Zamanın Ötesinde Olan Leonardo Da Vinci'nin Hayat Kurtaran 10 İcadı

Tarihteki en büyük mucitlerden biri olan çok yönlü kişilik Leonardo Da Vinci'nin günümüz teknolojilerine ön ayak olduğu göz ardı edilemez bir gerçektir. Buluşlarına dair çizimler  Leonardo'nun not defteriyle beraber günümüze kadar gelmiştir.

Rulmanlar size peki etkileyici gelmese de bugün tahrik milinin dönmesine yarayan sistemler bilya içerir. Pek çok mekanik ve elektrikli motor rulman içerir. Hatta kaykaylar, bisikletler hatta yoyolarda bile bu bilyeli sürtünmeyi düşürücü buluş kullanılır. Aslında bu fikir Roma imparatorluğuna kadar izlenebilir. Vinci not defterlerinde ilk pratik tasarımları yapmıştır. Bugün pek çok makine rulmanlar olmadan çalışmasa da Vinci’nin bu konsepti tekrar başka biri tarafından bulunmadıkça hayata geçirilememiştir.

Bir cismin düşüşü atmosferin direnciyle yavaşlar. Eğer atmosfer olmasaydı, düşen nesne kolayca hızlanır ve hızla yüzeye çarpardı. Fakat hava nedeniyle terminal(sonlandırıcı) hıza ulaşarak yavaşlar. Her cisimde de bu hız farklıdır. Örneğin paraşütçülerden paraşütlerini açmadan önce 193,1 terminal hıza ulaşırlar. Paraşütün ana fikri ise terminal hızı düşürerek güvenle yere inmenizi sağlamaktır. Da Vinci insanın uçması fikrinden yararlanarak, piramit şeklinde bir paraşüt tasarlamıştır. Not defterlerinde ise bir insanın yüksekten atladığından yere incinmeden inmesini sağlayacak bir alet tasarlamıştı. Bu alet günümüz paraşütlerinin atası sayılıyor ve günümüzde modelin aynısı yapıldı. Deneme atlayışında deneyimli bir paraşütçü, bu kontrolü zor aletle yere inmeyi başardı. Yani bu tasarım işe yarıyor.

Da Vinci kuşlara hayrandı, onları gün boyu izler inceler ve çizerdi. İşte Ornithopter yani kanat çırparak havalanma fikri Da Vinci’ye buradan geldi. İnsanların da kuşlar gibi uçmasını sağlayan bir alet tasarladı. Da Vinci ‘nin paraşütü insanlara kuş gibi süzülerek yere inme imkanı verirken, ornikopter onlara kuş gibi uçma imkanı tanıyordu.  Daha çok yarasaya benzeyen bu çizimler insanın düzeneğini çevirerek kanatları çırpacağı şekilde tasarlanmıştı. Günümüz uçaklarına da benzeyen tasarımın zayıf insan kas gücüyle çalışması pek mümkün görünmüyor. Yine de bu çizimler Da Vinci’nin aerodinamiği ne kadar iyi bildiğini gösteriyor.

Da Vinci’nin makineli tüfek veya 33 namlulu organ modern makineli tüfeklerle aynı kefeye konmayabilir. Çünkü tek bir namludan seri bir şekilde pek çok mermi atamaz.Buna karşın, tek seferde pek çok mermiyi atabilir. 11 tüfekten oluşan üç kare tahta kullanılarak 33 namlulu ve üçgen şeklinde bir silah tasarlamıştır. Ortaya bir şaft ekleyerek ateşlenen 11 silah soğuyana kadar ikinci ve sonrasında üçüncü 11’liyi ateşleyebilecek dönen bir mekanizma tasarlamıştır. Bu icatına karşı Da Vinci savaştan ve ölüm makinelerinden nefret ettiğini her daim not defterlerinde belirtmiştir. Silah tasarımını yapmasının nedeni ise;  günümüzdeki gibi zengin patronların ancak savaşa para yatırım yapmasını kullanarak ihtiyacı olan parayı kazanmak istemesidir. Bugüne kadar Da Vinci ‘nin hiçbir silahı üretilmemiştir.

15. yy’da Venedik’te yaşayan Da Vinci , istila gemilerini püskürtmek için limanın altından dalgıç kıyafetleriyle adamlar yollayarak düşman teknelerinde delikler açmayı düşünmüştü. İşte o zamanlarda inanılmaz olan bu fikir günümüzde hepimize oldukça normal gelebilir. Fakat Vinci’nin zamanında hava taşıyan hortumlar yardımıyla su altı sabotajı yapabilecek dalgıçlar fikri muhtemelen çılgıncaydı. Konseptte hortumlar hava dolu yüzen bir çana bağlıydı, dalgıçlar cam gözlükler sayesinde suyun altını görebiliyorlardı. Diğer bir konseptte ise dalgıçlar hava dolu şarap keselerinden nefes alabiliyorlardı. İki konseptte dalgıçlar suyun altında sonsuz kalabilmesi için işeme şişesi vardı. Bu dalgıç elbisesi tasarlansaydı Venedik donanmasına gerek kalmadan su altı sabotajıyla gemiler geri püskürtülebilirdi.

