HDP Eş Genel Başkanı Yüksekdağ, parti grup toplantısında “7 Haziran’dan bu yana 61 çocuk, 73’ü kadın 360 sivil katledildi. Devlet güçleri tarafından işlenen cinayetlerini üstünü örtüyorlar. Allah’tan korkmuyorlar, ölüleri bile incitiyorlar” dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Yüksekdağ, parti grup toplantısında “7 Haziran’dan bu yana 61 çocuk, 73’ü kadın 360 sivil katledildi. Devlet güçleri tarafından işlenen cinayetlerini üstünü örtüyorlar. Allah’tan korkmuyorlar, ölüleri bile incitiyorlar” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, partisinin grup toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.
Yüksekdağ’ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:
“O katliam olduğunda ısrarla şunu söyledik. Bu katliam sorumluları cezalandırılmadığı sürece Türkiye ölümler coğrafyası olacak demiştik. Verdiğimiz mücadeleye, Roboskili ailelerin verdiği mücadeleye rağmen sorumlular açığa çıkmadı. Aslına bakarsanız gayet açıkta olan sorumlular hesap vermedi yargıdan kaçırıldı.”
“Sadece katlederek öldürmüyorlar. Aynı zamanda katliamın hesaplarını vermeyerek bunun yarattığı travma ile insanları öldürüyorlar. Besna Encü de tıpkı Gezi’de evladını kaybeden Besime ana gibi kahrından öldü. Bu iktidar ya doğrudan şiddet ile öldürüyor ya da adaletsizlikle bu düzenin kurbanı haline getiriyor.”
“Şiddet ve militarizmin zirve yaptığı bir süreç yaşıyoruz. 7 ilçede 129 sivil katledildi. 7 Haziran’dan bu yana ise 360 sivilin katledildi. Halkınıza karşı savaş yürütüyorsunuz dediğimizde bağırıp çağırıyorlar bizi linç etmeye çalışıyorlar sadece bu rakamlar nasıl bir vahşet yaşandığını gösteriyor. İlan edilmiş bir savaşta bile bu kadar sivil hayatını kaybetmiyor.”
“11 çocuklu bir kadının cenazesi 7 gün sokakta kaldı. 10 günden beri cenazeler Nusaybinde bekletiliyor. Bu nasıl bir din, nasıl bir insanlıktır? Siyasi iktidara soruyoruz, önerge veriyoruz. İnkar ediyorlar sivil ölüm yok diyorlar.
“Biz gerçeği söylemeye devam edeceğiz. Bu gerçeğe sırtını dönenler bu dünyada da öbür dünyada hesap veremeyecekler. Kadınları çocukları sivilleri örgüt öldürdü diye, düpedüz devlet tarafından işlenen cinayetlerin üstünü örtüyorlar. Bu cinayet halkın güvenliği için işleniyor. Öldürülenler kamudan sayılmıyor.”
“Devlet vatandaşların bir kısmını ayırmış ‘Bunların katli vaciptir’ diyor, hatta ‘Öldürmek yetmez cenazelerin alınmasına izin vermeyeceğim’ diyor. Morgda 16 cenaze üst üste bekletiliyor. Katledilen çocuklar ölenlerin koynunda bekletiliyor.
“Cenazelerin çürütülmeye çalışılıyor. Bunlar Bosna’da, Gazze’de yaşandığında vahşet ama Türkiye’de böyle bir şeyin adı bile yok. Halkımız cenazelerini toprağa vermek için mücadele ediyorlar. Bütün inançlar kadim kültürlerde cenazeye saygı vardır. Ölülerimize saygı istiyoruz. Bir halkın ölülerine saygı duymuyorsanız bu halkın size saygı duymasını beklemeyin.”
“İman ettikleri peygamberin hadisine dönüp bakma cesaretinde değiller. Okuduklarını anlamayacak kadar vicdansızlar. Şöyle diyor Hz. Peygamber, “Cihatlar döneminde, cenazeleri acele gömünüz. İnsanın dirisi gibi ölüsü de saygıya layıktır, tepelenmez! Kor ateşe basın ama mezara basmayın”
“Allah’tan korkmuyorlar, ölülerimizi incitiyorlar. Halkın yaşam alanlarını, incittikleri, kırdıkları, yıktıkları yetmiyor. Böyle bir vahşet içinde bir halkın direnişini ortaya koymasında hiçbir engel yoktur. Bu zulme direnmek haktır. Bu zulme itiraz etmek, böyle bir yönetim anlayışına karşı çıkmak haktır.”
