Zaman, Mekân ve Sanat: Hakan Helvacıoğlu’nun Perspektifinden

Sanat ve tasarım dünyasında yılların birikimiyle yoğrulmuş bir sanatçı, iç mimar ve tasarımcıyla, Hakan Helvacıoğlu ile gerçekleştirdiğimiz söyleşi, yaratıcılık sürecinin derinliklerine inen, tarihten, mekândan ve kültürden beslenen bir yolculuk sunuyor. Kendi disiplinine ve bilgi birikimine sadık kalırken, teknolojiyi ve yeni medya araçlarını temkinle kucaklayan Helvacıoğlu, zamanın ötesinde, zamansız mekânlar yaratmayı hedefliyor. Sanatı ve tasarımı, yaşamının bir parçası haline getiren, motivasyonunu bu iki güçlü unsurdan alan ve iç dünyasını işlerine yansıtan bu özel insan, kişisel hikayesini, yaratıcılık serüvenini ve tasarım dünyasındaki duruşunu tüm samimiyetiyle anlattı. Onunla bu yolculuğa çıkmak, sanatı sadece görmek değil, hissetmek ve yaşamak anlamına geliyor.

Hakan Helvacıoğlu ile söyleşi, sadece bir sanatçının iç dünyasına değil, aynı zamanda tarihin, kültürün ve mekânın onun eserlerine nasıl şekil verdiğine de ışık tutuyor. Türk kültürünün derinliklerinden ilham alarak, geçmişle bugünü harmanlayan ve zamansız tasarımlar yaratan bu sanatçı, her projesinde teknik bilgi ile sanatsal vizyonu ustalıkla bir araya getiriyor. 

Sorularıma içtenlikle cevap veren Hakan Helvacıoğlu ile sohbetimizi sizinle paylaşıyorum.

Eserlerinizdeki yaratıcılık sürecini nasıl tanımlarsınız? İlham geldiğinde mi çalışmaya başlarsınız yoksa disiplinli bir çalışma rutininiz mi var?

İç mimari ve ürün tasarımı daha sınırları belirlenmiş, ihtiyaç ve taleplerin belirgin olduğu, yorumlamaya ve geliştirmeye hazır bir yaratım şekline sahip olduğundan, bu donelerle yola çıkmak, evirmek, hayaller ve olasılıkları ile yoğurmak çok farklı bir süreç gerektiriyor. Teknik ve ruhun hayalleriyle buluşmaları bazen anlık bir ışık veya irdeleyerek, deneyerek, eskizlerle yaşayarak da oluşabiliyor. Teknik ile sanatın dansı gibi, her proje kendi sürecini yaratıyor.

Zamanın ve mekânın sanatınıza etkisi nedir? Belirli bir yer veya dönem, yaratıcı sürecinizi nasıl şekillendirir?

Tarih ve dönemler mimari ve iç mimarinin, her türlü tasarımın beslendiği en kuvvetli dayanaktır. İlhamımız, yola çıkış noktamız, projelerin tabanını oluşturur. Özellikle restorasyon ve antika mobilya/ obje seviyor ve kullanıyorsanız, mobilya tasarım tarihine hakimseniz yarattığınız mekanlar kişilikli ve sahici oluyor. Projenin lokasyonu, mimari stili, en önemli çıkış noktasıyken, içerde yakalamak istediğiniz ruh ne kadar uyumluysa o denli zamansız bir sonuca ulaşırsınız. Kullanıcıların yok sayılmadığı, sahiplenebildikleri mekanlar yaratmışsanız, tasarım o demektedir. 

Yer ve mekân için sanatın bir değişim aracı olduğuna inanıyor musunuz?

Sanatın kendisi zaten bir reformdur. Bir zaman öncekine inat ya hareketlenir ya da dinlendirir. İniş çıkışlarla doludur. Sanat bulaşmış her mekân veya tasarım, hayatın parçasına dönüşür, zamanın kendisi olur.

Türk kültürü ve gelenekleri, tasarımlarınıza nasıl yansıyor? Bu unsurları nasıl işler ve yorumlarsınız?

