Atatürk Havalimanı'nda dün gece saatlerinde yaşanan patlama sonrası yine canımızdan can gitti, yine tüm gündemimiz ve ilgi odağımız teröre döndü.
Biz bütün gücümüzü ve enerjimizi terör sorunuyla uğraşarak harcarken, terörden başka bir şey konuşamazken, bilim dünyası bizim 100 yıl önümüzden gitmeye devam etti ve yine oldukça görkemli keşiflere imza atarak gelecek nesiller için daha yaşanabilir bir dünya bırakmak adına önemli adımlar attı.
Gelin bir de son zamanlarda bilim dünyasına damga vuran 12 önemli gelişmeye göz atalım ve aradaki 12 farkı bulalım.
Hollandalı bilim insanları tarafından yapılan bir deneyde, Mars toprağına benzer bir toprakta yetiştirilen dört sebze ve tahılın yenilmesinin güvenli olduğu tespit edildi.
Araştırmalar sonucunda, Mars toprağına benzer toprakta yetişen turp, bezelye, çavdar ve domatesin tehlikeli düzeyde ağır metaller içermediğini görüldü.
Doğal dil araştırması, biyoloji, tasarım ve mühendisliği bir arada kullanılarak, dil aracılığıyla bitki-insan iletişimi sağlayan ilk arayüz oluşturuldu.
Projenin işleyişi şöyle: Bitkiden gelen kimyasal ve elektriksel sinyaller ve çevresi hakkındaki bilgiler inceleniyor, bu sinyaller dilbilimsel girdi ile birleştirilerek bitkiden bir cevap almak için kullanılıyor. Sonuçta oluşan cevaplar, girilen verilerin dil ağaçları ve açıklamalar ile şekillenmiş dönüşümleri oluyor.
Florence Projesi gelecekte yapılacak çevresel araştırma, biyolojik sensör ve gen ifadesi uygulamalarının yanı sıra dijital ve doğal dünyalarımızı birleştirecek yeni fırsatlar için bir temel oluşturuyor.
150 bilim insanının Harvard Üniversitesi’nde gerçekleştirdiği “Sentetik İnsan Geni” hakkındaki gizli toplantının ilk notları Science dergisinde yayınlandı. Buna göre bilim dünyası, DNA’yı oluşturan dört bazı temsil eden A, C, G ve T harflerinin değiştirilerek sentetik bir gen oluşturulabileceğini tartışıyor.
Uzmanlara göre bu gelişmeyle kansere dayanıklı hücreler üretilebilir veya nakil edilebilecek organlar yapılabilir. Hatta insana süper zeki, süper becerikli ya da süper güzel özelliği verecek DNA kodlarının embriyoya yerleştirilmesiyle “Süper insan” yaratılabilir.
Uzaya gönderilen roketlerin tekrar kullanılabilmesi için dünyaya geri indirilmesini sağlamaya çalışan SpaceX, karadan sonra okyanusa da ilk başarılı inişi gerçekleştirdi.
10 veya 20 kullanımlık olduğu belirtilen bir Falcon 9 roketinin maliyetinin 60 milyon doları bulduğu ve 200-300 bin dolarlık yakıt harcadığı kaydedildi. Eğer roketleri geri döndürememeye devam etseydik, yalnızca 200-300 bin dolarlık yakıt masrafı yerine her seferinde sıfırdan 60 milyon dolarlık roket üretecektik.
Sadece güneş enerjisinden güç alan ve bu zamana kadar birçok uçuşu başarıyla tamamlayan Solar Impulse 2, önemli bir kilometre taşını daha geride bıraktı ve Büyük Okyanus'tan sonra Atlantik Okyanusu'nu da geçmeyi başardı.
Solar Impulse 2, hala devam ettiği dünya turunu tamamlayabilirse dünyanın çevresini sadece güneş enerjisi kullanarak kateden ilk uçak ünvanını da kazanacak.
Birkaç yıl önce 250 ton karbondioksit, yer altındaki bazalt yataklarına enjekte edilmişti. Enjekte edilen bu karbondioksit gazlarının son durumunu inceleyen bilim insanları, karbondioksitin %95'i katılaşmış bazalta dönüştüğü gözlemlendi.
Küresel ısınmanın en önemli faktörlerinden biri olan karbondioksitin kayalar içerisine hapsedilmesi, gelecek nesiller için doğa ve atmosfer konusunda oldukça olumlu sonuçlar doğurabilir.
Açıklamada bulunan gezegenlerden yaklaşık 550'nin küçük ve Dünya gibi kayalık olduğu belirtildi. Bulunan gezegenlerden 9'unun ise yaşanabilir bölge olduğu kaydedildi.