“61 çocuk katledildi, geleceğimizi yok etmek istiyorlar. Bir kadının karnında doğmamış bebeği öldürüldü. Miray bebek, üç aylık, sokağa çıkma yasağı döneminde doğmuş, bu dönemde öldürülmüş bir çocuk. O topraklarda doğan çocuklar, sokağa çıkamadan ölüyorlar, gökyüzünü, güneşi göremeden öldürülüyor.
“Bu acıyı yaşayanlar mı saygı duysun size. Bu halktan ne istiyorsunuz. Bütün yaşam alanları, varlık alanları yerle bir ediliyor. Yaşam damarları kesiliyor. Ama tek bir şey yapmadıkları için, diz çökmedikleri için, kendi topraklarında özgürce yaşamak istedikleri için bu zulüm reva görülüyor. Bu topraklarda çocuklar nüfus cüzdanına fotoğrafı yapıştırılmadan öldürülüyor. Bu nüfuz cüzdanı Miray’ın cüzdanı. 61 çocuk bu nüfus cüzdanına fotoğrafı yapıştırılmadan öldürüldü.”
“Yaşamı üreten kadınlar da hedef haline getiriliyor. 73 kadın bu süreçte katledildi. Neden kadınlar hedef alındı. Hamile, çocuklu kadınlar. Çünkü kadınlar o mahalleleri terk etmedi. Yaşamın göstergesi kadınlar ve çocuklardır. Yaşam alanında kadın ve çocuk varsa, yaşamak için direniş devam ediyor demektir.
“Özyönetim alanlarında kadınlar ve çocuklar mahallelerini evlerini terk etmediler. O kadınların ellerinde silah yoktu. Kimisi tandır yapmak için vuruldu, kimisi katledilen yakınlarını ortada bırakmamak için vuruldu. Kimisi çocuğunu kapının önüne çıkarmak için vuruldu. Aynı bahçede ahıra gitmek için vuruldu.
“Kadınlar bütün bu katliamlara, acılara rağmen, direnişin olduğu her yerde olmaya devam edecek. Yaşamın olduğu yerde halk varolduğu sürece kazanamayacaksanız. Bunu kimse unutmasın.”
“Bu kadar derdin savaşın içinde, ‘savaş, ölüm yaşanmasın’ diye bir taraftan da bir siyasi iradeyi açığa çıkarmaya çalışıyoruz. Geçtiğimiz haftasonu Diyarbakır’da DTK olağanüstü kongresinde siyasi deklarasyon açıklandı.
“Deklarasyon açıklanmadan hepimizin üzerine linç saldırısı başlattılar. Niye, kurduğumuz cümlenin içinde çözüm geçiyor. Siyasal çözüm deklarasyonu, silahların değil, siyasetin konuşabilmesi için çözücü iradedir. Birilerinin yapması gerekiyordu. HDP’nin üstlendiği görev, bir çözüm perspektifi ortaya koymaktır. Siyasi iktidar çözüme yanaşmıyor, sadece zorla şiddetle rejime istediği gibi şekil vermeye çalışıyor.
“Deklarasyon ilan edildikten sonra yapılan açıklamalara bakın. İhanetten provokasyona kadar, akla gelebilecek her türlü kötü cümleyi bize karşı sergilediler. Siyasi iktidar bu çatışmanın sürmesini istiyor. Şiddet politikası üzerinden seçim kazandılar, şiddet politikasını sürdürerek rejimi değiştireceklerini düşünüyorlar. Bunun hesabını yapıyorlar. Bu topraklarda kalıcı barışın önünün açılmasını istemiyorlar. Bizim eylemimiz hakkında bir kavram kullanılacaksa, o da sadakattir.
