Yoksulluk Hiç Güzellenir mi? Sobalı Evleri, Okula Gitmek Yerine Yaylada Koyun Otlatmayı ve Teknolojisizliği Övme Trendi

Bir dönem Twitter'daki Planet Doğa hesabının ülkemizi güzelleme ayağına başlattığı "Burası X olsa beğenirdiniz ama burası Y..." akımını hatırlıyorsunuzdur...

'Kadın değil, bayan diyeceksin' ve 'Allah belanızı versin' paylaşımlarıyla Twitter'ın en acayip akımlarından birine dönüşen 'burası x olsa' bir süre cennet vatanımızın güzel yerlerini keşfetmemiz için aracı oldu, sağ olsun... 

Tabii bizimle birlikte peşkeş çekilmek üzere de keşfedildiler ama yapacak bir şey yok tabii. Giresunlu kaslı bireye hiç girmeyelim, o da bu akımın devamı niteliğindeydi.

Sadece sosyal medyada olmasa da zaman zaman hortlayan geçmişe özlem paylaşımları da yine kült akımlardan bir tanesi...

twitter.com

'Nerede o eski bayramlar?' tayfasının sık sık gündeme getirdiği nostalji akımı geçmişi romantize ediyor ve geçmişin günümüzden daha iyi olduğunu iddia ediyor. Romantikleri bir tarafa bırakıp gerçekçilerle yolumuza devam etmek zorundayız, çünkü dünya eskiden de korkunç bir yerdi.

Ve yepyeni akımımıza hoş geldiniz! Yoksulluk edebiyatıyla gelen sobalı evleri, okula gitmek yerine yaylada koyun otlatmayı ve teknolojisizliği övüyoruz.

Olur tabii, neden olmasın? Sıcak, iç içe, güzel, tatlı anılar depreşebilir bu görüntüleri zihnimizde canlandırınca. Ama bugün size bunların neden o kadar da güzel olmadığını hatırlatacağız. Başlayalım...

Karadeniz kadını romantizmi...

twitter.com

Hem çevrenizden sık sık duyduğunuz hem de sosyal medyadan gördüğünüz üzere Karadeniz kadınları bir başka... Çalışkan, tuttuğunu koparan, elinden her iş gelen, güçlü, başarılı ve adeta yarını yapan kadınlar. Buraya kadar herkesin bilgisi var ama işin her zaman es geçilen tarafından da bahsedelim: Karadeniz erkekleri... Bu kadınlar erkekler uyanmadan kahvaltılarını hazırlıyor, sobayı yakıyor, doya doya uyku yüzü göremeden çaya gidiyor ama o Karadeniz erkekleri hiçbir şey yapmadıkları için tüm bunları bir yük olarak sırtlarına alıyorlar. Belki hayatın müşterek olduğunu herkese daha net anlatmalıyız.

Zengin olunca mutlu olunmuyor algısı...

Fotoğrafın estetiğine şüphe yok, sıcak çay da insana çekici gelmiyor değil ama konut ve otomobil sahibi olmak, emeklilik beklemek, çocukları özel okula göndermek kötü şeyler değil. Neden peki? Bir eviniz varsa, kirada değilseniz batsanız bile kafanızı sokacak bir yeriniz olduğu anlamına gelir bu. Otomobil sahibi olmak, hele ki günümüz şartlarında artık bir yatırım aracı. Parayı Türk lirası olarak kenara atacağına, otomobil al değerlenir mantığı giderek yaygınlaşıyor. Çocukları özel okula gönderme kısmına hiç değinemiyorum, belli ki devlet okullarındaki eğitimin farkında değiller. 

Duyar kasmayı hiç istemeyiz ama evsiz insanların sokaklarda yaşadığı, otomobilde uyuduğu için ceza kesilen insanların olduğu, çocukların okula gidemediği bir ülkede yoksulluk güzelleyemezsiniz. Çay içeriz, o ayrı...

Sobada patates güzellemesi...

Fotoğraftaki Mustafa'nın bekleyişini çok iyi anlıyoruz, çünkü o patates dünyanın en güzel patatesi, biz de yedik. Ama işin bir diğer tarafı var, ayrıca en ucuz ve ulaşılır besin patates... Bir çuvalın için toprakla birlikte atın patatesleri, çok su da istemez, her yerde yetişir. Zahmetsizdir, süslemeye gerek yoktur, sadece tuz yeter. Ama bu çocukların pek çoğunun besin değeri yüksek besinlerden mahrum kaldıklarını da aklınızın bir kenarına yazın.

Okula gitmek yerine yaylada koyun otlatmaya övgü...

Bu çocuklar elbette yaşıtlarından daha farklı şeyleri bizzat yerinde öğreniyorlar; bitkileri tanıyorlar, hayvanları biliyorlar, yer yön duygularını geliştiriyorlar, soğuktan ve yabandan korunmanın yollarını ezberliyorlar. Ne kadar güzel, değil mi? Ama onlar okul çağındalar ve tam da o saatte derste olmaları, öğrenmeleri gerekiyor. Varsın coğrafyayı, hayvancılığı, botaniği ilgileri olursa okusunlar ama önce okula gitsinler. Eğitimde fırsat eşitliği diye her fırsatta sesimizi boşuna yükseltmiyoruz, eğitim en temel haklardan bir tanesi...

