Felsefeye bir de buradan bakalım.
Felsefeye bir de buradan bakalım.
Platon çirkinliği ile bilinen hocası Sokrates'in aksine son derece çekici bir adam olarak görülüyordu.
Daimon batı dillerine demon (şeytan, cin anlamında) olarak geçen Eski Yunanca bir sözcük.
Sokrates kendi içinde böyle bir sesin olduğunu ve kendisine rehberlik ettiğini belirtiyordu.
1619’da, 10 Kasım’ı 11 Kasım’a bağlayan gece, Almanya Neuburg’dayken, Descartes kendini soğuktan korunma adına içinde bir (eski usul) fırının bulunduğu odaya kapattı ve içerideyken kutsal ruhun kendisine yeni bir felsefe konusunda aydınlattığına dair üç imge gördü.
Çıkana kadar analitik geometriyi formüle etmişti ve matematiksel metodu felsefeye uygulama fikrini bulmuştu. Gördüğü imgelerden bilim arayışı onun için gerçek bilgelik arayışıydı ve hayatındaki çalışmalarının merkezi bir kısmıydı.
Yaşlandığı zaman kendine bakamayacak hale gelince Demonax bu haliyle kimseye yük olmak istemediğine karar verdi.
Yemek yemeyi tamamen bıraktı. O vakitten itibaren ölene dek hiçbir şey yemedi. 100 yaşında öldü. Belki de açlık grevi sonunda ölen ilk insandı...
Sadece arpa ekmeği, peynir ve meyve ile besleniyordu. Takipçilerinin de sadece yılda bir kez şarap günlerinde şarap içmelerine izin veriyor ve cinsel ilişkiden uzak durmalarını öğütlüyordu.
Jean Jacques Rousseau 'toplum sözleşmesi' kavramıyla bugün dahi tartışılan son derece önemli bir filozof.
Bunun dışında 'Emile ya da Çocuk Eğitimi Üzerine' diye bir kitap yazmış ve eğitim felsefesi ile ilgili görüşlerini ortaya koymuştu.
Fakat bir sorun vardı, filozof kendi 5 çocuğunu doğar doğmaz terk etmiş, hiçbirine bakmamıştı.
Voltaire bu durumu sert biçimde eleştirdi ve Rousseau'nun iki yüzlü olduğunu söyledi...
Hafif tempolu koşu olan Jogging'in mucidiydi. Evcil hayvan olarak domuz besliyordu. Yol kenarlarının mumyalanmış cesetlerle süslenmesini istiyordu ve bunun çiçeklerden daha estetik olacağını düşünüyordu.
Kendisini de mumyalatan filozofun cansız bedeni University College London'da ziyaret edilebilir.
Öylesine organize bir yaşamı vardı ki, günlük rutini asla şaşmazdı:
Her sabah, saat 04.55'te uyanır. Saat 07.00 sınıfa girerek ders verir. İki saat sonra, yani saat 09.00'da, çalışma odasına dönüp 12.45'e kadar çalışırdı.
Sonrasında bir kadeh iyi cins şarap, likör ya da sıcak şarap içme zamanıdır. Öğle yemeğini genelde konukları ile birlikte yerdi. Yemeklerde devlet adamlarını, profesörleri, hekimleri, rahipleri, tüccarları ve genç öğrencileri ağırlardı.
Öğle yemeğinden sonra, şekerleme yapmadan önce ise 'filozof yolu' diye isimlendirilen günlük yürüyüşüne çıkardı. O kadar dakikti ki, o geçerken esnaf saatini ayarlardı.
3 Ocak 1889 tarihinde Friedrich Nietzsche odasından çıktı ve bir at sürücüsünün atına kamçı vurduğunu gördü. Atın üstüne büyük bir heyecanla koştu, kollarını atın boynuna doladı ve ağlamaya başladı.
Tam bir sinir krizi geçiriyordu. Yere düştü ve kendini kaybetti. İnsanlar bu manzara karşısında şaşkına dönmüştü. O tarihten itibaren mental olarak tamamen çöktü ve bütün zihinsel yeteneklerini kaybetti.
Dâhi filozof babası öldüğünde (günümüz parasıyla servetin milyarlarca dolar olduğu hesaplanıyor) kendisine kalan mirası reddetti ve sadece kendi profesörlük maaşıyla geçindi.
Yaşadığı odada ise bir yatak, bir masa ve bir sandalyeden başka hiçbir eşyası yoktu.
Q senin yerine bankacılık işlemlerini takip eder, tek bir onayınla işlemleri halleder. Önemli konularda bildirim göndererek seni uyarır.
Yine mi ?
içeriklerin kaynakları neden yok? ne kadar güvenebiliriz?
Çok iyi içerik q'nun verdiği bilgi çok faydalı olmuş :))