Yüksek Cinsel Gerilim, Tokat Gibi Politik Dil: Emin Alper İmzalı "Kurak Günler" Filmini Neden İzlemelisiniz?

Emin Alper imzası taşıyan 'Kurak Günler' filmi, şüphesiz ki son yılların en çarpıcı ve en çok ses getiren yapımı. Senaryodaki değişiklikler sebebiyle bakanlığın yapım desteğini geri çekmesiyle ses getiren film, Emin Alper'in destek çağrısıyla gündeme gelse de birçok ulusal ve uluslararası festivallerden ödülle döndü... 

Selahattin Paşalı ve Ekin Koç'un başrollerini paylaştığı, övgü dolu yorumlarla öne çıkan 'Kurak Günler' filmini neden izlemelisiniz, buyurun anlatayım! 

Ufak bir not: İçerik baştan sona SPOILER içerir, aman dikkat!

Tepenin Ardında, Abluka ve Kız Kardeşler gibi Emin Alper imzası taşıyan diğer filmleri de izlemiş biri olarak söyleyebilirim ki; Kurak Günler filmi Emin Alper'in şimdiye kadarki en iyi işi.

Müzikleriyle, kurgusuyla ve görüntü kalitesiyle dört dörtlük denilebilecek bir sanat filmi ortaya koymuş Emin Alper. Diğer filmlerinin aksine Kurak Günler'de 'orta sınıf insanına' odaklanan Alper bu bakımdan, gitgide ana akım sinemasına daha çok yaklaşmış diyebiliriz.

Önce filmin konusundan ve gidişatından kısaca bahsetmek istiyorum. Politik doğrucu diyebileceğimiz Savcı Emre karakterinin, Yanıklar Kasabası'nda göreve başlamasının ardından hem otorite sahibi insanlarla hem de halkla çatışmasına şahit oluyoruz.

Film boyunca kasaba insanıyla ve çürümüş sistemle mücadele eden Emre'nin bu çatışması; filmin sonlarına doğru kendi içinde bir çatışmaya dönüşüyor ve muazzam diyebileceğimiz detaylar ortaya çıkıyor aslında.

Savcı Emre, Yanıklar'a gelişinin ardından birçok usulsüzlükle ve ahlaki açıdan doğru olmayan birtakım davranışlarla mücadele etmek durumunda kalıyor. Kanlı bir domuz avı ile karşılanan Savcı Emre, havaya açılan ateşlerle ve sorumsuz bir halkla tanışmış oluyor.

Tabii bu sadece bir başlangıç... Belediye Başkanı Selim Öztürk, susuzluktan kıvranan Yanıklar Kasabası'na su sağlayabilmek için yeraltı sularını gereğinden fazla kullanınca, bu kullanım kasabada devasa obruklara neden oluyor ve bu obruklar ne var ne yoksa içine çekiyor. Baskılar sonucu giden bir önceki savcının ardından bu davayı Savcı Emre devralıyor ve Belediye Başkanı ve avukat oğlu Şahin Öztürk'ün yeraltı sularıyla ilgili gerçek raporları hasıraltı ettiğini öğreniyor.

Usulsüzlükler ve çürümüşlük bunlarla da sınırlı değil... Filmin başında Savcı Emre, kasabanın hakimi Zeynep'e; Belediye Başkanı'nın kendisini yemeğe çağırdığını söylüyor ve Hakim Zeynep'in tepkisi, "“Burası küçük yer Savcı Bey, burada böyle şeyler normal karşılanır” oluyor.

Normalde bu davete icabet etmeyen ve bunu doğru bulmayan Emre, bu tepkinin ardından Belediye Başkanı'nın yemek davetini kabul ediyor ve işler orada sarpa sarmaya başlıyor. Belediye Başkanı işi çıktığı için yemeği terk ederken, Savcı Emre ve onu daha ilk zamanlarda makamında ziyaret eden Avukat Şahin Öztürk ve Dişçi Kemal, baş başa kalıyorlar. Savcı Emre için bir güzel rakı masası kuruyor; Emre'yi içirdikçe içiriyorlar...

Tabii iyice içen ve gevşeyen Savcı Emre, alkolün de etkisiyle kendisini kaybediyor ve uyuyakalıyor. O gece yaşananlara dair neredeyse hiçbir şey hatırlamayan Emre, Pekmez adlı; akli dengesi çok da yerinde olmayan bir kadına tecavüz edildiğini öğreniyor. Tabii Emre, o gece Pekmez'in de o eğlencede olduğunu hatırlıyor ve Şahin'le Kemal'in peşine düşüyor...

Hikâyede de bu noktadan sonra gerilim gitgide yükselmeye başlıyor... O gece orada olanları hatırlamayan Emre, filmin devamında onu yutacak olan Hakim Zeynep'in de sorgularıyla bir anda kendi dürüstlüğünden şüphe duymaya başlıyor...

Tabii işe başından beri dahil olan bir isim daha var: Yanıkların Sesi gazetesinin sahibi Murat! Muhalif bir gazetenin sahibi olan Murat, sürekli Savcı Emre'yi uyaran kişi konumunda.