San Francisco’daki Gladstone Enstitüsü Hücre Biyolojisi ve Tıp Merkezi’nden uzmanlar ve Çinli araştırmacılar, genetik mühendisliğine gerek kalmadan hücreleri yeniden programlayan bir kimyasal kokteyl geliştirdi.
Gladstone Enstitüsü’nden bir ekip, cilt hücrelerini kalp hücrelerine dönüştürebilen dokuz tane kimyasal bileşik keşfetti ve fare kalbine nakledilen cilt hücrelerini sağlıklı kalp kası hücrelerine dönüştürmeyi başardı.
Bir başka ekip ise benzer bir kimyasal süreci kullanarak cilt hücrelerini sinir hücrelerine dönüştürmeyi başardı. Amaç, bazı hastalıklar nedeniyle hasar gören beyni yeni hücrelerle onarmak.
Amazon CEO'su Jeff Bezos'un uzay uçuşları üzerine çalışan firması Blue Origin, bu konuda oldukça başarılı geçen deneme uçuşları yaptı. Her şey yolunda giderse, Bezos 2018'de uzay uçaklarının insanlı uçuşlara başlayacağı konusunda hayli emin ve heyecanlı beyanlarda bulunuyor.
ABD’nin başkenti Washinton’da Local Motors şirketi tarafından 3D yazıcı ile üretilen şoförsüz otobüs Olli kullanılmaya başlandı. Olli, elektrikle çalışıyor ve 12 kişinin yolculuk yapabileceği kapasiteye sahip. Şoförü olmayan akıllı otobüs, sahip olduğu 30 sensör ile güvenli bir seyahat sağlıyor.
Bir akıllı telefon uygulamasıyla konumlarını belirten yolcuları bulundukları yerden alıp istediklere yere götüren Olli, gittiği güzergah ve turistik mekanlar hakkında sorulan soruları yanıtlayabilecek yapay zekaya da sahip.
Yapay zekanın yazarlığını yaptığı ve Konpyuta ga shosetsu wo kaku hi (Bir Bilgisayar Roman Yazdığı Zaman) adlı eser, 3. Nikkei Hoshi Shinichi Edebiyat Ödülleri’nde birinciliği kazanmasa da ödüle yaklaştı.
İngiliz QuantuMDx firması, verem, kanser gibi ölümcül hastalıkları 20 dakikada tespit edebilen, yalnızca cep telefonu büyüklüğünde olan bir cihaz geliştirdi. Q-Poc adı verilen cep laboratuvarı, normal laboratuvarların aksine hastalıklar için protein örneklerine değil, patojen DNA’larına bakıyor.
Bu cihaz tıp dünyasında bir devrim niteliğinde. Özellikle hastanelere ve büyük laboratuvarlara erişimi olmayan yoksul bölgeler için çok büyük bir gelişme olacak olan Q-Poc, gelişmiş ülkelerde de iş gücünün çok daha verimli kullanılmasını sağlayacak.
Ne diyelim, umarız bir gün biz de terör olaylarından çok bilimsel gelişmelerimizi okumaya, aktarmaya başlarız.
İlk kez kendi yaşadığım ülkeden bu kadar fazla nefret ediyorum. İnsanların geri kafalılığından, zihniyetlerinin bel alti calişmasindan, terörden, bir bok bilmeyen siyasetçilerden, her gün gelen şehit haberlerinden, tecavüz, taciz, kadin şiddeti haberlerinden, saçma televizyon programlarina vergi ödemekten, iğrenç bir sisteme kazandırılmaya çalışılmaktan, iyi projelerin red edilmesinden (bknz TÜBİTAK) gerçekten sıkıldım. Gerçekten bıktım. Bu ülke böyle değildi. Olmamalıydı da.
bizde de makata su kaçsa oruç bozulur mu kafalar da soru işareti
eğer ülke atatürkün inklaplarının gerektiği gibi yaşasa yönetilse şuan süper güçtük fakat bazı kişiler özellikle iktidar hala osmanlı hayranı ve dini ön plana sürüyor en açık kanıtı ise tübitağın bir selam bizden olsun projesini kabul edip mars projesini vb.projeleri işeyaramaz görmesidir.açılan teknik liseleriyle ülkeye bilim adamı değil işçi kazandırıyorlar.Benim tanıdığım tüm akpliler,hacılar,sakallılar atatürke küfür ediyor dinsiz diyor ve batı için çalışıyor diyorlar.ne yazık ki milletimiz bilim insanlarımıza önem vermiyor.