Da Vinci Milan Dükü Ludovico Sforza için çalışırken, son model bir zırhlı tank tasarladı. 8 adamın kas gücüyle ilerleyen tank 36 silahıyla kaplumbağaya benziyordu. Tekerler krank yardımıyla itilen  dişli sistemiyle hareket ediyordu. Bu sayede 8 kişinin sürdüğü dışı zırhlı tank yürüme hızıyla savaşta ilerleyebilirdi. Her yönde ateşlenebilen silahlar düşmanları uzak tutabilirdi. Vinci’nin çizimleri ön tekerlerin yanlış yöne gitmesine neden olan hatalar içeriyor. Eğer tank yapılsa bile hareket edemezdi. Fakat Da Vinci’nin böyle bir hata yapmayacak kadar zeki olduğu düşünülüyor. Bu hatayı savaş makinelerine olan nefretinden dolayı yapmış olabileceği akıllara geliyor. Ya da çizimlerin düşman eline geçtiğinde işe yaramamasını istiyordu.

Da Vinci’nin kendi kendine giden arabası tarihin ilk arabası gibi gözüküyor. Çünkü sürücüsü yok ve tarihin ilk robot makinesi gibi gözüküyor. Da Vinci’nin defterlerindeki çizimler tüm iç mekanizmayı belirtmediğinden, günümüzdeki mühendisler iç mekanizmayı tahmin ederek tasarladılar. Sarılan yaylar aracın aynı bir kurmalı oyuncak gibi çalıştığını gösteriyor. Yönlendirme bazı dişlilerin yeniden programlanmasıyla tasarlanabilir. Leonardo’nun bu aleti bir oyuncak gibi tasarladığı düşünülse de , aynı mekanizmanın kullanışlı uygulamaları olabileceğini düşünmek çok zor değil .

1400’lü yıllarda Leonardo Milan’da yaşarken, Avrupa’yı Kara Veba istila etmişti. Şehirler vebadan kırılırken, şehirleri hastalıklara karşı daha korunaklı yapmayı amaçladı. Mikrop teorisinin iyi anlaşılamadığı bir çağda şaşırtıcı derecede modern bir şehir düşünmüştür. Sağlıksız alanları minimuma düşürerek kanallar yardımıyla ,  hızlı bir kanalizasyon sistemi tasarladı. Su günümüzdeki gibi hidrolik sistemlerde modern tesisat sistemlerine benziyordu. Da Vinci bu fikrini hayata geçirerek kişiyi asla bulamamıştır.

Da Vinci’nin uçan vidası belki de en klas tasarımlarında biridir. Günümüz helikopterine benzeyen bu sistem sanki uçan dev bir fırıldak gibidir. Pervanesi ketenden tasarlanan bu alet, yeterince hızlı döndüğü zaman yeterli kaldırma kuvveti üreterek günümüz uçakları ve helikopterleri gibi uçacak şekilde tasarlanmış. Her şeye rağmen bu tasarımın uçacağı da meçhul. Yine de uçsa muhteşem olurdu değil mi ?

Eğer Da Vinci’nin kendi kendine giden arabası ilk robotik aracıysa, robot şövalyeye de ilk insansı robotu denilebilir. 15. yy’da insan vücudunun mükemmel tasarımından etkilenen Vinci, anatomiyi kullandı. Kasların nasıl çalışarak kemiklere güç verdiğini gözlemledi. Aynı prensiplerle çalışabilecek bir makine tasarladı. Vinci’nin diğer keşiflerinden farklı olan bu icatını üretmiş olmasıydı. Zengin patronu Lodovico Sforza’nın partilerinde eğlence amaçlı kullandığı düşünülen bu robot şövalyenin gerçekten yürüyüp, hareket ettiği bilinmiyor. Makaralar ve çarklarla çalışan bu sistemin bir benzeri  2002 yılında robotik uzmanı  Mark Rosheim tarafından tekrar üretildi. Rosheim bu tasarımların bazılarını ise NASA’nın robotlarında kullandı. İşte 500 yıl sonra Da Vinci ‘nin icatları dünyayı aşarak uzayda yerini almış oldu.

Popüler İçerikler

Boks Tarihinin En Pahalı Maçı Öncesi Mike Tyson, Jake Paul'a Tokat Attı!
Galatasaray'ın Yıldızı Osimhen İçin Fenerbahçe Napoli ile Temasa Geçti
Acun Ilıcalı Futbol Yatırımlarına Devam Ediyor: Yeni Takımı Slovenya'dan