İSTANBUL (AA) - Şair, yazar ve bürokrat Ziya Gökalp, ölümünün 96. yılı dolayısıyla gerçekleştirilen panelle anıldı.
Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezinde düzenlenen 'Kimlik ve Arayış: Vefatının 96. Yılında Ziya Gökalp' panelini yöneten Prof. Dr. İsmail Coşkun, konuşmacıları takdim etti.
Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karakaş, 'Gökalp'in Siyasi Görüşlerinin İzdüşümleri' başlıklı konuşmasında, Gökalp'in görüşlerinin şekillenme sürecinde Diyarbakır, İstanbul ve Selanik şehirlerinin önemli rol oynadığını söyledi.
Diyarbakır döneminde Gökalp'in çeşitli gazetelerde Osmanlılık ve Türklük üzerine yazılar kaleme aldığını dile getiren Karakaş, 'İstanbul'a geldiğinde o dönemde girmiş olduğu ilişkiler, yaşamış olduğu etkileşimler, okumuş olduğu kaynaklar onu düşünsel olarak farklı bir yöne doğru yönlendiriyor.' ifadesini kullandı.
Gökalp'in Diyarbakır'dan Selanik'e davet edilmesi ile ittihat ve terakkinin genel merkez üyesi seçilmesi sürecine ilişkin bilgi veren Karakaş, 'Gökalp'in siyasi görüşlerinin temayüz ettiği sadece bir entelektüel olarak değil aynı zamanda bir aksiyoner kişilik olarak da kendisini gösterdiği dönem 1908'den sonra başlıyor.' diye konuştu.
Karakaş, Gökalp'in ittihat ve terakkide oldukça etkili ve güçlü bir pozisyona sahip olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
'Onun görüşlerini sadece bir entelektüelin görüşleri olarak değerlendiremeyiz. Onun görüşleri aynı zamanda siyasette karşılık bulmuş görüşlerdir. Her iki dönemde de biz daha çok cumhuriyete olan tesirleri üzerinden görüşlerini ön planda çıkarıyoruz ya da onun üzerine yazılan metinlerde daha çok bunu görüyoruz ama belki de asıl tesiri ittihat ve terakkinin ideolojisinin şekillenmesinde olmuştur.'
- Ziya Gökalp'in Hars-Medeniyet Kuramı
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yücel Bulut, 'Ziya Gökalp ve Hars-Medeniyet Kuramı' başlıklı bir konuşma yaptı.
Kültür ve uygarlık konusunda konuşmanın zorluğuna değinen Bulut, 'Kültür ve uygarlık ne ifade ettiği son derece muğlak iki kavram.' diye konuştu.
Bulut, Gökalp'in ulus temelli çözüm arayışının bilimsel açıklama çabasının eserlerine de yansıdığını belirterek, 'İmparatorluğun son döneminde Gökalp bilimsel olarak tek gerçek çözümün ulus temelli bir yeniden yapılanma olduğunu düşünüyor ve bunu göstermeye çalışıyor. Benim kişisel kanaatim Durkheim'a yönelmesi de kullanması da bununla ilgili.' dedi.
Gökalp'in 'Türkleşmek İslamlaşmak Muasırlaşmak' kitabından bölümler aktaran Bulut, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Her şeyden önce Ziya Gökalp kültür ile medeniyeti birbirleriyle organik ilişki içerisinde olan bir ikili gibi görüyor, tanımlamalarında bu var. Türk medeniyet tarihinde de diğer metinlerinde de bu var. Kültür yereldir, uygarlık evrenseldir. Kültür yerelden başlar millidir, gelişir, niceliksel bir büyüklüğe gelir. O kültürün medeniyet haline gelmiş olmasıdır.'
Halka mal olmanın Gökalp'in kuramında son derece önemli olduğunu vurgulayan Bulut, 'Türk medeniyet tarihine baktığınız zaman başında Türk kültürünün üç farklı medeniyet evresinden geçtiğinden söz ediyor. Uzak Doğu medeniyeti içerisinde Türk kültürü, İslam medeniyeti içerisinde Türk kültürü, tanzimat sonrasındaki Batılılaşma döneminde Batı medeniyeti içerisinde Türk kültürü.' değerlendirmesinde bulundu.
- Gökalp'in 'İçtimai Usul-i Fıkıh' makalesi
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murteza Bedir, 'Fıkha, İçtimaiyattan Bir Açılım Arayışı: Ziya Gökalp ve Örf' başlıklı konuşmasında 1914'te yayımladığı 'İçtimai Usul-i Fıkıh' makalesinde Gökalp'in ulemaya bir öneride bulunduğunu söyledi.
Makalenin arka planını anlayabilmek için tanzimattan 1910'lu yıllara kadar Osmanlı toplumunda fıkıh alanında yaşananlara bakılması gerektiğini anlatan Bedir, 'Sosyolojik bir usulü fıkha ihtiyacımız var diyor Ziya Gökalp ve doğrudan doğruya ulemaya bir taraftan ulemanın ilimlerinin tarihine dair gözlem yapacak kadar ileri gidiyor, çok ilginç bir makale.' ifadesini kullandı.
Gökalp'in önerisinin ulemanın hiçbir şekilde gündemine alabileceği türden bir şey olmadığını kaydeden Bedir, şöyle devam etti:
'Temelden bütün şer'i ahkamın örfe dayalı olduğunu iddia ediyor. En azından ibadetler haram ve helaller dışındaki bütün ahkamın aslında örfe yani toplumsal kabullere ve birtakım toplumsal şartların ürünü olarak ortaya çıktığını iddia ediyor. Şu an yaşanan değişimin kaçınılmaz olarak ortaya çıktığını ve kabul edilmesi gerektiğini söylüyor.'
Bedir, İsmail Hakkı İzmirli'nin çağdaşı Gökalp'e ağır bir cevap verdiğini fıkıh usulünün teorik çerçevesinde kalarak bunun kabul edilemez bir şey olduğunu anlattığını aktararak, şunları kaydetti:
'Şer-i hükümlerin bütünüyle örfe dayalı bir şartların ürünü olduğunu, ilahi kökenden bağımsız bir biçimde ya da ilahi kanunlar da dönemin şartları gereği örfe göre konulduğu iddiası o dönemde bir alimin kabul edebileceği bir şey değildir. Bu hiçbir şekilde karşılık bulmuyor fakat benim burada dikkat çekmek istediğim nokta şu, Ziya Gökalp'in sorunun aslında tam da koptuğu noktayı iyi tespit ettiğini düşünüyorum. Gökalp aslında İslam medeniyetiyle Batı medeniyeti arasındaki temel kopuş noktasının ve özellikle seküler düşünme biçimiyle şer-i düşünme biçimi arasındaki kopuş noktasının tam üzerine parmağını basıyor, yani yaranın üzerine parmağını basıyor.'
Konuşmaların ardından Zeytinburnu Belediye Başkanı Ömer Arısoy, konuşmacılar ve katılımcılar fotoğraf çektirdi.