Son günlerde basını oldukça meşgul eden olaylardan birisi olan kadına şiddet konusu hepimizin malumu. Aslında böyle bir yazı yazmak aklımın ucundan bile geçmiyordu. Ama beni siz delirttiniz! Magazin sitelerinde, haberlerde, çeşit çeşit yorumlarda okuduklarım kafamı öylesine kurcaladı ki bu yazıyı yazmaya karar verdim. Kadına şiddet, hiç bir şekilde kabul edilmeyen, bizim insanımız yapmaz diyebildiğimiz bir konu değil ne yazık ki. Lafa geldi mi ''kadınlar çiçektir'', ''kadınları el üstünede taşırız'' ''kadın kutsaldır anadır bir kere'' söylemleri. Analığı reddettim! Çiçek olmaktan da pek hazetmiyorum! Peki şimdi ne yapacağız?
Toplumumuzun kadına yakıştırdığı sıfatları reddedince, geriye koca bir hiç kalıyor. Memelerini görmemek için zorla sütyen taktırdığınız ama sonra da sütyeninden tahrik olduğunuz kadınlar ne yapacaklar? Henüz daha çocukken, ''kız gibi ağlama'' dediğiniz, sünnet düğünü adı altında eğlenceler düzenlediğiniz o ''erkek'' çocuklarınız gün geliyor birer katil oluveriyor. Peki bu konuda ne yapacağız? Önce temele ineceğiz. İnsanlık, uzun zamandan beri bu konuda sıkıntılı. Erkekler, en kötü sıfatları kadınlara yükledi. En pis, en aşağılık işlerle adı anılmaya başladı kadınların. Çünkü bu dünyada bir erkek işi, bir de kadın işi vardı. Kadınlar güçsüzdü, kadınlar emek gerektirmeyen, kadınlar hafif işleri yapabilirlerdi yalnızca. Bu düşünce ile erkekler hep ezdi. Ezdikçe egoları daha da kabardı, şişti. Sonra da ta bugünlere kadar geliverdik işte.
Son dönemde oldukça sık karşıma çıkan bazı söylemlerden bahsetmek istiyorum bu yazıda. (Bu konuda fikirleriyle destek veren, maddeleri geliştirmemde yardımcı olan kardeşlerime bir teşekkür de buradan.)