Felsefi Bakış Açısıyla Zihin Oyunlarını Sevenlere: Tanrı'nın Varlığına Yönelik 7 İlginç Teori

Tanrı'nın varlığı için en ilginç ve kışkırtıcı felsefî sözlerden birini ünlü Alman filozof Nietzsche söyledi: 'Tanrı Öldü'. Nietzsche 'Tanrı öldü', dedi demesine ancak Tanrı'nın varlığı ya da yokluğu ile ilgili tartışmalar bitmiş değil. 

Bu sebeple aralarında kimi felsefeciler ve bilim insanlarının da bulunduğu insanlar tarafından ortaya atılan ilginç zihin egzersizleri varlığını sürdürmeye devam ediyor.

Bu zihin egzersizlerine/argümanlara geçmeden önce şu notu düşmekte fayda görüyorum: Bu argümanların hiçbiri ne kutsal kitaplarla/dinlerle ilgilidir ne de bilimsel gerçeklerdir. Dolayısıyla bunları ne dinî ne de bilimsel açıdan kesin birer gerçekmiş gibi değerlendirmeyin lütfen. Sadece beyninizi besleyecek zihin oyunları olarak düşünmek çok daha yararlı olacaktır.

1. Tamamen mükemmel bir varlık kavramının olması, Tanrı'nın varolması demektir.

Bu argüman klasik ontolojik ya da 'a priori' bir argümandır. Zihnimizde tamamen mükemmel bir varlık kavramına sahip olduğumuza göre, böyle bir varlığın gerçekte de olması gerekir. Çünkü bu durum sadece zihnimizde olsaydı, bu o mükemmelliğe aykırı olacaktı. 

Tanrı bu mükemmellik kavramına en uygun varlık olduğuna göre, onun olması gerekir. Bu görüş, özellikle Orta Çağ'da savunulmaktaydı.

2. Evrenin var olmasının bir ilk nedeni olmalı.

Filozoflar buna 'Birinci Neden Sorunu' veya 'Kozmolojik Argüman' demektedirler. Bu akıl yürütme zincirinin Platon, Aristoteles ve Aziz Thomas Aquinas gibi savunucuları bulunmaktadır. Bu argüman her olayın bir nedene sahip olması gerektiği varsayımına dayanılarak ortaya konulmuştur. 

Fakat nedenlerin geriye gidişinin sona ermediğini varsayarsak, bu sefer de sonsuz sayıda neden olması gerekirdi. Dolayısıyla böyle bir olaylar serisinden ziyade, her şeyin ilk sebebi olacak, 'koşulsuz' bir neden ya da 'aşkın' bir varlık olması gerekmektedir bu görüşe göre.

İşte bu neden de 'Tanrı'dır...

3. Varlıkların ve durumların ortaya çıkması için yeter sebep ilkesi bulunmalıdır.

'Neden ve nasıl oluyor da hiçlikten başka şeyler var?' 'Kozmolojik argüman' ya da 'yeter sebep' ilkesi olarak bilenen argüman, bu soru üzerinde durur ve ilk neden argümanından bir nebze farklıdır.

Dâhi Alman filozof Leibniz'e göre, varlıkların var olabilmesi için belirli bir yeter sebep ilkesi bulunmalıdır. Bu ilke olmadan herhangi bir varlık ya da durum ortaya çıkamaz. 

Evrenin herhangi bir sebep yokken ortaya çıkması bu açıdan mümkün değildir. Ancak Tanrı gibi aşkın bir varlık, herhangi bir sebebe ihtiyaç duymadan var olabilir.

4. Evren bir güç tarafından tasarlanmış olmak zorundadır.

Tasarım Argümanı ya da teleolojik argüman, mutlaka tasarlanmış olması gereken bir evrende yaşadığımız görüşünü öne sürmektedir. Bu görüşe göre evrendeki her şey bir düzen içinde var olmaktadır ve bir amaçlılık sergilemektedir. 

Böylesi kusursuz işleyen bir düzenliliğin bir tasarımcısı olması gerekmektedir. Bu açıdan en sık verilen örnek ise şudur: Kusursuz işleyen bir İsviçre saatinin bile bir tasarımcısı bulunmaktadır. Sonsuz bir evrendeki bu muhteşem düzenin bir tasarımcısı olmaması mümkün müdür? 

