Yine "Neden" Diye Sorduk! Enteresan Sorulara Verilmiş Cevaplar

Öğrenmek için yaşıyoruz.

1. Yaz ve kış saati uygulamasını kim icat etti?

Kışın saatlerin bir saat geri, yazın da bir saat ileri alınması bundan birkaç asır öncesine uzanan eski bir uygulamadır. Fikrin sahibi ise Amerikalı politikacı ve fizikçi Benjamin Franklin'dir. Yaz saati uygulaması da onun bu parlak fikirlerinden biridir.

20. yüzyılın başlarında İngiliz avukat William Willet bir yaz sabahı, kasabalardan birinde dükkanların elektriklerinin yandığını, ancak tümünün kepenklerinin kapalı olduğunu görmüştür. Bunun elektrik israfına yol açacağını düşünerek görüşlerini bir gazetede dile getirmiştir. Bu haberden sonra saatlerin ileri ve geri alınması fikrini ortaya atan Benjamin Franklin'in teklifiyle İngiliz Parlementosu her yıl n,san ayının pazar günleri saatlerin yirmi dakika ileri alınmasına karar vermiştir. Amaç gün ışığından daha fazla faydalanabilmek ve elektrik israfını önlemektir. Daha sonra aynı durum eylül ayında saatlerin 20 dakika geri alınması olarak gündeme getirilmiştir. 1916'da da bu süre bir saate çıkarılmıştır.

2. Uyku anında beynimizde neler oluyor?

İnsan uyanık ve hareketsiz ise beyni saniyede 10 salınım yapan alfa dalgaları yayar. Eğer uyanık ve hareketli ise beyin bu sefer iki kat fazla salınıma sahip beta dalgalarını yayar. Ancak uyku sırasında beynin işleyişi farklıdır. Uykuda beyin 'teta' ve 'delta' dalgalarını yayar. Bu dalgaların salınımı alfa ve beta dalgalarına göre çok daha azdır. Uykunun derinleşmesi beyin dalgalarının daha da yavaşlamasına sebep olur.

Ancak REM uykusu adı verilen ve hızlı göz hareketleri anlamına gelen bölümde beyin dalgaları uyanık bir insanınki kadar hızlanır. Bu durum gece uyuyan bir insanda 3-5 kez ayrı safhalar halinde tekrarlanabilir. İnsanların uyurken göz kapaklarının altından gözlerinin süratli bir şekilde sağa sola gidip gelmesi o kişinin Rem uykusunda olduğunu gösterir. REM safhası dışındaki uykularda rüya görülmez. Normal bir uykuda ise rüyanın görüldüğü bu bölüm beş ile otuz dakika arası sürer.

3. Stres nasıl hastalığa neden olur?

Stresin belirli bir oranda olması sinir sistemimizin çalışması için gereklidir. Ancak belirli bir dozajın üzerinde olan stres birçok hastalığa yol açmış oluyor.

Stresin vücut üzerindeki yıkıcı etkileri oldukça fazladır. Örneğin sıkıntı, üzüntü gibi duygular vücudun bağışıklık sistemini zayıflatarak hastalığa yakalanmasını kolaylaştırır.  Yaraların iyileşmesini engellediği, kalp hastalıklarına neden olduğu ise bir gerçektir. Nitekim stres altındaki insanların kan örneklerine bakıldığında savunma sistemini gösteren T-lenfositlerinin faaliyetinde azalma olduğu görülmüştür. Hatta stresin Aids hastalığının vücutta meydana getirdiği etkiye bezer bir etki bıraktığı düşünülmektedir.

Bunun sebebi stresin vücudun savunma sisteminde anahtar rol oynayan sitokinleri azaltmasıdır. Bu maddenin üretimi azaldığında T-lenfositlerinin üretimi de azalmakta ve vücut kendisini savunamayacak hale gelmektedir.

4. Musluktan akan su neden hep aynı yöne döner?

Lavabodan akan su kuzey yarım kürede saat yönünde, güney yarım kürede ise saatin tersi yönünde döner. Bilim insanları 'coriolis kuvveti' dedikleri bu fiziki olayın dünyanın dönüş hızıyla ilgili olarak her iki yarım kürede de birbirinin zıttı hava akımlarının meydana gelmesiyle ilgili olduğunu düşünüyor.

Dünya kendi etrafında dönerken, sahip olduğu şekil sebebiyle her yerdeki dönüş hızı aynı olmaz. Örneğin ekvatorda yaşayan bir insan dünya dönerken bir günde dünyanın çapı kadar (40.000 km) mesafe katetmiş olur. Bu saatte 1670 kilometre eder. Ancak kutuplarda yaşayan insan ise dünyanın bu dönüşüyle yalnızca kendi etrafında dönmüş sayılır. Hava akımı da bunun gibi bölgelere göre farklılık gösterir. Kuzey yarım kürede saat yönünde, güney yarım kürede saat yönünün tersine hareket etmesi de bu yüzdendir. Musluktan akan suyun da yönünün buna göre değiştiği söylenmektedir.

5. Kan kırmızı olmasına rağmen; damarlarımız neden mavidir?

Kanımız hücrelerde oksijeni terk edip, karbondioksiti alıp geri dönerken yani toplardamarlarımızda iken rengi koyu kırmızı hatta biraz mora yakındır. Damarlarımızın çeperleri ve kan hücreleri renksiz olduklarından, kanın rengini veya renginin tonunu içinde oksijen olup olmaması tayin eder.

