Zuhal Mansfield Yazio: Akıllı Şehir Arayışımız!

“Akıllı” kelimesini her yere yerleştirmeye başladık… Akıllı telefonlar, akıllı cihazlar, akıllı yönetimler veya akıllı şehirler gibi. 

Derler ki insan kendinde olmayanı arar. Biz de akıllı bir şey arıyoruz. 

Suudi Arabistan’ın kraldan daha çok önde olan oğlu Muhammed Bin Salman, yine ses getirecek bir proje ile kendinden ve ülkesinden bahsediyor. Neom City veya The Line adıyla yapılacak bir şehir projesi herkesin ilgisini çekti.

Mısır ve Ürdün sınırlarına yakın bir noktada, Kızıldeniz’den çöl içlerine doğru çizilen bir hat üzerinde 170 kilometrelik bir proje.

Sadece 200 metre genişliğindeki bu yeni akıllı ve sıfır karbon şehrinin pek çok özelliği var. Yatay bir gökdelen diyen de var, çizgi şehir diyen de…

Proje bitene kadar muhtemel ki bazı değişiklikler de olacak ama kendinden bahsetmeyi uzun yıllar başaracak nitelikte özellikleri olduğunu kabul edelim.

Yeni şehir modası yeni bir şey değil. Aklıma, iki yıl önce yazdığım “Scooter Devrimi, Şehir Ulaşımına Çözüm Olur mu?” makalem aklıma geldi. Dünyanın her yerinde bu skooter yani mikromobilite arayışının farklı yansımaları var. 

Mikromobilite uygulamasıyla kullanıcıların bilgileri ve konumları anlık paylaşılıyor. Şehirlinin hareketi, yaşam biçimi, tüketimi ve yoğunluğu şehirler yeniden yapılanırken en çok başvurulacak verilerin başında yer alacak. 

Markalar, hizmet üretenler, iletişim ve lojistik açısından pek çok şey değişmek zorunda kalacak. Ya bunu bu tür araçlarla uzun soluklu şehirleri değiştireceksiniz ya da sıfırdan yapacaksınız…

Önceki ay Mısır gezisinde de dikkatimizi çekmişti. Dünyanın en eski, kaotik ve egzotik şehirlerinden şehirlerinden biri olan Kahire yakınlarına da Yeni Kahire kuruluyor. 

Diyeceksiniz ki “kardeşleri Dubai ve Katar yapıyor, onlar da özenmiştir!”. Haklı olabilirsiniz ama bu kadar da basit değil. 

Niye yeni şehirler kuruluyor?

Dünyanın her yerinde benzer projeler var: Kazakistan, malum başkentini Almatı’dan neredeyse Sibirya steplerindeki Astana kasabasına taşıdı. Şimdi adını Nursultan koydu. Oradaki amaç ülkenin kuzey batısını geliştirmek ve ülkenin her kesimine daha yakın olan bir başkent bina etmekti. Bence asıl amaç, yeni yönetimin başkentine de imza atmasıydı.

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda da bir Anadolu kasabası olan Ankara başkent seçilmişti.

Günümüzün seçimlerinde her ülke için farklı bir gerekçe söz konusu olabilir. Mesela Honduras, uluslararası serbest bölge niteliğinde ve uluslararası kuruluş ve çok uluslu şirketlerin inisiyatif alabileceği, özgür, girişimci, çevreci bir şehri duyurmuştu. Pek çok küresel şirket de destek vaat etmişti. Burada amaç Amerika’ya göçü önleyecek ve ülkeye sermaye çekecek, istihdam oluşturacak bir projeye sahip olmaktı. Ama iktidar değişimiyle proje unutulup gitti. 

Güney Kore, farklı bir gerekçeyle Songdo adıyla yeni bir şehir projesi için adım attı. Songdo, hem önemli bir alanı ıslah edecek, hem de akıllı bir şehir yapacaktı. Eğer ülke olarak teknolojide bir iddianız varsa, bunu farklı bir şekilde temsil de etmelisiniz. 

Tarihte de benzer projeler olmuştu. En dikkat çekeni de St. Petersburg’dur. Sen Petersburg, günümüzün de en iyi şehir projelerinden biri olduğu kabul ediliyor. 

Şehirler de bireyler ve şirketler gibi kendi markalarını arıyorlar. Eskinin anlamlı izleri de onları teşvik ediyor. St. Petersburg müzesiyle, Paris Eyfel kulesiyle, Londra ekonomik canlılığı ile , Barcelona müzeleriyle yeni bir yarışın içinde. Artık ülkeler yarışmıyor şehirler yarışıyor. Malum Paris algısı, Fransa’dan önce gelir. Londra algısı İngiltere’den, İstanbul algısı da Türkiye’den…

Bizde de öyle değil mi? Her şehrin gastronomi festivali yapma sevdası, her valinin, her belediye başkanının yurtdışı fuarlarda şehrini tanıtma yarışı, dev bütçeler harcaması, ürünlerine coğrafi işaret almasının arkasında yine bu yarış var. Ne kadar doğru bir strateji ve ne kadar başarılı olduğu tartışmalı da olsa…

Seçim yaklaştıkça da ülke içinde şehirlerin ve yerel yöneticilerin bu yarışını daha çok göreceğiz. 

Aslında belediye başkanları için bu yarış oldukça anlamlı. Malum Türkiye’de de önümüzde bir cumhurbaşkanlığı seçimi var ve potansiyel adaylar arasında iki üç belediye başkanına parti başkanlarından fazla şans tanınıyor. 

Halbuki dünyadaki trend yeniden seçilmek, bir üst makama sıçramak değil… Yeni şehir anlayışında en güçlü itici güç; insanların yeni bir ortam arayışıdır. Trafiksiz, sakin, huzurlu, insanlarla rahat kaynaşabileceği bir ortam. İşe geliş ve gidişlerinde ömrü trafikte  geçmeyeceği, temel yaşam için ihtiyaç duyduğu hava, su, toprak ile bağının kopmaması. Doğal yaşam alanlarına erişebileceği bir ortam… 

İşte Neom başta olmak üzere dünyada kurulan bütün şehirlerin kuruluşunun temelinde insanca yaşam, doğal yaşama saygı, huzurlu ortam, çevreci ve sürdürülebilir bir devinim yer almaktadır. Bu nitelikleriyle hem farkındalık oluşturulacak, hem de marka itibarını yönetmek için bir fırsat oluşturulacaktır. 

Her ağustos az da olsa tatil yapma imkanı buluyorum. Bu sakinlik ve huzur insanı şehir yaşamı için de böyle duygulara, düşüncelere sevk ediyor. Umarım gelecek nesiller için kentsel dönüşümün rant anlayışından kurtarılmış, yeni şehir projeleri doğar ve oralarda yaşama imkanı ortaya çıkar. 

Acaba eskiden beri akıllı yönetimler olsaydı, şimdi yeni ve akıllı şehir arayışımız olur muydu? 

Facebook

LinkedIn

Instagram

Popüler İçerikler

ICC Kararını Verdi: Netanyahu ve Gallant Hakkında Tutuklama Emri!
Icardi'nin A Milli Takım Forması Giymesi İçin CİMER'e Başvuruda Bulunuldu!
Arkeolog Muazzez İlmiye Çığ 110 Yaşında Yaşamını Yitirdi