Ayşın Akı Yazio: Rodney William Whitaker’a Bakış

Trevanian ismi büyük olasılıkla bir şey çağrıştırmayacak; çünkü bir zamanlar çok popüler olan büyük ölçüde unutulmuş bir Amerikalı yazar. 

Casusluk ve macera romanlarını Trevanian adıyla yazan Rodney William Whitaker, Nicholas Seare, Benat LeCagot ve Eduard Morin gibi takma isimlerle değişik eserler kaleme aldı. 

Türkçeye çevrilen en bilinen kitapları; Katya'nın Yazı, Şibumi, Hesaplaşma, Yirminci Mil  

Akademisyen kimliğiyle yazdığı makale ve kitapları dışında gerçek adıyla yayınladığı tek kitabı The’dır.

Trevanian adıyla ve diğer takma isimleri ile yazdıkları arasında önemli farklılıklar vardır. Her takma adına yaşam öyküsü ve görünüş de kazandırdığı bilinmektedir.

Whitaker diğer kimliklerle yazdığı kitaplarla acaba içinde bulunduğu hayattan, şartlardan bir kaçış bir kanal yaratarak başkalaşmaya kapılar mı açıyordu? Tıpkı günümüzde bizlerin kendimiz için farklı isimler oluşturarak başkalarını takip etmek ya da yaşayamadıklarımızı yaşarmışçasına göstermek üzere kurgular oluşturduğumuz gibi…  

Trevanian’ın ‘The Main’ kitabına göz atalım istiyorum: Türkçeye ‘Kasaba’ olarak kötü bir tercüme ile çevrilen kitap hak ettiği ilgiyi görememiştir. Yayınlandığı dönemde Amerika dışında inanılamaz satış rakamlarına ulaşan The Main, bir Fransız eleştirmen tarafından; Simenon tarafından yaratılan ve Balzac tarafından anlatılan bir masal, olarak nitelendirilmiştir.

1960’lı yılların başlarında Kanada’da kozmopolit bir kasaba olan Main’de geçer hikâye.

Bir polis teğmeni olan karakter; yenliklere kapalı, inatçı, kendi kurallarını uygulamaya yatkın. 50’li yaşlarındaki Claude Lapointe, çok iyi tanıdığı ve tanındığı kasabada teşkilatında da problem yaratmaktan çekinmeyen biri. Kasabadaki St-Laurent bulvarı şehri ikiye ayırır; doğu tarafında Fransızca konuşan işçi sınıfı batı tarafında ise İngilizce konuşan göçmenler, uygunsuzlar… Claude Lapointe kasabanın sahibi olduğu inancıyla insanların hapse girip girmeyeceğine, sokaklarda dolaşma hakkına sahip olup olmadığına karar verme yetkisiyle hareket etmektedir. 

Lapointe, elindeki esasında sınırlı olan yetki mekanizmasıyla yarı tanrılığa soyunarak karanlık, intikamcı davranışları insanları kendi kurallarına göre oynamaya zorluyor. Saint-Laurent bulvarındaki Antonio Verdini cinayeti, Lapointe'nin kariyerinde çözmesi gereken son meydan okuma eylemidir. Ama saf güç ve sindirme, teğmeni hiçbir yere götürmez. 

Main kasabası, ahlaki sertifikaların çöküşü için sözde dini bir alegoridir. İntikamcı, yarı tanrı Lapointe belki yenilgiye uğramaz gibi gözükse de katı kurallarının üstesinden gelemediği karmaşıklıkla kenara bırakılır. İnsanların ileride ihtiyaç duyacağı yaptırımların bileşkesi Lapointe değildi. Yaşamın, geleceğin kaotik doğası St. Laurent bulvarında temsil edilmekteydi. İyi ile kötü, kuralla kuralsızlık, yeni ile eski, dinsel ve dilsel farklılıklar burada harmanlanmıştı. 

Romanda, kilise ve Maurice Duplessis gibi oportünist politikacılar kaynaklarını çıkarları doğrultusunda birkaç dolar için satmıyorlar mı?  

Günümüzden 44 yıl önce yayınlanan roman, yaşamakta olduğumuz toplumsal çarpıklıklara inanılmaz benzerlikler göstermekte. Dinsel baskılar, ben yaparım olurlar, kendi kurallarını yargıya rağmen uygulama eğilimleri. Gücü elinde tutanların ezici, yok edici baskıları… Toplumun bir bölümünü ötekileştirerek, çıkar ilişkisinde olduklarını ötekilerin üzerine yaptırım ya da rahatsız etme mekanizmaları olarak salmaları. 

Trevanian bilinmeyebilir, hatırlanmayabilir ancak çalışmaları garip bir şekilde ölümsüzdür.

Popüler İçerikler

Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt
Tolunay Kafkas, "El Sıkmama" Olayına Müdahil Oldu: Hedefinde Volkan Demirel Var
Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman
YORUMLAR
22.09.2020

Efsane iyi bir yazar! Ben kitaplarına aşığım. Okumayanlar için şans verilmesi gereken bir ustadır💕

Pasif Kullanıcı
23.09.2020

Ne unutulmuş yazarı ya ne diyorsun sen köşe yazarı?? bütün kitaplarını okudum, fanları var her ülkede muhteşem bir entellektuel nerede yaşıyorsun sen hayırdır

Şibumi'nin sonu yıllardır aklımdan çıkmadı.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