Bizler bize oy veren halkımızın iradesine, halkımızın onur ve özgürlük mücadelesinin değerlerine sadığız. Halklarımıza duyduğumuz sorumluluktan ötürü çözüm perspektifine sahibiz. Bizi ‘hain’ ilan edeceklerine bizim gibi siyaset yapsınlar.”
“Çözüm deklarasyonu yayınladık, bu güncel konjonktürde bu sözlerin söylenmesi tarihsel önemde. Bu deklarasyon barış ve çözüm için tarihi fırsattır, belki de son fırsattır. Bu ihtimali kimse gözardı etmesin. Siyaset kurumu ne zaman konuşacak. Gerilimin bu kadar tırmandığı ortamda barışı ve çözümü daha fazla konuşmak gerekir.
“Değişime açık, dinamik bir metindir. Onlar statükonun diliyle konuşmaya devam ediyorlar. Gelin dinamik bir tartışma yürütelim. Siyasi programınıza sözlerinize güveniyorsanız, söyleyecek sözünüz kaldıysa gelin konuşalım. Ama bunların hiçbirini tartışmaya açık olmadığını bir kere daha gösterdiler.
“30 yıldır söylenenleri tekrar ederek, kuvvet gösterisi yapıyorlar. Neymiş bölücü metin? DTK’nın yayınladığı ve bizim ortaklaştığımız metin Türkiye halkının birleşmesinin metnidir. Kim böldü bu halkı. Kendilerinin yanında olanlar ve olmayanlar olarak siz böldünüz, yardınız ortadan ikiye.
“Bizler bölünen halkı birleştirmek, geleceğini inşa etmek için bir şans, tartışma zemini sunuyoruz. Bu zemini değerlendirme niyetleri yok. Bu kadar ağır zulüm içinde tartışma açma gibi bir niyetleri yok.
“Sayısız bahane ortaya koyuyorlar. Sudan bahaneler olmadı, çaydan, çerden çöpten bahaneler görüşmeyi ortadan kaldırdı. Tam bir aymazlık örneği. Siyasi ciddiyeti durmadan hatırlatacağız. Bir tutum alıyorsanız, onun gereğini yerine getireceksiniz. Çaydan bahanelerle, partili arkadaşlarımızı hedef haline getirerek kendi sorumsuzluğunuza bahane üretmeyeceksiniz.”
“HDP ile Başbakanlık arasındaki görüşme iptal edildi. Çünkü hükümetin görüşme yapacak siyasi iradesi kalmamıştır. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın Meclisin üçüncü büyük gurubuyla görüşme iradesi yok. Neden istenmedi, bunun nedeni de açık.
“Malum olanı ayan edelim. Dolmabahçe mutabakat masası neden devrildiyse, kim tarafından devrildiyse, ondan sonraki süreçte ‘masa da yok çözüm de yok’ diye kim dediyse, HDP’yle gerçekleştirilecek görüşme aynı merkez tarafından engellenmiştir.
“Olması gereken işleyişin önüne geçilmiştir. İstiyorlar ki, şiddet motivasyonu bozulmasın. HDP’yle görüşme gerçekleşirse, insanlar umut edecekler. Böyle bir izlenim, imha motivasyonunu bozacağı için darbelenmiş, görüşme iptal edilmiştir.
“Bu siyasi ciddiyetsizliğin sorumlusu biz değiliz. Dönsünler kendi siyasi ciddiyetsizliklerine baksınlar. Randevu kararının arkasında bile duramıyorlar, ona baksınlar.”
“Halkın özyönetim iradesi hedef tahtası haline getirildi. Eşbaşkanımız Selahattin Demirtaş, HDK, DTK başkanları hakkında soruşturma açıldı. Biz bile sayamıyoruz. Bu soruşturmaları açan zihniyet, Saray’ın güdümü altındaki yargı zihniyetidir.
“‘Bu ülkede rejim değişmiştir’ diyor, anayasayı korumakla mükellef olan Cumhurbaşkanı, tek bir işlem yok! Eleştiri yapanlar derdest ediliyor. Birisini sevmiyorsanız, 155’i arıyorsunuz, ‘cumhurbaşkanına hakaret etti’ diye dakikasında tutuklanıyor. Cumhurbaşkanı ‘Anayasayı ihlal ettim’ diyor, bırakalım soruşturma açılmasını, tek bir eleştiri yok.”
