Son yıllarda nasıl yaşadığımızı dürüstçe düşünelim…
24 saat durmayan bir koşturma, bitmeyen bildirim sesleri, sürekli ekrana bakma hâli, kesintisiz bağlantı, şehir gürültüsü, zihni asla rahat bırakmayan bir tempo…
İçinde bulunduğumuz çağ, zihinsel kalabalıkların gürültüsünde yön bulmaya çalıştığımız bir dönem.
Ve belki de en doğru tanım şu:
Ne tam geçmişteyiz, ne de hala anlamaya çalıştığımız gelecekte; Cloud Dancer bu “eşikte kalmışlık” hâlimizin beyaz karşılığı.
Hepimiz bu yoğunluk içinde daha sade, daha sessiz, daha anlamlı bir yaşam hissi arıyoruz.
İşte Pantone’un 2026 Yılın Rengi olarak seçtiği PANTONE 11-4201 Cloud Dancer, tam olarak bu ruh hâlinin ve arayışın görsel karşılığı.
Adı Neden Cloud Dancer? Çünkü “Beyaz” Demek Yetmezdi
Bir rengin adı, o rengin hissettirdiklerinin neredeyse yarısını taşır. O yüzden “Cloud Dancer” ismini ilk duyduğumda, bu beyazın neden sıradan bir “beyaz” olarak adlandırılamayacağını hemen anladım.
Cloud Dancer… Bulut Dansçısı.
Bulutların üzerinde hafifçe süzülmek gibi.
Ağırlıksız, yormayan, sessiz ama etkili.
Kaosun üzerine biraz yükselmek, dünyanın gürültüsüne yukarıdan bakabilmek gibi…
Pantone bu yıl bana göre sadece bir rengi seçmedi.
Bir hissi seçti.
Ve o his tam olarak şuydu:
Hafiflik. Sadelik. Sessizlik. Derin bir nefes.
‘Cloud Dancer’’ı Bir Renkten Öteye Taşıyan Açıklama Pantone Renk Enstitüsü Direktörü Leatrice Eiseman’dan geliyor:
Pantone Renk Enstitüsü’nün direktörü Leatrice Eiseman, Cloud Dancer’ı şu sözlerle tanımlıyor:
“Cloud Dancer, toksiklikten ve aşırılıklardan arınmış bir geleceğe duyulan özlemi temsil ediyor.”
Bu cümle, aslında sadece bir renk tanımı değil; içinde yaşadığımız çağın ruhuna tutulmuş çok net bir ayna.
Leatrice Eiseman ile yollarımız yıllar önce renklere olan merakım ile başlayan sonrasında renk psikolojisi üzerine yaptığım çalışmalar sırasında kesişti. Zaman içinde bu profesyonel bağ, karşılıklı ilhamla beslenen güzel ve uzun soluklu bir dostluğa dönüştü. 'Renk; sadece görülen bir şey değil, hissedilen bir duygudur' cümlesi bana renkler alanında yaptığım tüm çalışmalarda ilham oldu ve zaman içinde bu dostluk sayesinde renkleri görmenin ötesinde duymayı ve hissetmeyi öğrendim. Renklerin reklam , pazarlama ve satış alanında uygulamalarının tüketiciler üzerindeki etkileri incelendiğinde renk kavramının estetik algıyı besleyen görsel bir öğe olmanın çok ötesinde etkileşimleri olduğu mutlaktır. Renkler illa ki bir şey söyler ama az ama çok… Leatrice ile sohbetlerimizde hep değindiğimiz gibi:
“Renk bazen bağırır, bazen fısıldar.”
Cloud Dancer ise fısıldayarak iz bırakan bir renk.