Bu görüş özellike Darwin öncesi dönemde çok yaygın biçimde kabul görüyordu; günümüzde de 'akıllı tasarım' ismiyle varlığını sürdürmektedir.

5. "Bilinç" maddî olmayan varlıklar olduğunu ispat eder.

Bilincimizin olduğunun farkındayız fakat onun niteliği hakkında henüz yeterli bilgiye sahip değiliz. Bilincin materyal bir gerçekliği olmamasına rağmen varolduğu görüşü, maddî olmayan varlıkların da varolabileceğinin bir ispatı olarak görülüyor. 

Böylece maddi dünya ve manevi dünya olarak adlandırılabilecek dualist bir yapının olduğu öne sürülüyor bu argümanda.  

Tanrı ve diğer tüm maddî olmayan tüm varlıklar, böyle bir manevî alanda var oluyorlar.

6. Bilgisayar simülasyonunda yaşıyoruz.

Son dönemde öne çıkan teorilerden biri, tıpkı Matrix'teki gibi bir bilgisayar simülasyonunda var olduğumuz yönünde. 

Üstün bir güç ya da güçler tarafından oluşturulan böylesi bir simülasyon evreninde yaşıyorsak, bu evreni oluşturanı ya da oluşturanları da Tanrı veya insanüstü varlıklar olarak kabul etmek gerekecektir.

7. Dünya'daki hayatın kaynağı uzaylılardır.

Bu argüman, evrendeki yaşamı açıklamasa da Dünya'daki hayata dair bir açıklama getirmektedir. 

Bu görüşe göre yüksek bir medeniyet düzeyine ulaşmış uzaylılar yaşamın gelişmesine uygun diğer gezegenlerde yaşamın başlamasını sağlayacak uygulamalar gerçekleştiriyorlar.

Tabii, bu varlıklara Tanrı demek mümkün olmasa bile, insanüstü varlıklar olarak adlandırılabilirler.

Popüler İçerikler

Öğretmen Olmak İçin Şartlar Değişiyor: Öğretmenler Artık Üniversiteden Sonra Atanamayacak!
Araştırma: Türkiye'de En Çok Hangi Yemekler Sipariş Ediliyor?
Dilber Yine Yürek Hoplattı: Yeni Pavyon Dansı Geldi!
YORUMLAR
Pasif Kullanıcı
09.05.2017

Doğanın bir hatası sonucu oluştuk ve doğanın yaptığı hatanın bedelini biz doğaya ödetiyoruz. Eğer üremeyi durdurursak, Tanrı'nın kıyametini kendimiz getirmiş oluruz. Son insan son nefesini verdiğinde kıyamet kopmuş olur. Tanrı insansız bir dünyada sınav, amaç ve gaye gözetmez. Böylece kıyamet kopar. İnançlı olan çoğunluk için bu bir fırsattır. Yani sonsuz yaşam cennette sonsuz hayatı yaşamak varken bu dünyada 80 yıl yaşayarak neden insana eziyet ediliyor. Sonsuz yaşam cennete gitmeye karşı, üremeye devam eden her bir insan inanç ( din ) samimiyetinden uzaktır. Tanrı'yı bile kandırabileceğini düşünmektedir, hem de bilinçsizce. Aykırı olan, inanmayan, inanan ve inanmaya meğilli olan, doğrusu tüm insanlık olarak yaşamın şifresini ürememekle çözebiliyorken, neden bunu devam ettiriyoruz? Ama şunu söylemeliyim; Bir şeyler yanlış burada savaş, hastalık, ölüm, açlık, suç, terör, tacizlik, tecavüz böyle sonuçlar ilahi bir varlığa ait olamaz.

Pasif Kullanıcı
09.05.2017

Tanrının insanlığın yaşamında etkin güç olmayı durdurduğudur.

09.05.2017

Tanrının varlığı ve yokluğu, evrenin sırları, din tartışılamaz bir şeymiş gibi göstermeye çalışılarak oluşturulan korkakça ve saldırgan tabulara rağmen bu içeriği yayınladığınız için teşekkür ederim.

TÜM YORUMLARI OKU (77)