Yüzünde Meymenet Yoksa İstanbul’a Giremezsin! Osmanlı Döneminin Kılı Kırk Yaran Güvenlik Sistemi

Kaynak: 1 & 2

İstanbul, 1453 yılındaki fethinden sonra 470 sene boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti olmuştur. Bilim, kültür ve sanatın merkezi haline gelen şehir; bütün dünyadan ziyaretçilerin geldiği  kozmopolit bir yapısını bugün hala koruyor. 

Ancak Osmanlı döneminde İstanbul'a giriş yaparken çok sıkı kurallar uygulanırdı. Bölgede asayiş ve düzenin sağlanması için deyim yerindeyse şehir kapılarından kuş uçurtulmadı.

Osmanlı döneminde İstanbul’a yerleşmek hiç kolay değildi. Kimse elini kolunu sallayarak başkent kapılarından geçemezdi.

Asayişin bozulmaması için köyden kente göçü önlemek devlet siyasetinin önemli bir unsuruydu ve şehirlere yerleşmek sınırlandırılmıştı. Çün­kü köylüler mem­le­ket­le­ri­nden göç ettiğinde ora­da­ki arâ­zi­le­ri eki­lip bi­çi­le­mez ve sipahilere faydalı olamazlardı. Ayrıca vergi sisteminin bozulacağına ve  ve milli müdaafanın zarar göreceğine inanılırdı.

İstanbul’a girişler iki şehir kapısından sağlanırdı: Küçükçekmece ve Bostancı Köprüsü

kadikoybostanci.com

Bu iki kapı dışında şehre giriş yapmaya çalışan kişiler cezalandırılırdı. Şehrin denetiminden sorumlu olan zabitler bu kapılarda ziyaretçileri kontrol ederdi. Bostancı köprüsünde geçişleri denetleyen kişiye Bostancıbaşı denirdi.

Cenaze, iş gibi özel sebeplerle İstanbul'a izin alarak gelenler, işleri bitince şehri terk etmek zorundaydı.

Asayiş ve düzenin bozulmaması için şehre giriş ve çıkışlar muhtarlar tarafından sürekli kontrol edilirdi. Mahallerinde geçici olarak oturanların kimlikleri deftere kaydedilerek sürekli güncellenirdi.

İstanbulda işi olanların yaşadıkları yerden izinli belge alması gerekliydi. Bu izinlere mürur tezkeresi adı verilirdi. Mürur tezkeresi olmayanlar şehre giremezdi.

Herkesin kendi memleketinden alacağı mürur tezkeresinde İstanbul’a ne iş için geldiklerini belirtmek zorundaydılar. Elin­de mü­rur tez­ke­re­si ol­ma­yan­lar şeh­re gi­re­me­zdi. Şehrin belirli kapıları dışında başka yollardan şehre giriş yapmaya çalışanlar mürur tezkeresi olsa da cezalandırılırdı.

Yüzünde meymenet olmayan İstanbul’a giremez!

Şehrin denetiminden sorumlu olan zabitler ve muhtarlar, mürür tezkeresi olmasına rağmen ziyaretçilerin girişini engelleyebilirdi. Dış görünüşlerini uygun bulmadıkları ziyaretçileri yüzünde meymenet olmadığı gerekçesiyle geri çevirme hakkına sahiptiler.

Şehre çalışmak için gelen “Bekar Uşakları” için ziyaret kuralları oldukça sıkıydı.

Tersane, ev, kamusal alan inşaatları için işçilere ihtiyaç duyulurdu. İstanbul’a çalışmak için gelen bu kişilere bekar uşakları denirdi. Bekar uşakları, devlet tarafından tahsis edilen bekar odalarında kalmak zorundaydılar. Bulundukları şehrin kadısından izin alarak gelen işçiler sadece geçici süre kalabilirdi.

Her bekar uşağının İstanbul’da yaşayan bir kefili vardı. Eğer ziyaretçiler suç işlerse kefilleri de sorumlu tutulurdu.

İstanbul’a çalışmak için gelen her işçinin bir kefili bulunurdu. İstanbul sakinleri kefil oldukları bekar uşaklarını denetlemek zorundaydı. Uygunsuz gördükleri durumlarda ilgili makamları haberdar etmeleri gerekirdi.

Popüler İçerikler

Zoru Başardık: Karadağ'a Üç Puan Hediye Eden Milli Takım'a Gelen Tepkiler
Arkeolog Muazzez İlmiye Çığ 110 Yaşında Yaşamını Yitirdi
"Bir Evim Varsa Onun Sayesinde": Hakan Meriçliler'den Vural Çelik Tartışmasında Gülse Birsel'e Büyük Destek!
YORUMLAR

istiklale çıkın da bi bakın son duruma

31.01.2022

Şimdi her yer seni saç ekmiş arap...

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