Türk kültürünü Anadolu ve İstanbul olarak ayırmak lazım. Osmanlı dönemi İstanbul pazarı için Avrupa’nın her yerinden özel üretimler yapılmış, Çin, Hindistan, Japonya, İran saray için özel üretimler yapmışlar. Osmanlı lezzetini oluşturan Anadolu kültürleri üzerine bu farklı görgü ve zevklerin dokunuşu bambaşka bir koleksiyon ve eşsiz bir miras bırakmış görebilene. Avrupa’ya öykünürken geçmişin birikimleri dayanak olmuş. Zaten Anadolu binlerce yıldır katman katman uygarlıklara ev sahipliği yapmamış mı? Bunlara sırt dönmek vefasızlık gibi gelirken, esinlenmemek de körlük gibi geliyor bana. Ancak mekanlarda olduğu gibi kullanmak, mış gibi yapmak, teatral görünüp inandırıcı durmuyor. Özellikle İstanbul’da bir mekân tasarımı yapıyorsanız ve de üstüne bir de tarihi bir binaysa, sizin dekor gibi hissettirmekten kaçınmanız gerekiyor. Doğru bir el ve gözle, dozunda bir araya getirmeler, mekanla eşleştirmeler zarif ve de uzun soluklu bir atmosfer ve tasarım yaratacaktır.

Bir sanatçı olarak kimliğiniz nasıl evrildi? Kariyeriniz boyunca nasıl bir dönüşüm yaşadınız?

Şanslı bir eğitimle sahne, dekor, kostüm ve sanat tarihi ile başlayan bir yolculuk, iç mimari ve ürün tasarımına evrilirken her güzellikten ve bilgiden beslendi. Kendimi doyumsuz bir öğrenme isteğiyle destekledim hep. Mekân tasarımı yaparken mimari ve stillerden, onun parçası olan mobilya ve tasarım tarihinden, gerçeğe dokunmak, aslını kullanmak olarak gördüğüm antika ve vintage parçalara yer vermeden kök salmak mümkün mü? Yapılanı incelemeden yaratmak mümkün mü? Kumaşlar, renkler, tüm ahşap yüzeyler, ince işçilikli pirinç veya bronz menteşe, kulp detayları bizi heyecanlandırıyor mu? Halıların şiirinin, desenlerin dilinin olduğunu biliyor muyuz? Bir odaya bakarken kendinizi Vermeer’in bir eserindeki mavi yeşil giysili kadını hayal ederken buldunuz mu? Pencereden giren ışık onun elindeki sepete ve yüzüne vurduğunda o ışığı istiyorum dediniz mi? Ya da en çok mutfakta geçen yemek kokulu filmleri sevdiğinizi, romanlarda bile en çok mutfağı sevdiğinizi hissettiğinizde çeşnicibaşı oldunuz mu? Ben oldum. Bhrams’ın viyolonselinden dökülen notalarda yüzen o küçük kayığım... Hâlâ öğrenciyim ben hayatta.

Sanat kariyerinizde sizi en çok etkileyen dönüm noktaları nelerdi? Bu anlar, sanat anlayışınızı nasıl değiştirdi?

İlk büyük işim bir malikaneydi, o dönemde tek başına çalışırken cesaret gösterip başarıyla o işi tamamladığımda, önce kendi beğenim sonra müşterimin beğenisi ve ilk kez bir dergide yayınlanması kendime olan inancımı çok yükseltmişti. Devamında hep seçici olabileceğim bir çalışma imkanına kavuştum. Bana farklı deneyimler sağlayacak projeleri tercih etmeye çalıştım.  35 yıla yaklaşan bir çalışma sürecine baktığımda nice yönetimler değişti, toplum değişti, müşteri profilleri değişti. Buna paralel biz değiştik. Beğeniler, talepler değişti, öncelikler değişti. Şimdi düşünüyorum da talepler yükseldikçe, ben sadeleşmişim.

Günümüzde sanatın dijitalleşmesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Dijital araçlar ve teknolojilerle sanat yapmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Görsel sanatlarda dijitalleşme bir etkileşme, malzemeye bağımlı kalmadan düş dünyamızın sınırlarını zorlayan yaratımları hayata geçirme yöntemi. Özgürlük olarak görülüyor. Ancak özgünlük açısından baktığımızda milyarlarca verinin yani bir başkasının fikrinin bir araya getirilmiş hali değil mi sonuçta. Sorgulanamayan bir iş birliği her biri.

Tasarım dünyasında da ürünü veya mekânı/mimariyi ayağa kaldırmada şekillendirmede kullanıyoruz. Bir nevi hiper realist maket gibi… Bozup parçalıyor, irdeliyoruz. Tamamlandığında da sunum için de kendi hayalimizin yönetmeni olarak en iyi şekilde aktarma, etkileme yöntemlerini kullanıyoruz. Bu kısımları büyük kolaylık.

Ancak sadece ana fikri ve temiz seçilmiş olasılık komutlarını vererek o ürün veya mekân tasarımının oluşmasını beklemek, çıkan olasılıklara da tasarım demek anonime yolculuk bence. Artık senin olan bile sana ait değil.

