Eleştirel bakış açısını arşa çıkaran yönetmen ve onun filmleriyle sizleri baş başa bırakıyoruz...
Eleştirel bakış açısını arşa çıkaran yönetmen ve onun filmleriyle sizleri baş başa bırakıyoruz...
Bazı filmlerin etkisinden kurtulmak oldukça güç olur, işte Lanthimos da tam bu türden karmaşık filmlerin yönetmeni. İzlerken beyninize dolan birçok soru işareti, film bitince taşların tek tek yerine oturmasıyla yok oluyor.
Yapımlarıyla sinema sektöründe büyük yankı uyandırırken büyük bir hayran kitlesi elde ediyor. Haliyle kendinden nefret eden bir kitle de oluşuyor ve sinema dünyasında, kendine has tarzdaki filmleriyle tartışma konusu haline geliyor.
Toplumun birey üzerindeki dayatmalarını, anlamsız gerekçelerini ve bireylerin düzen içerisindeki çaresizliklerine değiniyor. Dostluk, arkadaşlık gibi kavramların öldüğü toplumda kendine ve çevresine yabancılaşan bireyleri eleştiriyor.
Günümüz 'Kapitalizm'ini, aile kavramını ve insan ilişkilerini paralel evrenlerle birleştirerek kendi distopyalarının kapılarını bizlere açıyor. Filmlerinde mekan ve insan bütünlüğü ve sahne dinamiğine uygun müzikleriyle akışı dengede tutuyor.
İsmini dünyaya duyurmayı başardığı asıl yapıtlarıysa 'Dogtooth' ve 'Alps' filmleri. İngilizce olan ilk filmi 'The Lobster', 'Cannes Film Festivali Jüri Özel Ödülü'ne layık görülürken daha sonra sırayla 'The Killing of a Sacred Deer' ve 'The Favourite' filmlerini ortaya koymakta.
Yorgos Lanthimos'un filmlerinin birçoğunu etkileyici bulsak da naçizane fikrimiz şu 5 filmi mutlaka izlemeniz yönünde...
Bir hemşire, bir sağlık görevlisi, bir jimnastikçi ve onun koçundan oluşan 'Alpeis' ismindeki şirket, randevu sistemiyle ölen kişilerin yerine geçerek yakınlarını mutlu etmeye yönelik bir sistem kurar. Ancak şirketin başarılı sistemi hemşirenin kuralların dışına çıkmasıyla sekteye uğrar.
Kraliçe Anne'in en sağdık yardımcısı olan Lady Sarah ve yeni gelen hizmetçi Abigail arasında büyük bir çekişme yaşanır. Abigail, başlarda maharetleriyle kendini Leydi Sarah'a sevdirir. Sonraları Leydi Sarah ve Abigail'in amaç ve çıkarları amansız bir şekilde kesişme gösterir.
Lanthimos sinema dünyasında benzerleri olan bir film çekmiş olsa da izlerken onun kendine has esintilerini görmek mümkün.
Bu distopyada, yalnız ve unutulmuş insanlar zorla bi otele kapatılarak 45 gün boyunca kendileri gibi insanlarla başarılı bir ilişki kurmaya zorlanır. Eğer kendilerine verilen bu süre içinde seçtikleri biriyle ilişkileri yoksa ölene kadar öyle yaşamak üzere istedikleri bir hayvana dönüştürülürler.
Üç tane ergen çocuğu olan ve dış dünyadan tamamen izole bir şekilde yaşam süren bir ailede hayat çok farklıdır. Ebeveynler çocuklarını dış dünyadan korumak için evden çıkmalarına izin vermez. Evden çıkmak için köpek dişlerinin düşeceği günü, beklemeleri gerektiğini söylerler.
Bir cerrahın karısı ve iki çocuğuyla kusursuz denebilecek kadar iyi bir hayatı vardır. Cerrah aynı zamanda bakımını üstelendiği kimsesiz çocuk Martin'le de düzenli olarak ilgilenmektedir. Bu çocuk cerrahın ailesine girmek ister ve bu süreçte birtakım planlar yaparak ailenin tüm huzurunu kaçıracaktır.
Çok seviyorum bayılıyorum. Sadece Alps'i izlemedim
Daha yeni Kustsal Geyiğin Ölümü'nü izledim, bu içeriğe denk geldim. Hakikaten çok iyi filmdi.
Sokuş filmleri izle hd izle