Emre'yi halka karşı, Belediye Başkanı'nın usulsüzlüklerine karşı uyarıyor. Daha kendisini gördüğümüz ilk sahnede Emre'yi uyarmaya başlıyor Murat. Tabii bir de ikisi arasında film boyunca yaşanan cinsel bir gerilim var... Halk tarafından cinsel yönelimi nedeniyle eleştirilen Murat ile Emre'nin arasında inkar edilemez bir cinsel gerilim var. Film boyunca bir yere varacak mı? diye merakla beklediğiniz bu gerilim bir yere varmıyor, belki de varıyor ama biz görmüyoruz. Sebebi de Emre'nin bunların hiçbirini hatırlamaması... Çünkü Emin Alper, filmi bize Savcı Emre'nin gözünden izletiyor. O ne hatırlıyorsa biz de onu hatırlıyoruz, o ne biliyorsa biz de onu biliyoruz.

Seçimler yaklaştıkça kasabada işler kızışıyor, sırf makam koltuğunu terk etmek istemeyen Belediye Başkanı günlük su çözümleriyle halkı oyalarken, bir yandan da halkı Emre'ye düşman etmeye başlıyor.

Bir yandan Murat'la o çok içtiği gece ne yaşadığını hatırlamaya çalışan, bir yandan Pekmez'in tecavüzü yüzünden sorguladığı Şahin ve Kemal'in iftiraları ve şantajlarıyla köşeye sıkışan bir yandan da kasabada oluşan obrukları önlemeye çalışan Savcı Emre'yi ne yazık ki kötü bir son bekliyor...

Belediye Başkanı'nın halkı Emre'nin üzerine kışkırtmasının ardından, halk ellerinde taş ve sopalarla Emre'nin evinin önüne geliyor. Emre, kendisini linç etmek isteyen halkın karşısında polis İhsan'ı arıyor ve yardım istiyor.

Tabii bu sırada gazeteci Murat da yanında. Ardından Savcı Zeynep arıyor ve Pekmez'den alınan kalıntı örneklerinin sonucunun geldiğini söylüyor. Sonucun ne Şahin'le ne de Kemal'le uyuşmadığını; Pekmez'in kendisine tecavüz edenin Savcı Emre olduğunu söylediğini söylüyor. Kısaca Şahin ve Kemal'in bu işten sıyrıldığını ve suçun özellikle Emre'nin üzerine atıldığını öğreniyoruz. Savcı Emre ise çıkıp Murat ile arabaya biniyor ve kaçıyor. Bu sırada filmin başında domuz avına giden avcıların hepsi, Belediye Başkanı ve Şahin de dahil bu kez Murat ve Emre'nin peşine düşüyor.

Yol kapalı olduğu için bir noktada arabadan inmek zorunda kalan Emre ve Murat, ellerinde silahlarla kendilerini kovalayan avcılardan koşarak kaçmaya başlıyor.

Filmin başındaki domuz avı, filmin sonunda Emre ve Murat avına dönüşüyor anlayacağınız. Biz avcılar ikisini yakaladı yakalayacak derken o da ne! Bir anda filmin başladığı o kocaman obruğu görüyoruz: Emre ve Murat obruğun diğer tarafında; avcılar ise öteki tarafında! İşte o noktada anlıyorsunuz ki Emin Alper, gökten Tanrı'nın eliyle bir final yapmış...

Filmi uzun uzun anlattığıma göre şimdi incelememi rahat rahat yapabilirim... Daha ilk saniyeden muhteşem bir film izleyeceğinizin sinyallerini alıyorsunuz. Filmin müziği o kadar iyi ki, başlı başına o politik gerilimi iliklerinize kadar hissettiriyor size.

Kurgu, görüntüler ve buram buram estetik kokan kamera açıları; Nuri Bilge Ceylan filmlerini aratmıyor. Filmin sinematografisi başlı başına çok başarılı...

Baştan sona bir politik gerilim filmi olan Kurak Günler, sistemin çürümüşlüğünü ve makam sahibi insanların ahlaksızlığını dahası yolsuzlukları çarpıcı bir dille; hiç dolandırmadan yüzünüze bir tokat gibi çarpa çarpa anlatıyor.

Üstelik bunu ortadan bir yerden değil, direkt olarak haksızlığa uğrayan kişinin gözünden anlatıyor. Emin Alper, filmi Savcı Emre'nin gözünden izletiyor bize. Bunu kamera açılarıyla da çok güzel destekliyor. Emre'nin kafasında kocaman bir obruk, yani boşluk olan o geceyi biz de hatırlayamıyoruz. Emre ne kadarını hatırlıyorsa biz de o kadarını hatırlıyoruz. Bu unsur, filmin sonlarına doğru gitgide yükselen gerilimi de destekliyor.

Filmdeki sistem eleştirileri de nokta atışı! Akrabayı kayırma, kendi çıkarları ve otoritesi için toplumu galeyana getirme, iktidarda kalabilmek için her türlü usulsüzlüğe başvurma ve halkın gözünü boyama gibi birçok sistem eleştirisi görüyoruz filmde...