“Arkadaşlarımız, Türkiye’nin birleşik demokratik geleceğini savunduğu için tutuklama tehdidiyle karşı karşıya kalıyor. Biz buna rağmen halkımızın doğrularını savunduk. Tekrar ediyoruz, özyönetim haktır. Sadece Cizre’nin, Silopi’nin değil. İstanbul’un, Rize’nin, Mersin’in, Ankara’nın da hakkıdır. İnsanlarımızın yaşadığı yerde siyasete katılması, çağımızın en haklı talebidir. Biz bu talebi savunmaya, arkasında durmaya devam edeceğiz.
“Siz tek adam sistemini savunacaksınız, ‘rejim değişmiştir’ diyeceksiniz. Anayasa tartışma masasını devireceksiniz, ama biz demokratik biçimde ‘Türkiye’de rejim ne olmalıdır?’ diye öneri yapamayacağız, tartışma başlığı açamayacağız. Böyle bir hakaret olabilir mi? Sadece bize hakaret etmiyorlar, evrensel demokratik değerlere hakaret ediyor, ihanet ediyor.
“Ama bizler bu ihanet ve hakaret karşısında halkımızın demokratik değerlerine sadakatten ayrılmayacağız. Yeni Anayasa tartışılacak, ‘konuşmayın, tartışmayın’ diyor. Söz söylediğin zaman hain oluyorsun, bölücü oluyorsun. Demokratik anayasayı tartışmak için ortaya konan metindir. Demokratik biçimlerde bu anayasayı tartışmaya hakkımız var, hukukumuz var. Kimsenin icazetine ihtiyacımız yok. Biz halkımızdan icazet almışız. Bu halk bunun için bize yetki vermiş.”
“Türkiye’de rejim nasıl değişecek. Bir tane çerçeve metin, gelin şu asgari müşterek üzerinden tartışalım dedikleri çerçeve yok. Olan çerçeveyi sunuyoruz. Yeni bir toplumsal hukuk, anayasa oluşsun diyoruz, operasyonlarla karşı karşıya kalıyoruz. Türkiye’nin geleneklerinde federasyon da var, özerk yönetim de var. Bugün yüzyıl önce konuşulan şeyler.
“Bunların hiçbir denge, tarihsellik, siyasi gelişim algısı kalmamış. Önerdikleri başkanlık mekanizmasında tek adam otoritesi var, başka bir şey yok. Demokrasilerde denge ve fren mekanizması vardır, önerdiklerinde var mı, hayır. Fren başkanın ayağının altında, vites de başkanın elinin altında. Tüm yetkiler tek bir yetki elinde toparlanmış.
“Siyasi iktidarda ne denge kalmış, frenleri de patlamış. Bu ülkeyi yönetecek basiret ortaya koyamıyorlar. Biz gerçeklerin sözü ve hareketi olmak zorundayız. Bunun için konuşalım diyoruz, kapımız da herkese açık.
“Ellerinde ne var ‘çöktürme’ hareket planı. Bir similasyon hazırlamışlar. Bir dünya savaşına giriliyormuş gibi, bütün boyutlarıyla çeşitli ilçelerde, bölgede, halkı yerinden göçertme, memurları görevden alma, hatta kaç ölümün yaşanacağı ayrıntılarını kapsayan similasyon, harekat planı. Harekat planının adı ne: Çöktürme. Bu halk niye saygı duymuyor.”
'Kibirli bir iktidar var karşımızda'
“‘Diz çökeceksiniz’ diyorsunuz. Ayakta duran bir toplumla muhatap olmayacak kadar kibirli bir iktidar var karşımızda. Diz çöktürecek ve Kürt sorununu öyle çözecek. İnsanlığa diz çöktürerek kazanmak istediler. Kimisi Irak’ta, kimisi Nazi Almanyasında, kimisi Saraybosnada. Halkı çöktürerek sonuç bulamamazsınız. Ne zaman yapılmış 2014 yılında yapılmış.
