi anektot

Pasif Kullanıcı
09.02.2016

Lan içeriğin sonu geldi. Bu adamın hayatından ufak bir bilgi bile okurken kitap okuma havasına giriyorum. Dünyayı, psikolojiyi, dini, siyaseti, bilimi ve özellikle dili, hemen hemen Dostoyevski ile tanıdım. Dostoyevski okuyun, okutun. Önemini okumadıkça anlayamazsınız...!!!

09.02.2016

Ne kadar kitap okursam okuyum Suç ve Ceza hep favorim.Adamsın reyizzzz.

TÜM YORUMLARI OKU (12)