Eve döndüğümüzde hoca arabadan indi ve tek kelime etmeden terk etti bizi. Ahmet Abi, ben ve arkadaşım içeri girince Latife Teyze bize sitemkar gözlerle bakıyordu. Kendi yaşadıklarımızdan dolayı, onun yaşadıklarını da tahmin edebiliyorduk. Ahmet Abi, babaannesinin yanına oturdu, kolye ve yüzükleri zarifçe takmaya başladı yaşlı kadına. Bu sırada arkadaşım da mektubu okumaya çalışıyordu. Osmanlıca yazılmış bu mektubu, kuran kursundan öğrendiği yarım yamalak alfabe bilgisiyle çözmeye çalıştı ama sadece 'çok seviyorum, geri geleceğim, seni koruyacağım' gibi cümleleri anladığını söyledi.
Ne yapacağımızı bilemez halde bekliyorduk ki; Ayşe Teyze çok derin bir nefes aldı. Gözlerini açıp hepimize gülümsedi, tekrar gözlerini kapadı ve son nefesini verdi.
Son ana kadar, doğduğu evde ve koruma altında yaşamıştı. Annesinin ona gitmeden önce evlat sevgisi dolu kalbiyle yaptığı büyü öyle güçlüydü ki, birkaç uyduruk takıdan ve birazcık altından ibaret o büyük 'hazine', ait olduğu kanı taşıyana gidene kadar ölmesini engelliyordu.
Annesi geri döneceğini ve çocuğuna kavuşup, o büyüyü de gömdüğü yerden çıkaracağını düşünmüş olmalıydı. Zavallı kadın çocuğuna hiç kavuşamadı. Ama buna rağmen onu bir şekilde korumayı başardı.
O geceden sonra evdeki olayların sebebini de anladık... Neden o büyülerin bana çok kolay tesir ettiğini, neden evin sürekli sanki kendi başına canlı bir varlıkmış gibi eşyaların yerini değiştirdiğini, vesaire vesaire... Zira bu ev, çok büyük bir büyüye yuva olmuş, yoğun enerjiler barındırıyordu. Ama düşününce, bir annenin yavrusunu koruması için, tüm çektiklerimize değerdi açıkçası. Zaten bir daha o evde tek bir huzursuzluk olmadı. Latife Teyze hala orada tek başına yaşamaya devam ediyor :)
Umarım annene kavuşmuşsundur, Ayşe Teyze...
İlki çok sevildi demek. İkincisini de çekmişler.
kuran kursunda öğrendiği yarım yamalak alfabe bilgisiyle Osmanlıca okumak ve çevirmek. bravo gerçekten zor bir iş zira biz de kuran kursuna gittik. keşke kuran kurslarında sadece okumayı öğrettiklerini araştırsaydın. "çok seviyorum, geri geleceğim, seni koruyacağım" gibi cümleleri Osmanlıcadan çevirmek için üniversite de heba olan gençler bilirim. ayrıca bildiğim kadarıyla arapça ile osmanlıca arasında farklılıklar var yani zaten çok zor olan bir çevirmenlik işini basit alfabe bilgisiyle yaptığını anlatman çok saçma olmuş.
Bence en son sahnede poseidon gelse oscar a aday olur