Renk Bilimi ve İnsan Psikolojisi üzerine etkileri ve Endüstri Tasarımı Yönetimi üzerine sertifika programlarına katıldınız. Bu deneyiminizden bahseder misiniz?

Doymayan bir öğrenci olduğumdan bahsetmiştim. Özellikle kumaş, malzeme vs. sevdiğimden kullanıcı üzerindeki etkilerini, doğru bir dilinin var olduğunu görmek, formüllerini çözmek bana çok cazip ve yararlı gelmişti. Her farklı rengin psikolojik olarak üzerimizdeki etkileri sandığımızdan çok fazla. Tasarım yönetimini ise ürün geliştirirken ki süreç, maliyetler, üretim teknikleri ve pazarlama stratejilerini kapsıyordu. Hep derim; siz üretebiliyorsanız, ustaya üreticiye en iyisini yaptırabilirsiniz diye. Malzemeye, üretim tekniklerine hâkim olmak tasarım olgunuzu, inandırıcılığınızı geliştirir. Hem renkler hem üretim yöntemlerini bilmek sizi özgürleştirir.

Tasarım uygulamalarınızda yeni medya ve teknolojileri kullanmayı düşünüyor musunuz? Dijital sanatın geleceği hakkında öngörüleriniz neler?

Aslında her yeniliğe açığız, sadece temkinli yaklaşıyoruz. Tasarıma başlarken ve hedef görünümde özgün, bize ait fikir ve öngörüden uzaklaşmadan sadece görsel katkı, olasılık arayışları veya arşivlemek için kullanmayı doğru buluyoruz. 

Gelecekte gerçekleştirmeyi planladığınız projeler neler? Bu projelerde hangi konuları ele almayı düşünüyorsunuz?

Beni heyecanlandıracak ters köşe projeleri seviyorum. Kendimi tartacak ve deneyimleyebileceğim tarihi, restorasyon içerikli projelerin ölçeğini büyütmek niyetindeyim. Mimariyi önemsiyor ve o süreci kapsayacak projelerin içinde olmayı, katkıda bulunmayı seviyorum.

Eğer tüm kaynaklara ve zamana sahip olsaydınız, nasıl bir sergi düzenlerdiniz? Bu serginin teması ve amacı ne olurdu?

Bugüne kadar tasarımını yaptığım mekanların fotoğraf ve farklı kayıtlarının sergilendiği, moodboard ve hareketli tasarımlarımın, atölye çalışmalarından videoların, üretim sürecinde hem kurgunun belgelendiği hem katkıda bulunanların yorumlarının, anlatılarının yansıtıldığı, müşterilerin o dönemden bahsettikleri bir yarı kurgu yarı gerçek retrospektifimin olmasını diliyorum ilerleyen zamanlarda…

Kişisel yaşamınız ile sanat kariyeriniz arasındaki dengeyi nasıl sağlıyorsunuz? 5 Sanatın sizi nasıl şekillendirdiğini düşünüyorsunuz?  

Tasarım kariyerim ki sanatla iç içe bir yolculuk bu, ondan beslenerek, eğitilerek, kimi zaman ona sığınılarak geçti. Dürtüleriniz, iç sesiniz, görgü ve hikâyeniz onunla bir gelişiyorsa kişisel yaşamınız kalmıyor zaten. Tasarıma, sanata iş olarak bakamazsınız. Aslında yol sürecinde siz yaratan odur. Tasarım sizsiniz, sanat da sizin teniniz.

Uzun yıllar boyunca sanatta motivasyonunuzu nasıl korudunuz? Sanatla ilgili olarak sizi en çok motive eden nedir?

Akıl sağlığımı, dünyanın kötülüklerinden bu şekilde koruyabiliyorum. İnsan kalabilmek için kendi dünyasını koruyor. Hayali veya gerçek, ruhumuz, yeteneğimiz, bilgimiz gelişiyor, zenginleşiyor….

Kendisini sürekli yenileyen, öğrenmeye ve keşfetmeye açık bir ruhla, tasarım dünyasında iz bırakan bir sanatçının, Tasarımcı/İç mimar Hakan Helvacıoğlu’nun hikâyesi, ilham arayan herkes için değerli bir rehber niteliğinde. 

Sohbetimizin güzel bir söyleşiye dönüşmesinden büyük bir keyif aldım. 

Teşekkür ederim.

Mekan Fotoğraf ve Video: Kadir Așnaz

Portre Fotoğraf: Cengiz Dikbaș

Instagram

X

LinkedIn

Facebook

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

Berfu ve Eser Yenenler'in 3. Kez O Ses Yılbaşı'na Katılmaları Tepki Topladı
Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt
Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!