Oyun denilince aklınıza ne geliyor?
Tavla oynanan bir kahve, dans edilen bir düğün, ışıklar altında bir tiyatro sahnesi veya rengarenk bir telefon ekranı? Hepsi aslında bir kurgu içinde oyun oynadığımız alanlar değil mi?
1986 yılında din bilimcisi rahip James P. Carse, oldukça ilginç bir isimle kitap yayınladı. Kitap hayatı oyun olarak kodlamak ile ilgiliydi ve adı da bir rahip için belki de o dönemde ciddiyetten uzak denilebilecek bir konseptteydi:
Sonlu ve Sonsuz Oyunlar: Hayatı bir oyun ve fırsatlar olarak görme: “Finite and Infinite games a vision of life as play and possibility.”
Carse’ye göre hayattaki bildiğimiz oyunlar sonlu ve sonsuz olarak ikiye ayrılır.
Sonlu oyunlaştırmanın bir başlangıcı, ortası ve sonu vardır. Büyük bir zafer ve kazanma ile tamamlanır, biter. Üst seviyeler ve rozet sistematiği vardır.
Fakat sonsuz oyunlaştırma sonsuza dek devam edecek şekilde kurgulanmaktadır. Sonsuz oyunlaştırmada bir final veya büyük bir kazanma yoktur. Seviyeler sürekli devam etmektedir ve ileriye doğru devam eden bir süreç içindesinizdir. Rekabet süreklilikle birlikte devam etmektedir. Sonsuz oyunlaştırmada hedef; oyunlaştırma kurgusu içerisindeki bireyleri sürekli olarak motive etmekte ve gelişmeye yönlendirmektedir.
Sonlu oyunlarda kazanmak, sonsuz oyunlarda ise oyunu devam ettirmek önemlidir.