Tabii filmde toksik eril dil ve homofobi gibi Türk toplumunun muzdarip olduğu bazı konular da incelikle işlenmiş. Bir kadına tecavüz edebilen kişilerin, Murat'ı cinsel yöneliminden dolayı ayıplaması bile çok yerinde tespitler... Çürümüşlüğün gün gibi ortaya çıktığı, hepimizi sarsan gerçekler...

Tabii bir de film boyunca had safhada hissettiğimiz bir cinsel gerilim var! Emin Alper film boyunca bu cinsel gerilimi hissettirse de bu iş bir yere varmıyor, bu konuyu merak edenler varsa aydınlatayım.

Filmle ilgili en çok eleştirilen nokta da bu olmuş zaten... 'Emin Alper cinselliği neden ima etti de yaşatmadı?' diye sorulmuş. Cevap bence çok açık, her şeyi açık seçik gösterebildiğimiz bir noktada değiliz bence, siz ne demek istediğimi anladınız sanıyorum...

Ayrıca sonuca bağlanmayan bu cinsel gerilim, filmin asıl konusunu oluşturan politik gerilimi de besleyen bir durum konumunda...

Bir de obruk metaforu var ki gerçekten ilmek ilmek işlenmiş, incelikle kurgulanmış...

Film boyunca oluşan obrukların izleyiciye vermek istediği mesajlar var. İlki tahmin edeceğiniz üzere kendi çıkarlarını düşünen politikacıların halkı ve onları bir obruk gibi, ansızın yuttuğuna dair bir gönderme. Bir diğeri de Savcı Emre ile Kasaba insanının arasındaki o kocaman boşluk. Emre ve annesinin filmin başındaki konuşmasından, kasaba insanına uzak olduğunu; kasabaya ait olmadıklarını; onlar gibi yaşayıp düşünmediklerini anlıyoruz zaten. Bu obruk aynı zamanda onların arasındaki o kocaman uçuruma bir gönderme de içeriyor olabilir.

Ve gelelim o muhteşem final sahnesine... Sahneyi izlediğim anda aklıma, Antik Yunan Tiyatrosu'ndaki "deus ex machina" yani "Makineden Tanrı" terimi geldi...

Antik Yunan Tiyatrosu'ndan türeyen bu terimde, işler yazarın ya da yönetmenin içinden çıkamadığı bir hâl aldığında; final Tanrı'nın eliyle yapılıyor ve Tanrı çığrından çıkan işleri düzeltiyordu. Emin Alper de işler sarpa sardığı için sonu Tanrı'nın eline bırakmış ve bence muazzam bir final yapmış! Doğaüstü bir güç olmadan Emre ve Murat'ın obruğun diğer ucuna geçemeyeceği aşikar, orada yukarından inen bir Tanrı elinin varlığı da inkar edilemez bir gerçek. Çünkü siz avcılar koşarken kocaman bir obruk açılsın ve avcılar içine düşsün, kendi elleriyle yarattıkları o obrukta yok olsunlar istiyorsunuz ancak Emin Alper bunu yapmıyor. Böylece bu sonla vermek istediği mesajı muazzam bir şekilde desteklemiş oluyor!

Kurak Günler son yıllarda izlediğim en başarılı filmlerden biriydi. Gerek içerdiği mesajlar olsun, gerek hissettirmek istediği gerilimi hem oyunculuklarla hem de kurguyla destekleyişi olsun; çok başarılı bir sanat filmi izledim!

Eğer henüz izlemediyseniz size de izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum!

Yorumlarınızı merakla bekliyorum...

Büyük Tartışma Yaratan Kurak Günler Filminin İlk Hafta Sonunda Yaptığı Hasılat Belli Oldu!
Kurak Günler Filminin Konusu Nedir, Oyuncuları Kimler? Kurak Günler Filminin Kazandığı Ödüller

Popüler İçerikler

10 Kasım 1938’de Hayatını Kaybeden Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Son Sözü "Aleykümesselam" Oldu
Türkiye'de 9.05'te Hayat Durdu! Atatürk'e Saygı Duruşu!
Ortak Türk Alfabesindeki Yeni Harfler Nasıl Kullanılacak?
YORUMLAR
19.12.2022

Yalnız adminin incelemesi ve filmi bu kadar güzel özetlemesine bayıldım

müthiş ötesi bir filmdi

21.12.2022

zaten o hissedilen cinselliği gösterse anlamı kalmazdı başka bir türe evrilirdi... sözde homofobik olan tiplerin Murat'ın gençliğinde hatta belki çocuk denebilecek yaşta o adamlar tarafından kullanıldığını da anlıyoruz... ama tabi bu ülkede bu konular sümen altı edildiği için bilsek de göstere göstere anlatamıyoruz tıpkı filmde olduğu gibi... bir de emre'nin olay yerinde kalemini bulup cebine atması da bi detay bu olaya dahili var mı yok mu...o da dürüst mü değil mi zira delil kararttı o kısımda resmen...hakime hanım ve eşi doktor bey de bu adamların içinde bi çıkarları var gibi ama yine de belirsiz bırakılmış...

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