‘Ben sekiz sene, 1962’den 1970’e kadar, büyük bir sarhoşluk içinde bir aşk yaşadım. Allah bana bir daha öyle aşk nasip etmesin. Çünkü bu kalbim dayanamaz aşkın öylesine. O günlere dönüyorum, düşünüyorum da… O nasıl bir çileymiş. Acılı bir yemek gibi. Yemeğin acılısını bilmiyorum ama, aşkın acısını tattım, aşkın acısını çok iyi biliyorum. Düşünemiyorum, hayatta öylesine bir aşka ikinci kez katlanabileceğimi. Onun için, âşık olmak için değil, olmamak için Tanrı’ya yalvarıyorum. Çünkü aşkın yaşı yok. Hem sonra insan çiçeği de sevmeli, güzel renkli kelebeği de sevmeli, güzel kanaryayı da sevmeli, güzel bir denizi de güneşli bir günü de sevmeli, belki yağmurlu bir günde de yaratan varlığı sevmeli. Yani Yunus Emre’nin felsefesine tapıyorum.
bülent ersoy'u ajda pekkan'ı 100 yıl yaşatan Allahım. zeki müren, barış manço, kemal sunal gibi isimleri bizden ne kadarda erken aldın
Cinsel kimliği gizli yaşayıp kimsenin gözüne sokmayan saygı değer insan.. kimseye yansıtmamış asla sözünü dahi açmamış ilişkilerini gizli tutmuş birisi yine de bazı zihniyetlere göre sapık,ibne gibi aşağılayıcı ifadelere maruz kalıyor.Bu adam sapık ise küçük yaştaki çocuklara sulananlar,gece vakti sokaktaki kadınları taciz edenler,küçük yaştaki çocuklarla aile zoruyla evlenenler ne oluyor?
Kaldı mı böyle aşklar ya ? Ruhu şad olsun.