“Bizler çözüm için, kalıcı barış için kendimizi helak ederken, Genelkurmay, 1990’lardan kalan çetelerle plan yapmış. O zaman hendek mi vardı? Bugün niye ‘hendekler var’ diyorlar. Ne ekerseniz onu biçersiniz. İmha, inkar ektiniz, şimdi onun sonuçlarını yaşıyorsunuz. Bu sorumsuzlukluk ve aymazlık halkımız nezdinde imha olacaktır.
“Bu süre içinde biz çözümün bütün kanallarını zorlayarak, halkımızın demokratik iradesinin yaşama geçmesi ayağa kalkması için siyasi görevlerimizi yerine getirerek, yeni bir şansın kapısını açmak istiyoruz. Derdimiz çöktürmek değil, morglarda, sokaklarda çürümeye bırakılan cenazelere karşı insanlığın onurunu ayağa kaldırmak istiyoruz. Bütün Türkiye halklarının onurunu, özgürlüğünü ayağa kaldırmak istiyoruz.”
'İsrail kadar hatırımız yokmuş demek ki'
“Halkımızın ve partimizin varlığını ortadan kaldıracak saldırı düzenlemek istiyorlar. Hiçbir şey artık bizi tramvaya şoka sürükleyemez. Siz bizim gördüğümüz yaşadığımız hiçbir şeyi yaşamadınız, hissetmediniz. Hedef gösterme politikalarınız, bizim irademizi eksiltmez. Ama siz eksileceksiniz, kaybedeceksiniz. Eş başkanımız Rusya’ya gidiyor diye hedef haline getiriliyor. Siz gidemiyorsunuz diye. HDP dünyada bu kadar önemli bir düzeyde saygı ve itibar görüyorsa eğer, Türkiye’nin yerin dibine batırdığınız prestijini kurtaracaktır.
“Bizimle randevularını iptal edenler, Rusya’yla görüşmemizi hedef tahtasına oturtup yargılayanlar, o kadar yıl boyunca düşmanlık siyaseti güttükleri İsrail’le can ciğer olmayı beceriyorlar. Bunda hiçbir sakınca görmüyorlar. İsrail kadar hatırımız yokmuş demek ki.
“Dün ‘Gazze’li kadın ve çocukların katili oldukları için ilişkiyi kestik’ dediğiniz İsrail’le kucaklaşıyorsunuz, ama aynı meclisin çatısı altında bulunduğunuz partiye savaş ilanında bulunuyorsunuz. Çayını içmeyecek, masasına oturmayacak duruma getiriyorsunuz ilişkilerinizi.”
'Zulmün olmadığı yeni bir yılı dileyelim'
“Bütün inançlardan uluslardan halklarımız, darbeye karşı yaşamı savunmaya çağırıyor. Demokratik irademiz ve birliğimizin çökertilmesine izin vermeyelim. Acıya, gözyaşına sırtımızı dönersek, emin olun bu karanlığın yutmadığı kimse kalmayacak. Demokrasi ve barış için direnen halklarımıza el uzatmanın zamanıdır
“Siyasi partilerle katliamlara karşı halkımızı savunmak, sokağa çıkma yasağı talebiyle çeşitli yürüyüşler gösteriyoruz. Bunlardan birini 31 Aralık günü gerçekleştireceğiz. Özellikle Batı’ya çağrı yapıyorum. Annesinin karnında bebeklerin, çocukların, kadınların, gençlerin, ihtiyarların yaşamının karartılmasına izin vermeyelim.
“Ellerinde beyaz bayraklarıyla bir insanın daha ölmesine izin vermeyelim. Hiçbir dayanağı olmayan uygulamanın ortadan kalkması için harekete geçelim. Yeni bir yıla girerken, Türküyle Kürdüyle birleşelim. Zulmün olmadığı yeni bir yılı dileyelim. 2016’nın bütün halklar için demokrasi ve barış yılı olmasını dileyelim. 2016’nın barış ve demokrasi yılı olmasını istiyorsak eğer, Diyarbakır’da Şırnak’ta olmamız gerekiyor.”