Zekâ mı, akıl mı gibi. Zekâ daha çok matematiksel bir tanım gibi dururken, akıl tanımına ahlaki bir boyut ekleniyor. Bu durumda akıllı cihazlar tanımı yerine zeki cihazlar mı demeliyiz… Bir de işin aptallık boyutu var: “yüzde 60’ı…” yargısı her ortamda kullanılmaya devam ettiğini sıkça duyarsınız. Hele seçim sathına girelim daha çok duyacağız.
Bir de Temel’in yaklaşımı var: Aptallığı mı istersin, güzelliği mi? Temel, “tabii ki aptallık” der. Niye? Çünkü güzellik geçicidir…
Yapay zekâ, artırılmış gerçeklik ve beyin ile ilgili nöroteknolojik adımlarla birlikte bütün zekâ kuramları “geçici” listesine itildi. Yeni bir yüzyıla giriyoruz ve buna en uyan tanım “Artırılmış Çağ” oldu. En çok Z ve Alfa Kuşakları olmak üzere hepimiz yeni bir çağı yeni tanımlamalarla karşılamalıyız. Aksi takdirde sadece insanın zekâsı değil, kendisi de “geçici” ve “atık” olarak yokluğa mahkum edilecektir.
Malum, son 30 yılda IQ ölçümünün yanına EQ’yu da ekledik ve başarı ve verimlilikte EQ’nun da önemli olduğu vurgulanıp durdu. Gardner’in çoklu zekâ kuramına göre, yenileri de listeye eklenebilir. Şimdi, teknik tanımdan çıkıp, hayatın içinden örneklerle konuya yorum yaklaşayım:
Dünyanın farklı ülkelerinde binlerce kişi üzerinde yapılan bir araştırmada; kişilerin yüzde 37’si çevrelerini değerlendirirken en önemli duyularının “görmek” olduğunu söylüyor. Yüzde 23 oranındaki kişi de “koku”nun hayati önem taşıdığını vurguluyor. Ayrıca diğer duyularımızdan dokunma, tatma, duyma bir ürünü tercih etmede, kabul etmede öncelikle olduğunu belirtiyor. Peki, zekâ nerede?
Aynı araştırma yöntemi Polonya’da süt markaları arasındaki tercihte kullanılmış. Temel, gerekli, seksi olmayan ve günlük bir ihtiyaç maddesi sütün araştırmada tercih edilmesi doğru olmuş. Marka tercihinde ortaya çıkan sonuçlar şöyle: Yüzde 54,6 tat, yüzde 41,1 dokunma ve görme, yüzde 31,5’i duyma, yüzde 10,7’si de kokunun öncelikli tercih sebebi olarak gösterilmiş. Yani araştırma, zeki olan şu markayı, aptal olan bu markayı tercih ediyor demiyor. İnsan duygularıyla karar veriyor.
Belli bir kumaşı gören, belli bir ses kalitesini duyan, belli bir parfümü koklayan biri yorumuyla doğru tahminde bulunabilir: 'Bu eşimin pardösüsünün sesi, bu sevgilimin parfümü o odaya girdi' gibi. İnsanlar açısından güçlü olan bu özellik, yapay zekâyı nasıl yönlendirebilir?
Muhtemel ki beş ile on yıl sonra, arama motorları sadece kelime ve bağlantı kombinasyonları aramak yerine, gerçekten de algılamaya; internet ağında ve kitaplarda milyarlarca sayfayı anlamak için okumaya dayanacak. Senin hiç aklına gelmediği bir anda Google asistanı seni uyaracak: 'Bak, bir ay önce bana akademik ortamlarda tartışılan şu hapların kan-beyin bariyerini geçmediği hakkında endişelerini dile getirmiştin. Sadece 13 saniye önce buna yepyeni bir yaklaşım getiren ve bu hapları almanın yeni bir yolunu gösteren yeni bir araştırma ortaya çıktı. Sana bunu özetlememe izin ver.' Veya “Bugün yine 125 gram fazla gıda ve sıvı aldın, obezite diyeti konusunda 11 saniye önce, yeni bir bilimsel makale yayınlandı, diyeti denemek ister misin?”
Bu iyi bir şey gibi kabul edebilir. Fakat biraz daha karmaşık durumlar var. Biri yoksulluk diğeri zenginlik içinde iki komşunuz var. Makine bunu nasıl yorumlayabilir. Yoksulluğu algılayabilir mi? Malum pek çok kişi yoksulluk, acı, korku filmlerini sever ama gerçek hayatta böyle şartlarla karşılaşmak, bunu yaşamak istemez. Yapay zekânın tercihi ne olurdu?
Ya yapay zekâ ve makine öğreniminde bu aşamaya geçilirse, insanoğlu bu gelişmeye nasıl bir cevap verecek?
Bir dönüm noktasındayız ve hiçbir dergi kapağında veya sayfalarında “beynin son çırpınışı” başlığını atılmasına izin vermemeliyiz!
IQ, EQ, LQ, TQ…. Sonu yok… Bana göre, üç çeşit zekâ var, siz de konumunuzu ona göre belirleyin:
Akıllılar yani çalışanlar: Bedenen veya aklen hiç fark etmez her türlü işi yapanlar. Boş duramayan, sorumluluk sahibi olanlar…
Yetenekliler yani üretenler: İster sanat üretsin ister mobilya ister yazılım veya bahçesinde domates, balkonunda çiçek üretsin, isterse evinde sabunluk yapsın… Fikren ve bedenen toplum için hiç bir takdir beklemeksizin hiç durmadan sürekli üretenler.
Asalaklar: Tarife gerek yok, bildiğiniz asalak, tufeyli…
Makine zekâsı mı insan zekâsı mı? Durun, makinelerin kontağını kapatmadan bir seçeneğimiz olduğunu da söyleyeyim.
Yalnızca insanların yapabildiği bir şey var: Hayal kurmak!.. O yüzden hayallerimiz hep büyük olsun…
Facebook
LinkedIn
Instagram
Bin karakterden fazla yorum yapabilirdim ama teknolojiniz buna izin vermiyor.
İçi dolu uzun bir yazı okudum rahmetli Benjamin Franklin dayimiz "zekanın sınırı yoktur" demişti.
Evet insanlık tarihi 10 bin yılda göstermiş olduğu değişimin daha fazlasını 21.yuzyilda göstermiştir. Şöyle ki; 100 yıl önce hayatımız da akıllı telefonlar yoktu, internet, televizyon,radyo,elektrik bile şu son 100 yılda ki değişimi algılayabilmek bile başlı başına bir zeka gerektirir. Bugün rahmetli nicola Tesla hayatta olsaydı muhtemelen internetin nasıl muazzam bir şey olduğunu belki algilayabilirdi ama yine de kesinlikle Polonya'da ki sevgilisi ile görüntülü gorusseydi bunun bir sihir olduğu kanaatine varırdi. Herkes önümüzdeki yüzyılda muazzam ötesi icatlar gelişmeler yeni teknolojiler ile hayatların fevkalade kolaylasacagini merakla bekleye bilir. Ancak benim öngörüm önümüzdeki yüzyılda (nükleer bir savaş olmazsa ki zor görünüyor) Elon Musk gibi sarlatanlarin Mars'a koloni kurma gibi ütopik kurgulardan uzak