Masaya oturduğumda, aklıma Engin’in beni nasıl tanıyacağı sorusu takıldı. Ben adamı bir iki defa görmüştüm ama üzerinden yıllar geçmişti, o ise benim kim olduğumu dahi bilmiyordu. Belki ben kalktıktan sonra Damla tekrar telefon edip, anlatmıştır veya telefonumu vermiştir diye düşündüm. Bütün günüm mahvolmuştu, saçma sapan işlerin içine düşmüştüm, ne diyeceğimi, Engin ile Damla’nın tam olarak niye kavga ettiğini, hiçbir şey bilmiyordum. Üstelik içtiğim bu beşinci çay iyiden iyiye midemi bulandırmıştı, yok yere tost söylemek zorunda kalmıştım.
Tostuma gömülmüşken, Umut diye seslendi biri, aha geldi Engin diye kafamı kaldırdığımda kalkmış olan Samet’i gördüm, abi sen az önce gitmemiş miydin ya? dedi “kendine kalmaları bitiremiyorsun bakıyorum” diyerek anırdı. Yanında hoşlandığı, ama bunu hiç söylemediği kız olan erkeklerin tipik davranışıdır bu. Dişisine kur yapan sakarmeke kuşu gibi böbürleniyor, anırıyordu pezevenk. Yok ya biriyle buluşacağım ondan tekrar geldim dedim. İyi abi, görüşürüz diyerek hesabı ödettiği grubun gelmesiyle birlikte çıkıp gitti. Ayakta gidişlerini izlerken, birini arar gözlerle etrafa bakan Engin’i fark ettim. Engin, buradayım diye elimi kaldırarak bağırdım, yüzünde hiçbir ifade olmaksızın başını eğerek masaya doğru geldi, selam diyerek elini uzattı, hemen oturdu, etrafına bakındı, ne var burada dedi. Buranın benim için neden özel olduğunu sorduğunu zannetmemle, hocapulo pasajının tarihini anlatmaya başlamam bir oldu. Onu demiyorum abi, yemeye içmeye ne var? diyerek beni g.t ettikten sonra Türk kahvesi söyledi. O sırada Engin’i baştan ayağı süzdüm, i.ne yakışıklıydı, spor yaptığı belliydi, sakalları gürdü ve yakışmıştı. Masaya oturmuş, Damla’nın sevgilisine halleniyordum, gidişatım gerçekten harikaydı. Kahvesinden bir yudum alan Engin, kafasını kaldırdı ve Ee abi konuşalım ne anlatacaksın bana? dedi. Filmlerdeki şarapçı filozoflar gibi, önce sen bana anlatacaksın! dedim. Bu kararlı duruşum ilk defa bir işe yaramıştı, Engin sanki bunu beklermiş gibi anlattıkça anlattı, ara ara sözünü keserek Damla’yı övüyor, hiç yaşamadığım ilişkiler hakkında örnekler veriyor, bir ilişki gurusu gibi tavsiyelerde bulunuyordum. İşin ilginç yanı Engin de beni dinliyor ve hatta ara ara haklısın abi diyordu. Yaklaşık 2 saatlik bir konuşmanın ve beni kusturmanın eşiğine getiren 5 çayın ardından Engin ile aşkım Damla’nın arasını düzeltmenin bende yarattığı karmaşık duyguları sorgularken buldum kendimi. Oysa tek bir sözümle Engin’i delirtebilir, bu ilişkiye nokta koydurabilir, ayın zamanda ilişkisi için çaba sarf ettiğimden dolayı Damla’yı elde etme yolunda büyük bir adım atmış olabilirdim. Ancak olayların bu kadar hızlı gelişmesi, ne diyeceğimi bilememem, salaklığım, acemiliğim gibi faktörler beni sevdiğim kızı başka adamın kollarına itmeye sevk etmişti.
Pasajdan çıktım, Engin ile Damla bugün ne sevişirler be, barışma seksi gibisi de olmaz diye düşüne düşüne evin yolunu tuttum. Meydana çıktım, minibüslere doğru yürümeye başladım, biri “Umut” diye seslendi, dönüp baktım Samet’ti, yeter a…na koyim ya dedim içimden, nereye abi dedi, eve gidiyorum dedim, bize katılsana içmeye gidiyoruz dedi, gözlerimin içi güldü, kızları eve yollayıp 8 erkek içmeye gittiklerini o an için bilmiyordum.
O an biri gelip sadece yanıma otursa, gözlerim çıkana kadar ağlardım.