Sobacılık...

Soba övenleri daha önce de bahsettiğimiz üzere aslında anlıyoruz, geçmişe özlem en nihayetinde. Anne ve baba bir arada, oturmuşsun kenarına sıcacık, annen patatesli (yine!) börek yapmış... Nefis! 

Ama sobalı evi yaşayan biri olarak anlatalım: Bir kere tuvalete gitmemek için sürekli çişinizi tutarsınız, çünkü oturduğunuz yer dışında her yer buz gibidir, bir tarafınız donar. Aynı şekilde sobanın olduğu odada uyumuyorsanız -ki uyumamalısınız- yatağınızın içi nemli nemlidir, donarsınız sabaha kadar. Sobanın kenarında iki büklüm ödev yapmaya çalışırsınız, aynı yerde oturursanız vücudunuzun o kısmı kıpkırmızı olur. Döne döne oturmak zorundasınız o sobanın etrafında. Varsa kardeşiniz hareketli bir oyun oynayamazsınız, yaşıtlarımızın hepsinin vücudunda soba yanığı var. Sıcak su meselesine de hiç giremeyeceğiz artık. Sürekli sıcak sudan daha güzel ne var şu hayatta?

Teknoloji çıkmazı...

'Teknoloji ve sosyal medya hayatımızı ele geçirdi, artık ekranlara bağımlıyız ve başka hiçbir şey yapamıyoruz' eleştirisi çok anlaşılır; bunda hepimiz hemfikiriz ama bu evin gerçeklerini dile getirelim: Birincisi tuvalet dışarıda, gece çişin gelse eşek ısırır mı ya da bir yerine yılan kaçar mı korkusuyla kalamazsın bile. Buradan seçilmese de pek çoğunun altı ahır ve tezek kokusu her daim yanı başınızda. En yakın hastane iki saat, okul olmadığı için eğitim taşımalı, kışın da yollar kapanıyor. Hâlâ güzel mi teknolojisizlik? Medeniyet diye bağırdığınız şey bu olamaz...

Uzun ömür bilmecesi...

'Soğanı çorabınıza yerleştirin, sarımsağı kulağınıza sokun, zeytinyağını lıkır lıkır için, yoğurt olmazsa olmaz' cümlelerini hem çevrenizden hem de basından sık sık duyuyorsunuzdur. Bunların hepsi uzun yaşamak için birer öneri; eyvallah ama fotoğrafı boş yere uzun ömür diye güzellemeyelim çünkü bu teyzenin sosyal güvencesi olmadığı için yukarıda b.klanan emekliliği de yok. Bir kadın olarak sosyal güvencesizliğin ve sabit gelirin olmamasının ne demek olduğunu biliyor musunuz? Hiç sanmıyoruz...

Burada sitemimiz her ne kadar Anadolualbum hesabında yönelse de tüm romantiklere sözümüz. Doğalgaz kötü bir şey değil, teknoloji sandığınızın aksine insanların eşitler ve herkesin eşit haklara sahip olduğu bir dünya mümkün. 

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Yorumlarda buluşalım...

Popüler İçerikler

Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?
Sevgilisine Atacağı Fantezi Mesajını Yanlışlıkla Karısına Atan Ünlü Patron İcralık Oldu
Teğmen Ebru Eroğlu İle İlgili Skandal Karar: Küfür ve Taciz İfade Özgürlüğü Sayıldı
YORUMLAR
06.12.2020

Güzelledikleri şeylere yakından tanıklık etmiş ve fotoğraflardaki insanların yaşadığı hayatı yaşamış olsalardı, emin olun böyle pozitif bakamazlardı.

06.12.2020

Sobalı köy evinden sesleniyorum işler hiç de öyle romantik yürümüyor ne yazık ki. Hele bir kar yağsın sabahın köründe kalkıyorsun sobayı yakıp ısınana kadar donuyorsun zaten soba yanınca da yanında bir iki dakika bile kalmadan mecbur elin ayağın titreye titreye ahıra inek bakmaya gidiyorsun. Sonra geliyorsun beyler sıcak sobanın başında yüzü asık kahvaltı hazırlanmasını bekliyor. Mutfağa girip o buz gibi ellerini kesen suda bulaşık yıkamanın ızdırabını anlatamam bile

07.12.2020

fakir bir aile ve evde büyüdüm. parasızlık yüzünden haftada bir banyo, aynı çorba veya yemek, adam akıllı yanmayan soba, yansa bile sadece tek oda ısınır, üşütmesi ayrı hastalığı ayrı o sobayı temizlemesi ayrı. hatta ben annemin bir sabahın köründe kömürlüğe inip kovayla kömür getirmesi ve yakarken ağlamasını bile hatırlarım. bu hesabın sosyetik sahibini o eve koysam iki günde kaçar.

TÜM YORUMLARI OKU (52)