Damarlarımızın mavi renkte görünmesi, vücudumuza gelen ışığın bir kısmının derimizde emilmesi, bir kısmının da yansıtılması ile ilgilidir. Derimizde mavi renk gibi yüksek enerjiye sahip dalga boyundaki ışıklar daha çok yansıtılıp gözümüze geldiği için damarlarımız mavi renkte görülür.

6. Sinekler öldüklerinde neden ters dönerler?

Bir sineğin canlı olup olmadığını gösteren en önemli farklılık duruş şeklidir. Canlı sinekler duvarda, tavanda, pencerede ters şekilde durabilirken ölü sinekler genellikle sırtüstü yatmış şekilde dururlar. 

Ölü bir sineğin düz durabilmesi mümkün değildir. Çünkü vücutlarının en ağır bölgesi üst kısmı yani kanat bölgesidir. Ölüm nedeniyle bacakları ağırlık taşıyamayacak duruma geldiği için ölen bir sinek yere düşerken vücudunun en ağır bölgesi yani sırt yere çarpacak şekilde düşer. Vücudun bu bölümü yüzey hacmi en geniş olan bölge olduğu için böcek sırtüstü düştüğü şekilde kalır. Ancak vücudunun yüksekliği genişliğinden daha büyük olan böcekler öldüklerinde bedenleri yan olarak düşer.

7. Kaslarımıza neden kramp girer?

Ayak kaslarının neden durup dururken kasıldığını ve bir süre sonra da gevşediğini açıklarken, öncelikle kasların kimyasal enerjiyi iş gücüne dönüştüren bir çeşit biyolojik makineler olduğunu söylemek gerekir. Kasların her hareketi için enerji gerekir. Bu enerjinin kaynağı kandaki glikozdur. Glikoz, ayrışarak enerji açığa çıkarır. Ortaya çıkan enerji kas proteinleri tarafından hareket için kullanılır.

Ancak glikozun ayrışmasını sağlayan kimyasal reaksiyon oldukça fazla miktarda oksijen kullanımı gerektirir. Böyle büyük miktarda oksijeni sağlamak kolay değildir. Burada kaslara verilen başka bir yetenek devreye girer. Kaslar glikozu oksijenin yardımı olmadan laktik aside dönüştürmeye başlarlar. Gereken enerji de bu işlem sonucunda ortaya çıkar. Ancak kasları çalıştırmanın da aynı makine kullanımı gibi bir sınırı vardır. Bu sınır zorlandığında hareket etmek de zorlaşır. Bunun sebebi kasların kasılması sonucunda zamanla kas dokusunda laktik asit birikmesi ve aşırı miktarda birikim olduğunda kasları yorarak kramplara yol açmasıdır.

8. Penguenler neden sağa sola yalpalayarak yürürler?

Penguenler belki de yeryüzünün en ilginç hayvanlarından biridir. Kuluçka döneminde yumurtayı koruma ve ısıtma görevi erkek penguendedir. Dişi penguen yumurtasını eşine emanet ederek zaman zaman 100 kilometreyi bulan mesafelere giderek yavrusu için kursağında besin depolar.

Yumurtanın çatlaması için gereken 4 aylık sürenin sonunda geri dönerek kursağında biriktirdiği besinle yeni doğan yavruyu besler. Bu sırada aylarca aç kalmış olan erkek penguen dişi penguenle yer değiştirerek uzun sürecek bir yolculuğa çıkar. Burada ilginç olan noktalardan biri penguenlerin kısacık bacaklarıyla bu kadar uzun mesafeyi açlıktan ve yorgunluktan ölmeden nasıl tamamlayabildikleridir...

Penguenler bu konuda son derece akılcı bir yöntem izlerler. Çok büyük gövdeli ve yürüyüşlerini zorlaştıracak kadar kısa bacaklara sahip olmaları nedeniyle fazla enerji harcamayacakları bir yürüyüş metoduna ihtiyaçları vardır. Eğer pratik bir yöntem uygulamazlarsa bu uzun yol kaçınılmaz ölüm anlamına gelecektir. Bu nedenle penguenler düz yürüyerek çok fazla enerji kaybedeceklerine, sağa sola sallanarak, sarkaç benzeri ilginç bir yürüyüş stili kullanırlar. Bu yürüyüş şeklinin önemi enerji tasarrufunda yatmaktadır. Penguenler sağa ve sola doğru adım atarak bacaklarının kısa olmasının gerektirdiği dezavantajı ortadan kaldırırlar. Bu şekilde kasların daha az yorulmasını sağlar, hatta her adımın sonunda diğer adım için enerji depolarlar.

Popüler İçerikler

Gazeteci Fulya Öztürk'ün Azerbaycan Milletvekiline Ağladığı Anların Beden Dili Analizi Çok Konuşuldu
Tebliğciler Yine Ortaya Çıktı: Bu Kez Milli Piyango Bileti Satıcısını Taciz Ettiler
Volkan Demirel, Elini Sıkmadığı Şenol Güneş'le Arasında Geçen Diyaloğu Anlattı