Atlar, hiç kuşkusuz gezegenimizdeki en güzel, en asil canlılardan. Özellikle de yaban hayatı içinde rüzgârda savrulan yeleleriyle özgürce koşan, şaha kalktığında tüm heybetiyle göz kamaştıran bir atı gördüğümüzde etkilenmememiz mümkün değil.
Fotoğraf sanatçısı Carina Maiwald da böyle düşünüyor. Hatta bundan öte hayatın ve özgürlüğün anlamını atlarda ve fotoğraflarda buluyor.
Gelin, büyük çoğunluğu atların doğal hayatını yansıtan bu fotoğraflara sanatçının kendi anlam ve özgürlük arayışına dair söyledikleriyle beraber bakalım...
genlerimize mi islemis nedir, guzel at gorunce derinden bir kipirdanma, heyecan oluyor.
Asil biri olduğumu söylediklerinde #34 böyle oluyorum -.-
12-13 yaşlarında köyde ata binip otlatmaya gitmek üzere yola çıktım. Evden yeni ayrılmıştım, birden yolun kenarındaki çitin öbür tarafına, yoldan daha aşağıda olan yere yüzüstü düştüm. Yaklaşık 1 dakika nefes alamadım ve o kadar kızmıştım ki, kalktığımda bu atı kesin dövecektim. Sonunda nefes almaya başladım ve yavaş yavaş kalktığımda atı yanı başımda beni beklerken buldum. Birden bütün sinirim kayboldu ve o ata karşı sevgim daha fazla arttı. Sonraki zamanlarda da çok düştüm attan, hiç birinde bir şey olmadı. Sadece bir kere eşeğe bindim ve üstünden attı beni, bir kaç gün kendime gelememiştim. Netice, attan düşen ölmemiş, eşekten düşen ölmüş!