Zaman Bükücüsü Olmak

Bir önceki yazımızda zamanın ne kadar kıymetli bir kavram olduğundan bahsetmiştim. Zaman, bize hediye edilen varoluşsal kaynakların içerisindeki en önemli nimet belki de. Peki, biz bu nimetten yeterince faydalanabiliyor muyuz? Zamanı tüketiyor muyuz yoksa yaşam kalitemizi arttırmak için zamanı genişletip büküyor muyuz? Yaşam kalitemizi arttırmak, değerlerimizi ifade etmek, hedeflerimize ulaşmak için zamanı nasıl kullanıyoruz? Nasıl bir ilişkimiz var zamanla?

Yaratacaklarımızı, hayallerimizi gerçekleştirmek için en önemli kaynağımızın zaman olduğunu biliyoruz.

Pek çoğumuz belki de bu değerli zamanı yönetmek için eğitimlere de katılmışızdır. Eğitim süresince her şey bize harika gelir, “böyle yapmalıyız, bu şekilde olmalı” diye düşünürüz ama çoğu zaman eğitimin üzerinden 24 saat geçemeden öğrendiğimiz bütün teknikleri unuturuz. Zamanı yönetemediğimiz ve hatta boşa harcadığımız gerçekliğimize geri döneriz. Çünkü bizlerin yönetmeyi öğrenmemiz gereken şey dakikalar ya da saatler değil bilinçaltımızdır aslında.

Eğer gerçekten zamanımızı kaliteli geçirmek istiyorsak, önce ne yaratmak ya da ne üretmek istediğimize odaklanmamız gerekir. Zamanı yönetmeyi kendimizi yönetmek ya da zamanla ilişkimizi yönetmek gibi sorumluluğu üstlendiğimiz bir kavrama dönüştürebilirsek, günümüzü nasıl geçirdiğimiz fark yaratır. Peki, nasıl alabiliriz bu sorumluğu? Nasıl yönetebiliriz bilinçaltımızı? Çoğu zaman kendi deneyimlerimizden bile bahsederken ikinci tekil şahısla konuşuruz, bizimle alakalı konuları başkalarına yansıtırız çünkü bizi rahatsız eden konuları sahiplenmek istemeyiz. Hepimizin beğenmediği, istemediği, aşağılık bulduğu tarafları, korkuları, kıskançlıkları vardır. Bunlar bizim gölge taraflarımızdır ve bu taraflarımızı genellikle bastırmaya, görmezden gelmeye çalışırız. Atölye çalışmalarımda sıkça gölgeyle yüzleşme çalışmaları yaptırırım. Bu cesaret isteyen bir çalışmadır çünkü insanın kendini olduğu gibi görmesi her zaman kolay değildir. Gölgemizle barıştığımızda ve kendimizi bir bütün olarak kabul ettiğimizde daha nitelikli bir insan haline geliriz oysa.

Kendimizi kabul ettiğimizde özümüzü daha iyi kavrarız. İsteklerimiz, korkularımız, ihtiyaçlarımız, değerlerimiz gerçekten bize ait olduğunda anlam bulur. Zaman, ellerimizin arasından kayıp giden bir şey değil, çoğaltabildiğimiz bir kavram olur. Zamanı tüketiyormuş gibi hissetmeyiz kendimizi. Zamanı verimli hale getirmek ve hatta genişletebilmek gücüne sahip oluruz.

“Zaman, biz ona nasıl baktığımıza bağlı olarak ya bir düşman ya da bir dost olur.” – Gloria Steinem

Şimdi lütfen dönüp kendi özünüze bir bakın. Bugüne kadar boşa geçip gittiği ve tükendiği için zamana kızgın mısınız? Eğer öyleyse, zamanla aranızdaki ilişkiyi bir affetme çalışmasıyla tekrar tasarlamanızı öneririm. Çünkü kızgın olduğunuz ya da yok saydığınız hiçbir kavram hayatınızda çoğalıp sizin için verimli bir halde dönüşmez. Zamana kızgınlığınız varsa, bunu bir kenara bırakın ve zamanla barışın. Zamanı sevmediğiniz yönlerinizi baskılamakla tüketeceğinize, onları geliştirmeye odaklanın. Yeteneklerinizi parlatmayı seçin. Değerli bulduğunuz yönlerinize, tutku duyduğunuz alanlara yönelin. Çünkü ancak bu şekilde gerçek başarıya ulaşabilirsiniz. Gerçekten sevdiğiniz bir şeyle uğraştığınızda, kendinizin en iyi versiyonu olmak için çabaladığınızda zamanınız boşa gitmiş olmaz. Zamanı yönetmeye çalışmayın, kendinizi yönetin. Gücünüzü kendi yararınıza kullanmaya başladığınızda zamanın nasıl çoğaldığına ve nasıl verimli bir hale geldiğine siz de şaşıracaksınız. Zamanla olan ilişkinizi gözden geçirin. Zamanı sizi kısıtlayan değil de özgürleştiren bir kavram olarak algılamaya başlarsanız, ondan verim almaya başladığınızı göreceksiniz.

Yazımı bitirmeden önce siz bir ödev vermek isterim. Lütfen bir defter alın ve son birkaç haftada yaptıklarınızı yazın. Zamanınızı nasıl geçiriyorsunuz? Günlük aktivitelerinizin ne kadarı yaşam vizyonuz ve gerçek değerlerinizi ifade ediyor? Zamanınızın ne kadarını üretken projeleriniz üzerinde çalışmaya ayırdınız? En azından hayalleriniz üzerinde odaklandınız mı hiç? Hepimizin sorumlulukları, yapması gereken işler var. Bu işlerden yakınıp dururuz ve onları bizim zamanımızın tüketenleri olarak görürüz. Oysa içimizin derinliklerinde biliriz ki zaman hep yaratılır. “Zamanım yok” kavramını dilimden uzun zaman önce çıkardım ben. Bunun yerine kendi zamanımı yönetmeyi seçtim. “Ben bir zaman bükücüsüyüm” kavramını dilime yerleştirdim. Ben kendi zamanımın yöneticisiyim, zaman benim için daima genişleyebilen bir kavramdır.

Zamanı gerçekten yönetmenin, aslında kendimizi yönetmekten geçtiğini unutmadan, bugünden itibaren zamanla olan ilişkinizi yeniden tasarlamaya başlayın. Kendi zamanınızın bükücüsü olun ve onu sizin için en verimli hale getirin.

Instagram

X

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Karşıtlarına Mesaj Yolladı: "10 Yıl Daha Yaşasa Bambaşka Olurdu"
Fernando Muslera, Jose Mourinho'yu Hedef Aldı: "İstemiyorsa Gidebilir"
18 Yaşındaki Şampiyon Balerin Eylül Sıla Ilgaz, Aile Evindeki Odasında Ölü Bulundu